logo

Depresyon Tanısı Olanlar Dikkat!…

Depresyon Tanısı Olan Kişilerde Fiziksel Egzersizlerin Depresif Belirtiler ve Hayat Kalitesi Üzerindeki İyileştirici Etkisi

Prof. Dr. Ömer Oğuztürk, Karabük Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Günlük yaşamda sürekli olarak kaygılarla mı boğuşuyorsunuz? Olaylara ya da insanlara karşı oluşan öfke kontrolünüzün veya tahammül sınırınızın her geçen gün azaldığını mı fark ediyorsunuz? Kendinizi güzel, çalışkan ya da başarılı bulmuyor musunuz? Tüm bu görüşler birer depresyon belirtisi olabilir. O zaman depresyon nedir? Depresyon, bir çeşit duygu durumu bozukluğu olarak tanımlanabilir. Daha geniş bir ifadeyle depresyon, kişilerin günlük yaşamına müdahale eden hüzün, enerjisizlik, huzursuzluk, gerginlik, kaygı, sinirlilik, korku, bitkinlik, baş ağrısı, uykusuzluk gibi olumsuz olarak nitelendirilen nedensel yakınmaların duygu ve düşüncelerin tümüne denir. Literatürde daha çok majör depresif bozukluk olarak adlandırılan depresyon, hissettiklerimizi etkileyen ve hayatımızı gerçek anlamda güçleştiren, acı çektiren bir ruhsal rahatsızlık olarak tanımlanabilir.

Aslında depresyonda olan bireyler her ne kadar bu hastalığın yalnızca kendilerine has olduğunu ve geri kalan kişilerin kendisine karşı olduğunu hissetseler ve düşünseler de bu düşüncenin son derece yanlış bir algının sonucu olduğunu biliyoruz. Çünkü, yapılan araştırmalar dünya üzerinde %9 oranında kadının ve %6 oranında erkeğin depresyon belirtileri gösterdiğini ortaya koyuyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün “depresyon ve diğer yaygın görülen ruhsal bozukluklar ve küresel sağlık tahminleri” adlı raporunda, 2015 yılında dünya genelinde depresyonda olan 350 milyon kişinin olduğunu ve en sık görülen ruhsal bozukluklardan biri olduğu vurgulanıyor. Aynı zamanda raporda depresif bozukluklarda 2005 ve 2015 yılları arasında % 18,4 lük bir artış olduğu da ifade ediliyor. Tüm bunlardan, depresyon dünya çapında kroner kalp hastalıklarından sonra, en tehlikeli ikinci hastalık oluyor.

Zaman zaman zorlu ve karmaşık durumlardan geçsek de bazılarımızda bu yaşananlar 2 ya da 4 hafta içerisinde kaybolup giderken, bazılarımız için ise

yaşadıkları olaylar günlük hayattaki görüş ve aktivitelerini aksatacak bir duruma getirebilir.

Depresyondaki kişiler yaşamaktan eskisi gibi kadar keyif alamıyor, hobilerini yapmak istemiyor veya gerektiği gibi yapamıyor olabilirler. İnsanlarla görüşmek, bir yerlere gitmek, hatta en basit şeyler yapmak bile depresyon bozukluğuna sahip kişiler için oldukça zor olabilir. Uyku bozukluğu, iştahsızlık ve cinsel isteksizlik depresyonun yaygın semptomları arasındadır. Depresyondaki kişiler kendilerini halsiz ve bitkin hissederlerken aynı zamanda hem hiçbir şey yapmak istemezler hem de bir şey yapacak gücü kendilerinde bulamazlar. Genellikle bu kişiler, geçmişte yaptıkları hataları sorgulamaya, şimdiki hayatlarının ne kadar olumsuz olduğunu ve gelecekte de bu sorunların düzelmeyeceğini düşünmeye meyillidirler. Hemen her şey ile ilgili kötümser ve karamsardırlar. Bu kişilerin mutsuzluğu ve durgunluğu dışarıdan fark edilir derecedir.

Depresif ruh hali derinleştikçe bu şikayetlerin ve düşüncelerin olumsuzluk derecesi de artarak devam etmektedir. Öyle ki, her geçen gün hafif depresif bozukluktan, çok ağır depresif bozukluğa doğru kademeli bir şekilde ilerleyebilir. Hastalığın ciddiyeti her gün arttıkça, hasta hastanede yatarak tedavi almak zorunda kalabilir. Çünkü, depresyon hastanın kendi öz bakımını önemli derecede azaltırken, aynı zamanda intihara meyilli hale getirebilir.

1. Depresyon Tanısı Nasıl Konur?

Depresyonun tanısı belirli bir kriterlere dayanarak tıbbi değerlendirmenin ardından konuda uzman hekimler tarafından konulmaktadır. Depresyonu teşhis edebilecek belirli bir kan testi, röntgen veya radyolojik görüntüleme gibi bir tetkik mevcut değildir. Bununla beraber, hekimler depresyona benzer belirtiler gösterebilecek başka bir durum olup olmadığına açıklık getirmek için bazı kan testleri isteyebilir. Örneğin, hipotiroidizm depresyonla benzer belirtilere sahiptir. Alkol kullanma veya alkol bağımlılığı bazı ilaçlar, felç ya da yasadışı madde kullanımda depresyon belirtilerine benzer belirtiler gösterebilir.

2. Toplumda Depresyonun Ortaya Çıktığı Kişiler

Depresyon kişinin yaşına, işine, gelir düzeyine, eğitimine, nerede olduğuna, hangi ulustan ya da dinden olduğuna bakılmaksızın herkeste ortaya çıkabilir. Depresyon, kadınlarda, erkeklerden iki kat daha sık görülebilir.

İlk depresyon dönemi, daha çok 25-40 yaşlarında arasında ortaya çıkmaktadır. Hastaların yarısında, ilk depresyon belirtileri 40 yaşından daha önce görünmektedir. Ancak hem çocukluk ve ergenlik döneminde hem de yaşlılık döneminde de depresyon, ilk kez ortaya çıkabilmektedir. Öte yandan, evlilik ve uzun süreli ilişki içerisinde olan bireylerde depresyon görünme olasılığı daha düşüktür. Benzer şekilde, boşanmış ya da ayrı yaşayan çiftlerde görülme sıklığı daha yüksektir. Altında yatan neden bilinmemekle beraber, depresyonun yaratıcı yetisi olan kişilerde daha sık göründüğü gözlenmektedir. Beethoven, Mozart ve Çaykovski gibi müzisyenler, Van Gogh gibi ressamlar, Charles Dickens, Mark Twain gibi yazarlar, depresyon geçirmişlerdir. Roosevelt ve W. Churchill gibi siyasetçiler de depresyon geçirdiği bilinen ünlülerdir.

3. Depresyonda Olma Duygusu

Depresyon kişilerde kendisini değişik yollarda gösterebilir. Hastayı yakından tanıyan birinin bu değişikleri hastadan daha önce saptaması ise, sık rastlanan bir durumdur. Bu değişiklikler şu şekilde sıralanabilir;

a. Duygusal Değişiklikler

Depresyonun önde gelen belirtisi duygu durum değişiklikleridir. Kişi kendini üzgün, çaresiz ve umutsuz olarak hissedebilir ve kendini sık sık ağlarken bulabilir. Depresyon döneminde kişinin benlik ve sosyal algısı değişir ve kendine olan saygısını ve özgüvenini kaybedebilir. Depresyondaki çoğu kişi kendisini olan biten olumsuz olayların sorumlusu olarak hissedebilir ve bu durum kişinin kendine verdiği değeri olumsuz etkiler.

Depresyondaki herkesin yaşadığı tek ve baskın olan bir duygu yoktur. Depresyonun, bireylerin duygu durumlarında yarattığı etki farklı olabileceği gibi, baskın olan duygu da farklı olabilir. Bazı hastalarda gerginlik ve sinirlilik hali baskınken, bazı hastalardan bezginlik, bıkkınlık ve sıkılmışlık duygusu baskındır. Bu hastalar artık hiçbir şeyin kendisini heyecanlandırmadığını ve genellikle etkinliklerden zevk almadıklarını beyan ederler.

b. Düşünsel Değişiklikler

Depresyon bellek bozukluğu yaratabilir ve hastanın düşüncelerini belirli bir konu üzerinde yoğunlaştırmasına engel olabilir. Hastalar karar vermekte güçlük çekebilir. Giyeceği giysiye, yemek istediği yemeği kararlaştırma güçlük çekebilir.

c. Davranışsal Değişiklikler

Depresyon, davranışlarda da birçok yolla değişikliklere yol açar. Geçmişte bakımlı olan bir kişi, depresyon sırasında dış görünüşünü önemsememeye başlayabilir. Keza, borçlarını ödeyen bir kişi, depresyon nedeniyle bunları savsaklayabilir. İnsanlardan uzaklaşma ve yalnız kalma istediği, yaygın depresyon belirtilerindendir. Depresyon bozukluğu görülen bireylerin, ev ve iş hayatlarında daha sık çatışmalara rastlanır.

d. Bedensel Değişimler

Depresyon birçok bedensel işlevi bozabilir. Kişinin söz gelimi uyku ve yemek düzeni bozulabilir. Cinsel istek azalır ya da tümüyle bitebilir. Depresyonda olan kişi, çoğu zaman kendisini yorgun, ağırlaşmış ya da bitmiş ve tükenmiş olarak hissedebilir.

4. Depresyon Zor Tanımlanabilen Bir Rahatsızlıktır

Depresyon, çok sık görülen bir hastalık olmasına rağmen, böyle bir hastalığı olanların yaklaşık üçte biri hastalığından habersizdir. Hastalığının farkında olanların ise yine yalnızca üçte biri uygun bir tedavi alırlar. Elbette bunların çeşitli nedenleri vardır.

Öncelikle, depresyondaki hastaların büyük bir kısmı, depresyon belirtilerini tanıyamazlar ve bunların tedavi gerektiren sorunları olduğunu düşünmezler. Aksine, bunları olağan durumlar olarak değerlendirerek depresyondan kaynaklandığının farkına varmazlar. Önde gelen belirtiler gerginlik, sinirlilik, huzursuzluk gibi depresyondan kaynaklanmayabilecek belirtiler olduğundan, bunların hayatın akışı içerisindeki problemlerden kaynaklandığını düşünebilirler.

Bazı insanlar yardım arayışında olmaktan dolayı utanabilirler ve yakınlarının ya da arkadaşlarının kendilerini anlamayacaklarını düşünürler. İş yerinde de “hastalığın bahane edilmesi” gibi bir tavırla karşılaşacaklarını düşünerek böyle bir izlenim bırakmak istemezler ve hastalıklarını gizlemeyi tercih ederler.

5. Tedavi Edilmenin Önemi

Depresyondan kuşkulanıldığında ya da belirtileri tanımlandığında hastalığın tedavi edilmesi için gerekli önlemlerin alınması oldukça önemlidir. Tedavi edilmemiş depresyon diğer hastalık ve sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına yol açabilir. Hafif bir depresyon bile bedensel problemlere neden olabilir.

Tedavi edilmemiş depresyonun, toplumsal işlevselliği düşürdüğü, daha sonra çok daha ağır bir depresyona zuhur ettiği ve intihar girişimlerine zemin hazırladığı gözlemlenmiştir. Depresyonun tedavi edilmesi hastayı pek çok yönden iyileştirecektir. Bunlar;

· Yaşam kalitesinin artması

· Madde bağımlılığından korunma

· Bedensel sağlığın düzelmesi

· Yeniden depresyon geçirmekten korunma

· İntiharın önlenmesi

6. Depresyonun Belirtileri Nelerdir?

· Sürekli kendini üzgün hissetme

· Bir zamanlar zevk alınan etkinliklere karşı ilgisizlik

· Beslenme düzenindeki değişiklik ve buna bağlı kilo kaybı ve aşırı kilo alımı

· Çok fazla uyuma veya uykusuzluk çekme

· Enerji Kaybı

· Karamsarlık veya çaresizlik hissi

· Mutsuzluk

· Hareketsiz durma veya az hareket etme

· Hemen hemen her konuda suskun bir tavır takınma ve konuşmama

· Karar vermede zorluk çekme

· Tekrarlanan düşüncelere saplantı ve intihar düşüncesi

· Azalan benlik saygısı

· Gelecek beklentisinin azalması

· Depresyondan söz edebilmek için tüm bu belirtilerden en az iki hafta süre boyunca en az beşinin devamlı olarak mevcut olması gerekmektedir.

7. Depresyonun Nedenleri

a. Biyolojik Nedenler

Depresyon için farklı nedenler ileri sürülmektedir. Bunların bir kısmı biyolojik nedenler olabildiği gibi, bir kısmı psiko-sosyal gerekçelere dayanmaktadır. Bilim insanları bu iki görüşün elde ettiği verilerle birlikte ele almak gerektiğini vurgulamaktadır.

Biyolojik verilerden beyinde normalde olması gereken adrenalin seviyesini düşüren bir hipertansiyon ilacını kullananlarda ortaya çıkan depresyon gözlenmiş ve depresyonun beyinin kimyasal yapısındaki bozukluklardan kaynaklanabileceği ortaya konmuştur. Bunun ötesinde diğer kimyasal maddelerin rolü de incelenmiş ve seratonin yetersizliği ve depresyon arasında bir korelasyon bulunmuştur.

b. Psiko-Sosyal Nedenler

Günlük hayatta sürekli strese maruz kalan bireylerin depresyona daha yatkın oldukları görülmüştür. Küçük yaşta aile bireylerinden birinin kaybı, şiddete maruz kalma ve travmalar ilerleyen yaşlarda depresyona girme ihtimalini arttırır. Yine küçük yaşlarda ihtiyaç duyulan sevilme, ait olma, güven duyma gibi duygusal isteklerin karşılanmadığı bireylerin de depresyona daha yatkın olduğu saptanmıştır.

c. Genetik Nedenler

Yapılan bilimsel araştırmalar hastalığın genetik yatkınlığı olduğunu da ortaya koymuştur. Depresyon hastalarının birinci derece akrabalarında da depresyon görülme ihtimali oldukça yüksektir.

Bunun dışında, ergenlik döneminde ortaya çıkan depresyonun nedenleri şöyledir:

· Aile içi problemler

· Çocuklu döneminde yaşanan travmalar

· Arkadaş çevresiyle yaşanan problemler

· Kendini yetersiz görme

· Ekonomik sıkıntılar ve zorluklar

· Stres

· Engellenme

· Kayıplar, sevilen birinin ondan uzaklaşması

· Düşük ekonomik ve sosyal düzey

· İşsizlik

· Boşanma

· Madde ve alkol kullanımı

Fiziksel Egzersizlerin Depresif Belirtilere ve Hayat kalitesi Üzerine İyileştirici Etkisi

Hafif ve orta şiddetteki depresyon tedavisinde fiziksel egzersizlerin anti depresanlar ve uygulanan psikoterapiler ile karşılaştırılabilecek kadar başarılı olduğu gözlenmiştir. Egzersizlerin depresyon üzerindeki etkisi, biyo-kimyasal mekanizmanın yanı sıra, öz yeterlilik, benlik saygısı ve sosyal etkileşim ile, psiko-sosyal mekanizmayla açıklanmaktadır. Yapılan çalışmalar, fiziksel egzersizlerin depresyon tedavisinde kullanımı depresif hastalarda iyileşmeyi sağlarken, hayat kalitesini ve işlevselliklerini de arttığı göstermektedir.

Depresif rahatsızlıkların insanları üzerindeki etkisi ve önemi uzun yıllardır bilinen ve nasıl çözülebileceği hakkında araştırmalar yapılan bir konudur. Araştırtmalara göre, fiziksel egzersizlerin ve fiziksel aktivitelerin bir takım depresif bozukluklar için potansiyel bir tedavi yöntemi olarak önerilmiş ve belirli fiziksel aktiviteler ile ruhsal hastalıkların tedavisinin mümkün olduğu öne sürülmüştür.

Fiziksel aktiviteleri, vücudumuzdaki iskelet ve kasların hareket ettirerek kullanılması ve bu sayede enerji harcanması olarak tanımlanabilir. Fiziksel aktivitelere örnek olarak, gün içerisindeki aktiviteler, yürüyüş yapmak, dans etmek, bisiklet sürmek, koşmak ve yüzmek sayılabilir. Bu makalenin amacı, fiziksel aktivitelerin ruhsal bozukluklar ve depresif belirtiler üzerindeki etkilerine dikkat çekmek ve ruh sağlığı ve tedavisinde fiziksel aktivitelerin etkinliğini gösteren birtakım çalışmaları derleyerek literatüre katkı sağlamaktır.

Depresyonda Fiziksel Aktivitelerin Yararı

Fiziksel aktivitelerin en basit tanımı, enerjiyi tüketmek için vücudun hareket halinde olması olarak tanımlanabilir. Bir diğer tanım ise bilinçli ve planlı bir şekilde zindelik sağlamak amacıyla vücut bölümlerinin geliştirişi ve iyileştirilmesine yönelik yapılanlardır. Fiziksel aktivitelerin yararları arasında vücut esnekliği ve kas gücünü geliştirmesi, kalp ve damar çalışmalarının dayanıklıklarını arttırması, zihin ve psikolojik sağlık yönünden yararlı olması gibi birçok madde sıralanabilir. Ayrıca, aktivite ile insanların gerginlikten ve üzerinde

hissettiği baskılardan kurtulması ve zinde bir yaşam biçimine geçebilmesi mümkündür.

Bobie ve arkadaşları 2014 yılında, fiziksel aktivitelerin sağlık açısından ve ruh sağlığı açısından oldukça yararlı olduğunu ifade etmiştir. Bu yararlar arasında:

· Kronik kalp hastalığının şiddetinin azalması

· Tip II diyabette pozitif etkiler

· Osteoporoz riskinin azalması

· Bazı kanser türleri üzerinde risk azaltıcı etkiler

· Kemik gücünün artması

Öte yandan, fiziksel aktivitelere katılımın psikolojik sağlığı iyileştirebileceği ve depresyon, anksiyete gibi ruhsal rahatsızlıkların gelişimini engellemeye ve tedavi etmeye yararlı olabileceğinin altı çizilmiştir. Diğer taraftan, çok sayıda araştırma fiziksel aktivitenin benlik algısı, fiziksel benlik algısı, pozitif beden imajı ve öz saygı gibi kritik psikolojik durumlar üzerinde olumlu etkileri olduğunu ortaya koymuştur.

Rosenbaunu ve diğer araştırmacıların ruhsal hastalığı olan kişilerde fiziksel aktivitelerin depresif semptomlar, şizofrenik semptomlar orntropometrik ölçümler ve yaşam kaliteleri üzerinde olumlu etkilerini belirlemek amacıyla yaptıkları çalışmalarda, ruhsal hastalığın görüldüğü hastaların fiziksel aktivitelerde bulunması durumunda, belirtilerin azaldığı saptanmıştır. Daha zayıf metodolojik kaliteye ilişkin çalışmalarda da yine fiziksel aktivitelerin büyük etkileri görülmüştür.

Öte yandan, yapılan çalışmalarda, egzersizlerin hem genel sağlık hem de ruh sağlığı ve depresif bozukluk için anti-depresif faydaları olduğu sistematik incelemelerde ortaya koyulmuştur.

Yine son dönemde yapılan çalışmalarda, hafif ve orta şiddetteki depresyon tedavisinde fiziksel egzersizlerin kolay uygulanabilirliği, düşük maliyeti ve minimal düzeyde yan etkileri nedeniyle tedaviyi destekler nitelikte en önemli uygulama olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, fiziksel egzersiz yapmanın depresif hastaların tedaviye uymaları açısından oldukça destekleyicidir. Depresif rahatsızlıkların insanlar üzerindeki etkisi ve önemi uzun yıllar boyunca çalışılmıştır ve incelenen bu çalışmalarda egzersizlerin potansiyel bir tedavi yöntemi olabileceği kanaatine varılmıştır.

Sonuç Olarak

· Fiziksel egzersizler ve aktiviteler ruhsal problemlere ve depresif bozukluklara alternatif bir tedavi metodu olmakla birlikte, bu rahatsızlıkların belirtilerini azalttığı,

· Fiziksel egzersizlerin ve aktivitelerin şizofreninin pozitif ve negatif semptomlarında iyileşme sağladığını,

· Bu doğrultuda hastaların klinikleri tarafından hem zihinsel hem de fiziksel sağlık durumlarını iyileştirmek için fiziksel aktiviteye mümkün olduğunca yönlendirilmeleri gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

· Bu sonuçlar doğrultusunda, depresyon tanısı alan hastaların, haftada 3 kez, günde 30-45 dakika süren hafif-orta şiddette fiziksel egzersiz programları uygulamaları depresif belirtilerde azalma; yaşam kalitesinin bedensel, sosyal ve çevresel alt alanlarında artma konusunda etkili olduğu saptanmıştır. Buna bağlı olarak depresyon tedavisinde fiziksel egzersizlerin destekleyici bir yöntem olduğu düşünülmektedir.

Share
855 Kez Görüntülendi.
#

SENDE YORUM YAZ

9+5 = ?