Son Dakika
Takip ettiğim bir site var, www.bisikletizm.com sitesi.Bu sitenin blog yazarı Pınar Pinzuti’nin Aykırı Akademi ile gerçekleştirdiği röportajı aynen size aktarmak istedim.Çok güzel bir röportaj olmuş. Sonuna kadar okumanızı ve düşünmenizi istiyorum.
Bisiklet hayatınıza nasıl girdi ve neleri değiştirdi?
Çocukluğumda aldığım en değerli hediye Pinokyo bisikletimdi. Okuldan sonra mahallede arkadaşlarımla sokak aralarında yaptığımız gezilerden aldığım cesaretle lise yıllarında okula bisikletle gitme teşebbüsünde bulunmuş ve ilk denediğim gün bir kamyonun altında kalma tehlikesi yaşayınca bisikleti depoya kaldırmıştım. Üniversite eğitimi için Almanya’ya gittiğimde hemen bir bisiklet edindim ve günlük hayatta ulaşım için bir şehir bisikleti kullanmaya başladım.
Bir süre sonra haftasonları şehirden kaçma planlarına bisiklet turları eklendi ve çalışma hayatına geçtikten sonra da işe bisikletle gidip gelmeye devam ettim.
Evlendikten sonra hayat arkadaşım aynı zamanda yol arkadaşım oldu ve birlikte 25 ülkeyi bisikletle gezdik. Her gün ulaşım amaçlı bisiklet kullanmaya, haftasonları yaşadığımız şehrin etrafındaki köylere bisiklet turu yapmaya ve tatillerimizde uzak ülkeleri bisikletle gezmeye devam ediyoruz.
Bisiklet, benim etrafımdaki güzellikleri fark etmemi sağladı. Otomobilde duymayacağım sesleri, duymayacağım kokuları, göremeyeceğim detayları algılamama vesile oldu. Gördüğüm güzellikler, o yeri daha çok sevmemi sağladı, fark ettiğim “çirkinlikler” için ise aksiyon almaya yönlendirdi. Bisiklet beni, şehrine sahip çıkan vatandaş yaptı diyebilirim. Şehirde gördüğüm sorunları ve eksikleri yerel yönetime dilekçelerle iletmeye, sosyal medyada paylaşmaya ve panellerde dile getirmeye başladım. Sorunları gösterirken çözüm iletmeye başladım. Bisiklet sayesinde yaşadığım şehrin güzelliklerini çevreme göstermek ve problemleri için alternatif çözümler sunmak beni temel haklarının bilincinde ve bu hakları savunan bir metropol insanı haline getirdi.
Günlük hayatınızda bisiklet kullanmak size ne tür kolaylıklar sağlıyor?
Günlük hayatımda bisiklet kullanmak her şeyden önce bana zaman kazandırıyor. Bisiklet, yürüyüşe göre daha hızlı bir noktadan diğerine ulaşmamı sağlıyor. Ayrıca işten eve dönerken alışveriş torbalarımı bisiklet sepetimde zorlanmadan taşıyabiliyorum. Park yeri sorunum ve masrafım yok. Günlük sporumu ulaşım sırasında yapmış olduğum için spor salonuna gitmeme gerek yok, aylık üyelik ücreti de cebimde kalıyor.
Toplu taşıma araçlarının yolculuk sürelerini öngöremiyoruz, hava şartlarına göre vapurlar iptal ediliyor, grev dönemlerinde metrolar çalışmıyor, otobüslerin ne zaman geleceği belli değil. Tüm bu öngörülemez yolculuk süresi, günlük hayatımızda hep bir B Planımız olması konusunda bizi tetikte tutuyor. Bisiklet ile mesafeler hep aynı sürede aşılıyor. İşe hiç geç kalmıyorum.
Ülkemizin mevcut araç trafiğini ve sürücülerini göz önünde tutarak şehir trafiğinde nelere dikkat edilmesini önerirsiniz?
Ulaşım amaçlı bisiklet yolları ağımız olmadığı için bisiklet kullanıcıları olarak yollarda otomobillerle yan yana sürüş yapmak zorundayız. Her şeyden önce dikkatinizin tamamını sürüşe vermeli ve duyularımızdan faydalanmalıyız, yani görmeli ve dinlemeliyiz. Belki de yolu birazcık daha uzatma pahasına trafiğin daha az olduğu yan yollar tercih edilebilir. Bisikletle yol alırken araç sürücülerinin arkamızdan bizi nasıl gördüğünü düşünmeli ve gitmek istediğimiz yönü göstermek için elimizle işaret vermeliyiz. Kavşaklarda ve yol ağızlarında göz teması kurmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Ellerimizle gidona sıkıca sarılmamız, yoldaki tümseklerde veya aniden durmak zorunda kaldığımız durumlarda bisikletin hakimiyetini kaybetmemizi önler. Gece sürüşlerinde arka ve ön ışıklandırmalar mutlaka kullanılmalı.
Bisikletizm nedir?
2006 yılında bisikletim ismiyle blog yazarlığına başladım ve bir süre sonra bisiklet merkezli yazıların bulunduğu sitemin daha kapsayıcı bir isim taşımasına karar verdim. Humanizm’den esinlenerek ismini bizikletizm koydum. Bisikletizm.com’da bisikletli ulaşım, bisikletli yaşam, bisiklet ekonomisi ve bisiklet turizmi üzerine bilgi ve deneyimlerimi aktarıyorum. Şehircilik ve ulaşım üzerine izlediğim konferansları, okuduğum araştırma raporlarını ve günlük hayatta bisiklet kullanımını kolaylaştıracak püf noktaları yazıyorum. Bisikletizm’in üniversite öğrencileri tarafından tez yazılarında kaynak kullanıldığında ise çok mutlu oluyorum.
İstanbul bisiklet dostu bir şehir mi?
İstanbul, bisiklet dostu bir şehir değil. İnsan dostu bir şehir olduğunu da söyleyemeyiz… İnsan merkezli bir şehir, öncelikle şehirdeki hız limitlerini düşürmeli. Yollardaki hız kontrolü sağlandığında, yaya ulaşımın ve bisiklet kullanımının arttığı görülecektir. Çocuklu ailelerin mahallerinde sokağa çıkması demek, parklara ve meydanlara olan talebin artması anlamına gelir. Otoparklar tarafından işgal edilen kamusal alan, insanlara geri verilmek için dönüştürülür. AVM’de değil mahallerinde zaman geçirmeyi tercih eden aileler, esnaftan alışveriş yapmaya başlar. Hergün birbirleri ile göz göze gelen insanlar arasında sosyalleşme başlar ve insanlar arası ilişkiler gelişir. Mahalle sevilir ve sevilen bir şey de korunmak ister. İşte o zaman aktif vatandaşlar talepkar olmaya başlarlar. “Boşvermişlik” sona erer desem ileri gitmem herhalde.
Bisiklet dostu şehirlerde, bisiklete binmek yürümek kadar kolaydır. Bisikletlilerin A’da B’ye güvenli bir şekilde ulaşması için gerekli altyapı ve hizmetler bulunuyor, bisiklet park yerleri herkesin kullanımına açıktır, binaların güvenli bisiklet park yerleri vardır, bisiklet kiralama ve paylaşım sistemleri bulunur, bisiklet toplu taşıma araçlarına entegredir. Yol geçiş üstünlüğü önce yayaya sonra da bisiklete aittir.
Türkiye’de bisiklet kullanımını nasıl artar?
Haziran ayında dünyanın en büyük bisiklet konferansı VeloCity’ye katıldım. Yılda bir kez yapılan ve 4 gün süren konferansta 80 ülkeden gelen çeşitli konuşmacıları dinleme şansım oldu. Politikacıların, belediye başkanlarının, akademisyen, özel sektör ve STK temsilcilerinin katıldığı konferansın teması “bisiklete binme özgürlüğü” idi. Eşit ve demokratik bir ulaşım aracı olan bisikletin herkes için erişilebilir olması ve bisiklet sürmenin yürümek kadar kolay bir hareket şekline dönüştürülmesi için neler yapılması gerektiği konuşuldu. Konferans sırasında elbette dinlediğim her şeyi Türkiye’deki ulaşım politikası ile karşılaştırdım.
Yolun en yavaş paydaşı yayaların kaldırımı yok, yollarda geçiş üstünlüğü yok. Medeni hiçbir ülkede yaya, karşıdan karşıya geçmek için otomobilleri beklemez, motorlu araçlar yaya ve bisikleti bekler.
Bisiklet için ise durum farklı değil. Ülkemizde yapılan bisiklet yolları rekreasyon amaçlı olarak yapılıyor. Sahil şeritlerindeki bisiklet yolları sizi bir yerden başka bir yere götürmüyor. Bu yolların üzerine kurulan bisiklet paylaşım sistemleri de sizin işe gitmeniz için değil, bisiklet yolunun üzerinde bir ileri bir geri gitmeniz için tasarlanıyor.
Bisikletle entegre olan ilk toplu taşıma araçları vapurlardır. Bisiklet kullanıcılarının ısrarlı talepleri ile metro ve hafif raylı sistemin araçlarına sınırlı saatlerde bisiklet alınmaya başladı. Bazı semtler için otobüslere bisiklet taşıma aparatları eklendi ancak bu sistematik değil, şansınız varsa denk geliyorsunuz. Bir şekilde bisikletle bir yere gitmeyi başardınız, şimdi çözmeniz gereken daha büyük bir sorun sizi bekliyor: güvenli bir bisiklet park yeri. Bisikletlerin çalınma oranı çok yüksek, kapalı ve güvenli bisiklet park yerleri yo. Belediyelerin altyapı sunmakta gecikmesine bir de işletmeler bisikletle işe gelen çalışanlarına kolaylık sağlamaması da eklenince, tercihini bisikletten yana yapanları gerçekten büyük zorluklar bekliyor.
“Ülkemizin bir bisiklet ülkesi, daha doğrusu bisiklet dostu bir ülke olabilmesi için öncelikle ‘ulusal bisikletli ulaşım strateji ve planına’ sahip olması gerekiyor” demişsiniz. Bu planda olması gerekenler nelerdir?
Ulusal bir vizyon ve ulaşım planı olmadığı sürece ülkemizde bu konuda yapılan tüm çalışmalar noktasal, birbirinden bağımsız, deneme yanılma ve kaynakların boşu boşuna harcanması ile sonuçlanacaktır. 2020 yılı itibariyle dünya nüfusunun %70’inin şehirlerde yaşayacağı öngörülüyor dolayısıyla şehirlerin bir numaralı sorunu ulaşım ve hareketlilik konusunda yasal düzenlemelerin tamamlanması için ulusal bir stratejik eylem planına ihtiyacımız var.
Dünyada örneklerini gördüğümüz Ulusal Bisiklet Konseyi gibi oluşumlar, beşer yıllık stratejiler hazırlıyor, ülke çapında ulaşım ve spor amaçlı bisiklet kullanımına destek ve teşviklerin koordinasyonunu yürütüyor. Oluşturulan strateji dokümanının içeriğinde ise bisiklet, ülkeye ne kazandırıyor, son beş yılda nelere ulaşıldı, yeni vizyon nedir ve hedeflerin uygulanmasında yönetim ve denetim ne şekilde olmalıdır gibi bilgiler bulunuyor.
Yaya ve bisikletli ulaşımı tercih eden kent insanının belediyeler tarafından altyapı (kesintisiz ve güvenli bisiklet yolları ağı) ve hizmetlerle (pratik ve güvenli bisiklet park yerleri, bisiklet ve toplu taşıma araçlarının entegrasyonu vb) “ödüllendirilmesi” gerekmektedir. Aynı zamanda kent merkezinde trafiğin yavaşlatılması (hız limitinin 30km/s’e düşürülmesi, kent merkezine özel araç ile girmek isteyenlerin ek vergi ödemesi, kaldırımların otomobiller tarafından işgalinin önüne geçerek yayalara alan açılması vb) gibi otomobil kullanıcılarının alışkanlıklarını değiştirmeye yönelik uygulamaların hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Tüm bu sürecin en önemli parçası iletişim. İnsanların alışkanlıklarının değişmesi kolay bir şey değil. Yaya ve bisikletliye saygının olmadığı, otomobil kullanıcılarının kendilerini diğer yol kullanıcılarından üstün gördüğü ülkemizde, insanları otomobilden indirip bisiklete bindirmek ancak doğru iletişim ve bisikleti tercih eden kent insanının güvenli bir şekilde gitmek istediği yere ulaşması ile gerçekleşebilir.
Bisiklet turizmi ve ekonomisi hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Bisikletin AB ülkelerine ekonomik katkısı 513 Milyar Euro. Alışveriş için yılda 111 Milyar euro harcayan bisiklet kullanıcıları AVM’leri değil mahallelerindeki küçük esnafı tercih ediyorlar.
AB’de bisiklet kullanımı 650.000 yeni istihdam yarattı.
Portland (ABD)’da bisiklet kullanımı oldukça yaygın ve sağlık harcamalarında yılda 600 milyon dolar tasarruf ediyor.
Bisiklete binen kişiler daha az hastalanıyor ve rapor kullanıyorlar. Hollanda’da bisikletlilerin rapor kullanmadığı günlerin ekonomik değeri 15,5 Milyon Euro.
Hollanda’da bisiklet kullanımına bağlı olarak trafik yoğunluğunun azalması 60.000 saat tasarruf ettiriyor ve bunun ekonomik değeri 60 Milyon Euro.
Bisiklet Turizmi, özellikle kırsal alanların değerlendirilmesini sağladığı ve sürdürülebilir olduğu için çok önemli. Deniz ve kayak turizminin aksine bisiklet turizmi tüm mevsimlere yayılır. Bisiklet Turizmi AB ülkelerine yılda 44 Milyar Euro kazandırıyor. Fikir vermesi açısından eklemek isterim, örneğin kruvaziyer turizminin değeri 39,4 milyar Euro. Bisikletli Turist, her şey dahil paketle tatil yapanlara göre %40 daha fazla para harcıyor. Bisiklet turizminin %52’lik dilimini tur bisikleti ile bisiklet rotalarını takip eden, bisiklet yollarını tercih eden ailecek, çocuklu veya arkadaş grubu ile gezenler oluşturuyor.
Otomobilsiz bir yaşam ya da otomobilsiz bir kent mümkün mü?
Evet, mümkün. Ben ve eşim otomobilsiz bir yaşam sürdürüyoruz. Otomobili sadece ihtiyaç duyduğumuzda kullanmak için ona sahip olmak zorunda değiliz. Paylaşım ekonomisi, sahip olmanın değil, kaynakların paylaşımının ekonomiyi döndürdüğünü kanıtlıyor. Bugün şehirlerde BikeSharing gibi CarSharing sistemleri var.
100 önce insanların, bisikletlerin ve atların paylaştıkları sokakların bir gün meydan, avlu ve kaldırımlar dahil otomobiller tarafından işgal edileceği kimsenin aklına gelmezdi, bugün ise en “yaşanabilir şehirler” sokakların eski sahiplerine geri verildiği yerler. Oslo, Hamburg, Helsinki gibi şehirler, kent merkezlerini motorlu taşıtlara kapatmak için hazırlıklarını tamamlamak üzereler. Yaya, bisiklet ve toplu taşıma araçlarının kullanımı, ulaşım ihtiyacını karşılayacak.
Her yıl 7 milyon insan hava kirliliğine bağlı rahatsızlıklardan hayatını kaybediyor, milyonlarcası motorlu araçlardan kaynaklanan trafik kazalarında ölüyor. Motorlu taşıtlar ve sürat minimuma indirilmek zorunda.
Eylül ayında Otomobilsiz Kentler gününde Paris’in en işlek ve en ünlü caddesi trafiğe kapatıldı, tek bir gün için yapılan böyle bir önlemin hava kirliliğini nasıl azalttığı görüldü ve Paris Belediye Başkanı anında yaya ve bisikletli ulaşım için 8 Milyar Euro ayırdıklarını açıkladı.
İnsan alışkanları bir günde değişmiyor. Hareket etme şeklimiz de buna dahil. Haftada bir gün düzenli olarak şehrin farklı mahallerinde kapatılan sokaklar, hepimize yeni çözümler üzerinde düşünme ve deneyimleme fırsatı sunuyor. Arabadan bir kez inmek ve bisikletle denemek yetiyor. Bisiklet ile kimseye ve hiçbir şeye bağımlı olmadan yapılan yolculuğun tadı damakta kalıyor.