logo

Gelişim Süreci

Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, çok değerli hemşehrimiz doğduğu yerlerle ödeşmeyi kendine görev bilen,

Gelişim Süreci boyunca Ergenliğe Geçişte Meydana Gelen Bedensel ve Ruhsal Değişimler

adlı yazısını siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz…

Prof. Dr. Ömer Oğuztürk
Karabük Üniversitesi Tıp Fakültesi
Psikiyatri A.B.D. Öğretim Üyesi

Ergenlik ya da toplumumuzda yaygın bir şekilde kullanılan terimle ifade edecek olursak buluğ (puberty) diğer bir adı büyüme çağı kişinin kendi düzenin kurma amacıyla evliliğe adım atmaya hazır olduğunu ifade eden olgunluk seviyesine ulaşma çağı, bir başka şekilde ifade edecek olursak çocuklukla ergenlik arasında geçen gençlik ya da delikanlılık çağı adı verilen bir çağdır. Daha net olarak ifade etmek gerekirse on iki ve yirmi iki yaşlar arasını kapsayan bu çağ ruhsal sıkıntıların baş gösterdiği büyüme ve delikanlılık çağıdır.
Fizyolojik anlamda kızlarda adet dönemleriyle birlikte bir takım organ değişikliklerinin ortaya çıkması, erkeklerde ise kızlardan farklı olarak yüzde sakal ve bıyıkların oluşması ve sesin kalınlaşması bu çağın belirgin özelliklerindendir.
Ergenlik çağını şöyle bir analiz ettiğimizde hem kızlar hem de erkekler için cinsel kimliğin benimsendiği ve cinsel fonksiyonların aktifleştiği bu dönemde kişilik, kimlik olarak “ben kimim?” sorusuna cevap arandığı bir dönemdir. Bu dönem, bireyin gelişiminin yoğun ve hızlı olduğu ve ergen bedeninde, duygularında ve düşüncelerinde değişimlere uyum sağlamada bocalandığı dönemler diyebiliriz. Bedendeki fizyolojik değişimlerde hormonların aktifleşmesine karşı cinse yakınlaşma, bir anlamda bir arada olma, karşı cinsi anlamaya yönelik tutum ve davranışları ortaya çıkarmada yardımcı olur.
Ergenlik çağındaki çok hızlı büyüme, cinsel dürtülerin artışı, kişiliğin ve benliğin henüz tam olarak olgunlaşmaması ve toplumdaki yerinin henüz oluşmamış olması ve ailesine bağlılığın devam etmesi gibi faktörler sebebiyle bu çağ sorunlarla geçen bir çağ olarak görülmektedir.
Ergenlikte, dengeli ve uyumlu okul çocuğu kimliğini bırakan ergenler, oldukça kaygılı, zor beğenen ve her duruma tepki gösteren, yerinde duramayan ve şiddete meyilli bir gence dönüşürler. Bu gençlerin duygu ve düşüncelerinde çok hızlı inişli ve çıkışlı zikzaklar ortaya çıkarken, olur olmaz şeyleri sorun ederek günlük yaşamına çalkantılı bir şekilde devam etmeye çalışırlar.
Evdeki ve okuldaki kuralların çokluğundan ve sıklığından yakınırken, anne ve babalarının devam eden uyarılarına aniden tepki gösterirler ve genellikle de ters yanıt verirler. Bundan dolayı, evde ve okulda pek durmak istemezler. Üstelik, eve dönüş saatine de pek aldırmazlar. Yemeğe geç gelirler ve bunun yanında, dağınık ve savruk olurlar. Sık sık bir şeyler devirip kırarak, gücünü sürekli bir şeyler üzerinde test ederler.
Ergenlerde en belirgin görüş, arkadaş ilişkilerinin, anne-baba ve ailenin diğer üyeleriyle olan ilişkilerinin önüne geçer. Bir arkadaş grubuna ait olma ve o gruptaki arkadaşlarla daha fazla vakit geçirmek gibi tutumlar belirginleşir. Ergenler genellikle anne babalarının koyduğu kurallara karşı gelme veya kuralları ihlal etmek için çoğu kez değişik tutum ve davranışlar gösterirler.
Ergenliğe Geçişte Meydana Gelen Bedensel ve Ruhsal Değişimler
1. Bedensel Değişimler
Ergenlik döneminde fiziksel değişin temelinde iç salgı bezlerinin salgıladığı hormonların hızlı bir şekilde artması yer alır. Özellikle ergenlik dönemi ve cinsellik gelişiminden sorumlu olan hipotalamus bu dönemde oldukça aktif hale gelir. Böylece cinsiyet ve büyüme hormonları salgılanır.
Bedensel büyüme hızında artış, boy uzaması, kilo alımı, cinsler arasında kızlarda erkeklerden iki yıl önce başlar. Beslenme alışkanlıklarına dikkat edilmezse, bu çağda alınan kilolar obeziteye sebep olabilir. Ergenlerin çoğu bu dönemdeki vücut yapılarını beğenmezler ve bu da özgüvenlerinin yok olmasına neden olur. Ergenlerin bu dönemde soyut düşünme, problem çözme ve bu çözümleri değerlendirme; çıkarım yapma ve karar verme becerileri gelişir. Dikkatin olağanüstü gelişimiyle birlikte kısa ve uzun dönem hafıza ve akılda tutabilme yeteneğinde gelişme olur.
2. Ruhsal Değişimler

a) Benlik Algısındaki ve Kimlik Arayışındaki Değişimler
Benlik algısı, ergenin bilinçli bir şekilde yaptığı kendisiyle ilgili algı ve değerlendirmenin bütünüdür. Kimlik ise, benlik algısından daha kapsamlı, bütüncül bir yapıya sahiptir. Kimlik algısı yaşamımızda yaptığımız seçimleri ve geleceğe dönük planlarımızı kapsayan ve bütün hayatımız boyunca devam eden bir kendini bulma ve değişim sürecidir. Bu dönemdeki en belirgin özelliklerden biri bireyin kendini tanıma çabası ve kimlik arayışıdır. “Ben kimim?” gibi sorular bu dönemde zihnimizde sıkça yer eden sorulardır. Bu nedenle kişi çok farklı ve birbirine zıt görünen roller denemeye çalışabilir.
b) Ergenlerde Okul Sorunları
Okul, ergenin akademik ve sosyal hayatının temel sorununu oluşturur. Okula devam edemeyen ergenin akademik gelişimi sekteye uğrar ve birey sosyal ilişkilerde başarısız olmaya meyillidir. Bilinmektedir ki, davranış örüntülerini yaşama bakış açılarını ve birlikte olduğu arkadaşlarını temel olarak okul yıllarında kazanırlar. Okullar, ergenlik döneminde hızla gelişen değer yargıları ve günlük davranış kalıpları gibi en temel etkiye sahip ortamlardır. Ailedeki bireyler arasındaki huzursuzluk, şiddet ve alkol ve madde bağımlılığı gibi ya da diğer bir bozukluğun var olduğu maddi yetersizlikler ve buna bağlı uygun çalışma ortamının yok oluşu da ergenin akademik başarısı düşebilir. Anne ve babanın okul başarısı konusunda gerçekçi bir bakış açısı geliştirmemeleri, sınavlar konusunda kaygı düzeyinin yüksek olması ya da ergenin kapasitesini göz ardı ederek seviyesinin üzerinde başarı beklemeleri, ergenin güven duygunu zedelemektedir. Sonuç olarak, her ergenin, özellikle gençlik yıllarında, kendini başarılı ve beğenilen biri olarak görmeye ihtiyacı vardır.
Özellikle okul ortamının ergenin hayatında büyük bir önemi vardır. Ve okul sorunlarının zamanında müdahale edilip tedavi edilmesi ergenin işlevsellik kaygılarını ve öğrenme performansındaki azalmayı en aza düşürür. Ergenin okula yönelik istediği okul ile ilgili değişik düşünceler ya da bedensel yakınmalar ile aileye söylenmesi, ders çalışmasındaki isteksizlik, son zamanlarda arkadaş grubundan uzaklaşması ve sabah okula gitmemek, okul ile ilgili bazı sorunlarının olduğunun göstergesidir. Ergenin okul ortamındaki uyumunda ailenin etkisi kadar öğretmen ve okul çalışanlarının tutum ve davranışlarının da önemi vardır. Okul odaklı sorunlar bazı psikiyatrik rahatsızlıklardan da kaynaklanabilir. Bu tür rahatsızlıklar ergen psikiyatristleri tarafından yapılacak olan muayene ile bu tür bir ayırıcı tanısı yapılıp vakit geçirmeden soruna müdahale edilebilinir.
c) Ergenlerin Ebeveynleriyle Başlıca Sorunları
Bazı toplumlarda ergenlere gelişimlerinde uygun sorumluluk ve görevler verilmediğinden ergenlerin kazandıkları becerileri, yaşam içerisinde deneyimleme ve pekiştirme fırsatı olmamakta ve bu da ergeni bir boşluk duygusuna sevk etmektedir. Tecrübesizliğinden ileri gelen, kendi kendine yetmeme gibi sorunlarla karşı karşıya kalır. Bu da güvensizlik duygusunu beraberinde getirir. Üstelik, toplumun ergeni kimi zaman çocuk kimi zaman yetişkin bir birey yerine koyması ergenin zihninde çatışmalara yol açmaktadır.
Çocuklar doğdukları andan itibaren kim olduklarına ve insan olarak hangi değerlere sahip olmaları gerektiğine ilişkin inançlarını, ebeveynlerinin ve çevrelerindeki gelişimlerine katkıda bulunanların tutum ve davranışlarına göre oluştururlar. Çocukların değerli olduklarını hissettirmek için ebeveynlerinin ilgi ve sevgisine ihtiyaç duyarlar. Ergenle ailesi arasında sıcak ilişki kurulduğunda, ergen psikolojik olarak iyi hissedecek ve kendilerini ifade etmekten kaçınmayacakdır. Bu değişim süreci gerginlikle karşılanmak yerine akılcı ve bilinçli bir yaklaşım ve sevgi ile karşılanırsa hem aile için hem de ergenler için sorunsuz ve keyifli geçecektir.
Ebeveynler bu dönemde ergen ile çatışmaktan kaçınmalı, onun mahremiyetine, kişiliğine ve tarzına saygı duyduklarını, tavır ve davranışları ile belli etmeli ve desteklemelidir.
d) Ergenlerde Zorbalık
Ergenlikte arkadaşların ve grupların yapıcı olduğu kadar yıkıcı bir etkisi olduğu durumlarda olabilir. Farklılık ve belirsizliğin yoğun kaygı yarattığı ergenlikte gençler, birbirlerine karşı oldukça sert ve zalim davranabilmektedirler. İçinde bulunduğu sosyal durumun varlığı sayesinde daha fazla risk alabilen ergen hem baskınlık sağlamak hem de grup içinde kabul görmek için zorbalığa başvurabilmektedir. Farklı tanımları olan akran zorbalığı bir kişinin bir ya da birden fazla kişi tarafından belirli bir süre içinde tekrar bir şekilde rahatsız eden davranışlara maruz kalması olarak tanımlanabilir. Bir davranışın zorbalık olması için davranışın kasıtlı olması, belirli bir süre zarfında birden fazla kez tekrarlanmış olması ve zorba ve mağdur arasında bir güç dengesizliğinin olması gerekir. Zorbalığa uğrayan kişilerde birçok farklı sorun ortaya çıkmaktadır. Ruhsal sorunlar altında inceleyecek olursak huzursuzluk, kaygı, altını ıslatma, okul fobisi, adaptasyon problemi, devamsızlık yapılması, ders başarısızlığının düşmesi ve okulu istememe gibi problemleri sayabiliriz.
e) Ergenlerde Siber Zorbalık
Siber zorbalık geniş bir bakış açısıyla bir saldırgan ya da zorba tarafından internet yolu ile ya da kablosuz iletişim araçlarıyla başlayan uygunsuz, istenmeyen, sosyal davranışlardır. Siber zorbalık açık bir şekilde mesaj yazmak ya da e-posta gönderme yoluyla zorbalığın ötesinde bir anlam içermektedir. Kuşkusuz bu teknolojik gelişmelerin eğitim ve öğretime sağladığı yararlar tartışılmaz düzeydedir. Klinik eğitim, adli psikoloji gibi alanların gündeminden hiç düşmeyen en popüler konuların başında zorbalık gelmektedir. Teknolojideki gelişmeler ve teknolojinin gençler tarafından oldukça yaygın kullanılması bazı durumlarda gençlerin teknolojiyi kullanarak zorba davranışlarda bulunmaları ile sonuçlanabilmektedir.
f) Ergenlerde Teknoloji Bağımlılığı
Teknolojik aletlerin insan hayatına getirdiği sayısız faydalar vardır. Ancak, kişinin teknoloji kullanımı üzerinde kontrolünün kaybolması ve teknolojiyi ölçüsüz ve sınırsız kullanması sonucu çok ciddi zararlar ortaya çıkarabileceğinden sonuçta bir bağımlılık söz konusu olabilir. Başka bir ifadeyle, toplumdaki farklı yaş grubundaki ergenlerin internet, bilgisayar ve akıllı telefon gibi teknolojilere bağımlı kalmasıyla, yani, kişinin içten gelen dürtülerini kontrol edememesi sonucunda bir nesneye, bir olguya aşırı muhtaç hale gelmesiyle ergende bağımlılık oluşturduğunu söylemekte bir sakınca yoktur.
Ergenlerin alışık olduğu nesneler olmaksızın hayatını idame ettirmekte güçlük çekeceğini, hayatta işe yaramayacağını düşündüğünü göz önünde bulundurursak, teknoloji bağımlılığına özellikle bilgisayar bağımlığına ve buna benzer aletlerin aşırı kullanılmasına yönelik isteklerin önüne geçilmemesi, bu aletlere bağlı olmadan geçirilen zamanın önemini yitirmesi, ve bunlardan yoksun kalındığında, aşırı sinirlilik ile saldırganlık ortaya çıkmasının sosyal ve ailevi hayatın giderek bozulmasına neden olacağı bir gerçektir. Bu bağımlılığın ergenin özgürlüğünü kısıtlayarak becerilerinin yok olmasına zemin hazırladığı bilinen bir gerçektir.
g) Ergenlerde Kuşaklar Arası Çatışma
Ergenlerle eski kuşaklar arasındaki bu karşıtlık, bu uzlaşmazlık görüldüğü gibi çağımıza özgü bir olgu değildir. Ancak, 20.yy’ın hızlı toplumsal değişimleri kuşaklar arasındaki bu ayrılığı daha belirgin su yüzüne çıkartmaktadır. Bilimsel gelişmeler, eski değer yargılarının ve yaşam anlayışının değişmesini zorunlu kıldı. Ayrıca, hızlanan toplumsal değişimler eski kuşakları yeni uyumlara zorladı. Yaygınlaşan eğitim ve kitle iletişim araçları yepyeni uyanış ve bilinçlenme getirdi. Hepsinin sonucu olarak, erişkin kuşaklarla gençlik arasında var olan ayrılık gittikçe büyüdü ve yeni boyutlara ulaştı. Eski kuşaklar yeniliklere uymakta güçlük çekince geleneklere ve eski yapının anlayışına sımsıkı tutundular. Çocuklarını da kendilerinin uzantısı ve birer kopyası gibi görmek eğiliminde olduklarında gençlerdeki değişimleri yadırgadılar. Dolayısıyla, yeniliğe açık olan ergenler, çok hızlı değişimlere ayak uydurmakta daha başarılı oldular. Kendi kanatlarıyla uçma isteği, bağımsız olma çabaları, isteği ve kendine toplumda bir yer edinme çabası, ergenleri beklenmedik uçlara itti. Daha hakça bir yaşam düzeyi kendilerine de söz hakkı tanınan bir yönetim şeklini savunmaya başladılar. Dolayısıyla, haksızlığa katlanamayışları, eski erişkinlerin de gençlere tepeden bakmaları ve amaçlarını kuşku ile karşılamaları kuşaklar arası çatışmayı hızlandırdı. Bunun sonucunda kuşaklar arası anlaşmazlıklar ortaya çıkmaya başladı.
h) Ergenlerde Zararlı Alışkanlıklar Sorunu
Günümüzün gençliğini tehdit eden en önemli zararlı alışkanlıkların başında sigara, alkol ve uyuşturucu yer almaktadır. Modern bilim, bu alışkanlıkların insan sağlığına zararlarını çok açık bir biçimde ortaya koymuştu. Buna rağmen insanları özellikler gençleri bu zararlı maddeleri kullanmaktan alıkoyamamaktayız.
Şüphesiz, gençlerimizin çoğu bu zararlı alışkanlara keyifli ve zevk verici olduğu için başlamışlardır. Keyif verici maddenin ya da gerçekleştirilen eylemin verdiği keyfi tekrarlamak ve doruk noktasına tekrar ulaşmak için, maddenin kullanımının dozunun giderek artan bir çizgi izlemesi gerekir. Ancak problemin çözümü gibi gözüken maddenin elde edilmesi için bu maddeyi sağlayan kişiler ile birlikte olabilmek o kadar çok enerji, zaman ve güç harcatır ki, yaşamımızın odak noktası olur. Başlangıçtaki keyif duygusunun yerine bedensel ve ruhsal zarar yaratan bir bağımlılık ortaya çıkar.
i) Ergenlerde Uyku Sorunları
Ergenlerde uyku sorunu oldukça sık görünen bir rahatsızlık olmaklar birlikte, uyku sorunu saldırganlık, dikkatsizlik ve davranış bozukluklarına sebep olmaktadır. Aile içi şiddetle karşılaşanların ailede alkol sorunu olanların ve sigara kullananların daha fazla uyku sorunu olduğu saptanmıştır. Uyku sorunlarını azaltmak için gençlerin spor yapmaya yönlendirilmesi, gece yeterli süre uyumaları ve yatmadan önce uykuya dalmayı kolaylaştırıcı alışkanlıkların kazandırılması gerekmektedir.
Uyku, organizmanın çevreyle iletişimini değişik şiddette uyaranlarla geri döndürülebilir biçimde geçici, kısmı ve periyodik olarak kesintiye uğratması olarak tanımlanabilir. Ergenlik döneminde ise, günlük uyku ihtiyacı 8.30-9.30 saat arasında olup çocuk ve erişkinlerden daha fazladır. Artmış uyku ihtiyacına karşın bu döneme özgü faktörlerin etkisiyle günlük uyku süresi kısalır ve pek çok sorun yaşanabilir. Gece geç uyuma ve sabah geç kalma bu dönemin uyku özelliklerinden olup iki önemli nedeni vardır.
A. Akademik ve artan sosyal etkiler nedeniyle uyuyamamak
B. Artan yaşla beraber geç yatıp geç uyanmaya olan eğilim
Ergenlerde uyku bozuklukları önemli fiziksel ve davranışsal bozukluklara (dikkat eksikliği, hiperaktivite vb.) Yol açabilmektedir. Uyku bozukluklarının %20-%30’u tehlikeli boyutlara ulaşabilmektedir.
j) Ergenlerde Aile ve Akran ilişkileri
Bu dönemde ergen dış dünyaya yönelmeye ve anne ve babasını eleştirmeye başlar. Anne babasının eleştirerek onların değer yargılarından uzaklaşmaya çalışırlar. Bağımsız bir birey olma çabasında olan ergen, bu durumu aile içinde gerginliklere neden olabilir. Dolayısıyla, arkadaş ilişkileri daha belirgin hale gelmekle beraber, genellikle kendilerine benzeyen kişilerle yakın arkadaş olmaya çalışırlar. Çoğu ergen bir grubun üyesi olmaya çalışır, popüler olmak, başkaları tarafından hayranlık duyulan özelliklere sahip olmak oldukça önemlidir.

Ergenlikte Psikolojik Yardım ve Tedavi
Ergenlikten kaynaklı problemlerin geçici olduğunu unutmamakla beraber, ergenliğin getirdiği uyku bozuklukları, madde kullanımına olan eğilim ve aile içi çatışmalar, ergenin hayat kalitesini etkiler düzeye ulaştığında, aile ve ergen mutlaka profesyonel bir sağlık kuruluşundan destek almalıdır. Bu kuruluşlar, okulların Psikolojik danışmanlık ve Rehberlik merkezleri olabileceği gibi, aynı zamanda uzman psikolog ve psikiyatristler olabilir. Belirtilerin artarak devam etmesi durumunda, bu sağlık kuruluşlara ivedilikle başvurulması ve destek talep edilmesi tavsiye edilmektedir.

Share
1011 Kez Görüntülendi.
#

SENDE YORUM YAZ

2+3 = ?