logo

ZOR ZAMANLARIN ARDINDAN GELEN İLAHİ DAVET

ZOR ZAMANLARIN ARDINDAN GELEN İLAHİ DAVET

(İSRA VE MİRAC)

Hz. Muhammed (sav) Peygamberliğinin daha ilk günlerinden itibaren, Mekke’nin azgın müşrikleri tarafından her türlü baskı ve fiziki ve psikolojik işkencelere uğramış, amansız ambargolara maruz kalmışlardır. Kendisine açıkça desteğini ifade eden amcası Ebu Talip ve eşi Hz. Hatice (r.anha)’nın yakın aralıklarla vefat etmesi nedeniyle iyice yalnız kaldığını ve Mekke’de bunaldığını düşünerek, İslam’a davet için, bir ümitle yakın akrabalarının bulunduğu Taife gider. Ama onlardan gördüğü muamele ise çok daha kötü; taşlanarak Taif’ten çıkarılır. Bütün bunları hakkıyla bilen ve gören Allah (c.c.) elçisi Hz. Muhammed (sav)’i huzuruna davet eder, görmesi gereken birtakım ayetleri gösterir ve bazı hediyeler ile gönderir.

“Mi’rac” kelimesi arapçada yükseğe çıkmak anlamına gelen “urûc” kelimesinden türetilmiş olup, sözlükte “yükselme, yükseğe çıkma aracı” demektir. Dinî bir terim olarak ise miraç, Hz. Muhammed (sav)’İn Yüce Allah tarafından göklere yükseltilip kendi huzuruna çıkarılması ve bu arada bir çok ilâhî sırlara ve tecellilere mazhar kılınması olayını ifade eder. Peygamberimiz bu olayı anlatırken “yükseğe çıkarıldım” ifadesini kullandığı için olay “miraç” adıyla anılagelmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de bir çok peygambere verilen mucizelerden sözedilir. Verilen bu mucizelerin bir çok hikmetlerinin yanısıra, Yüce Allah tarafından o peygamberin taltif edilmesi anlamını da taşır. Hz. Muhammed (sav)’e de ilâhî bir lütuf olarak verilen mucizeler vardır ve bunların en önemlisi Kur’ân-ı Ke-rîm’dir. İşte son peygamber Hz. Muhammed (sav)’e ihsan edilen mucizelerden biri de özellikle Ebû Talip ve Hz. Hatice’nin vefatlarından sonra müşriklerin inananlara eza ve cefalarını arttırdıkları döneme raslayan isra ve miraç mucizesidir.

Kuvvetli bulunan görüşe göre miraç hicretten önce peygamberliğin 13. yılında (m.622) recep ayının 26’sını 27’sine bağlanan gece meydana geldiği ve İslâm alimlerinin çoğunluğuna göre Peygamberimizin hayatında bir kere olduğu ve ilahi yolculuğun hem ruhen ve hem de bedenen vuku bulduğu bildirilmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de miraç mucizesinin Mekke’den Kudüs’e kadar olan kısmından söz edilirken meâlen şöyle buyurulur: “Bir gece âyetleriıtilzden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Ha-ram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir; O gerçekten işitendir, görendir” (isrâ,9). Âyette, gece yürüyüşü yaptırdı, geceleyin yürüttü anlamına gelen “esrâ” fiili geçtiği için, Rasûl-i Ekrem’in bu yolculuğu aynı fiilin mastarı olan “isrâ” terimi ile de anılır. Hadislerde bu yolculuğun “Burak” isimli bir binek vasıtası ile gerçekleştirildiği belirtilir.

Yaygın görüşe göre miraç olayı şöyle cereyan etmiştir: Hz. Peygamber, Kabe’nin yanındaki Hatim’de (veya Ümmühani Bint Ebî Tâlİb’İn evinde) uzanıyordu ve uyku ile uyanıklık arasında bir halde idi. Cebrail (a.s.) geldi, göğsünü yarıp zemzemle yıkayarak iman ve hikmetle doldurdu. Hz. Peygamber Burak’a bindirildi. Cebrail ile Mekke’deki Mescidü’l-Haram’dan Kudüs’teki Beyt-i Makdis’e gittiler. Orada Rasûl-i Ekrem bütün Peygamberler’e imam oldu ve birlikte namaz kıldılar. Sonra yüksek makamlara çıkılacak bir miraç, bir manevi yükselme aracı kuruldu; gök katları açıldı, Hz. Peygamber, semanın her bir katında bulunan değişik peygamberlerle görüştü.

Yaratıklar aleminin son noktası olan “es-sidretül-münte-ha” (Necm,14) ya kadar geldi ce Cebrail kendisinin bu noktadan öteye geçemeyeceğini söyleyip Rasûlullah’a ilâhî huzurun eşiğine varan yolu gösterdi. Hz. Peygamber Refref adlı özel bir binekle Cenab-ı Hakk’ın huzuruna götürüldü ve O’na yaklaştırıldı. Kur’ân-ı Kerîm’de bu yakınlığı belirtmek üzere meâlen şöyle buyurulur: “Sonra (Muhammed’e) yaklaştı, derken daha da yaklaştı. O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu” (Necm,8-9). Yüce Allah ile mekândan münezzeh olarak konuşma mertebesine eriştirilen Rasûl-i Ekrem tazim ifadeleri ile selâmlarını arz etti. Cenab-ı Allah da rahmet ve bereket sözcükleri ile selâmını karşıladı. Namazlarda her oturuşta okunan “ettahıyyatü” duasının bu görüşmenin hatırasını yad etme anlamı taşıdığı rivayet olunur. Nice sırlara ve ilâhî tecellilere mazhar kılınan Peygamberimiz doğrudan vahye muhatap oldu. Kendisine beş vakit namazın farz oluşu ve Cenab-ı Allah’ın on iki emri tebliğ edildi; Allah’ın birliğine inanan bütün Muhammed ümmetinin -günahlarının cezasını bir süre çektikten sonra- cennete gireceği müjdesi verildi; ayrıca Bakara sûresinin son iki âyeti armağan edildi.

Mirac’ta Rasûl-i Ekrem’e bildirilen on İki emir:

1- Allah’tan başkasına kulluk etmemek,

2- Ana ve babaya iyi davranmak,

3- Hısıma, yoksula, yolda kalmışa hakkını vermek,

4- Cimri ve israfçı olmamak,

5- Evladını yoksulluk korkusuyla öldürmemek,

6- Fuhuş ve zinaya yaklaşmamak,

7- Cana kıymamak,

8- Yetimin malına doğru olmayan bir surette yaklaşmamak,

9- Ahdi yerine getirmek,

10- Ölçü ve tartıda doğruluğa dikkat etmek,

11- Hakkında bilgi sahibi olunmayan şeyin ardına düşmemek,

12- Yeryüzünde gurur ve kibirle yürümemek, büyüklük taslamamak( İsrâ,22-29).

İsra suresinin bu maddeler ile ilgili ayetleri incelendiğinde Allah’a kulluktan başlayıp sosyal bütün konulara varıncaya kadar zikredilmiştir. Kullar arasındaki münasebetlerden, aile içi ilişkilere varıncaya kadar bütün insani ilişkileri de konu eden bu ayetler çok iyi anlaşılmalıdır.

Rivayete göre Rasûl-i Ekrem kendisini Kudüs’te karşılayan bütün önceki peygamberlere imam oldu, birlikte namaz kıldılar. Daha sonra Mekke’ye dönüldü. Hz.Peygamber (sav) uyanıp kendine geldiğinde Kabe’nin avlusunda idi.

Hz. Peygamber ertesi gün bu gördüklerini anlatınca Mekkeli putperestler ona inanmadılar. Bazıları Rasûlullah’a Kudüs hakkında ve o taraftan gelmekte olan bir kervanla ilgili sorular yönelttiler. Allah Teâlâ, bütün soruları doğru olarak cevaplanmasını sağlayacak görüntüleri Rasulü’nün gözleri önüne serdi. Hz. Pey-gamber sorulan her konuda gerçeğe uygun bilgiler veriyordu. Kervan döndüğünde müşrikler kervanın yolcularından bu bilgilerin kontrolünü sağlayacak sorular sordular. Aldıkları cevaplar hep Hz. Peygamberi doğruluyordu. Fakat buna rağmen İnanmamakta direndiler. Öte yandan derin İman sahibi müslümanlar Rasulullah’ı canı gönülden tasdik ettiler, hatta Hz. Ebubekİr henüz bizzat Hz. Peygamber’den bu olay hakkında bilgi almadığı halde hiç tereddüt etmeden “Eğer Rasûlullah söylüyorsa muhakkak doğrudur” diyerek imanının sarsılmadığını gösterdi ve bu sebeple “sıddîk” lakabına lâyık görüldü.

Miraç hadsesi yukarıda işaret edilen önemli hükümler ve prensiplerin tebliğine zemin oluşturması bakımından İslâm tarihinde çok önemli bir yer tuttuğu gibi, İslâm’ın geleceği bakımından da müjdelerle yüklü bir olay özelliği taşımaktadır. Zira Rasûlullah’ın en sıkıntılı dönemine raslayan bu mucize ile, Allah rızası için iman mücadelesi veren ve elinden gelen çabayı harcayan müminlere ümit ve başarı mesajı verilmiştir. Nitekim Akabe Biatları, hicret ve Medine’nin yurt edinilmesi gibi mutlu gelişmeler miracın peşisıra gerçekleşmiştir. Biz müminlerin de acele etmeden samimi ve içten islamî yaşantımıza ilaveten tebliğ ve davetimizi artırarak, bıkmadan usanmadan yolumuza davam etmeliyiz. O zaman Allah (c.c.)’ın yardımı bizimle olacaktır. Fakat biz hem çalışmıyor ve hem de çok acele ediyoruz.

Ali Rıza Tahiroğlu

DİB. Başkanlık Müftüsü

Not: Bu yazı “İslam’da İnanç İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi”adlı kitabın “Mirac” maddesinden istifade edilerek hazırlanmıştır.

Share
499 Defa Okundu
#

SENDE YORUM YAZ

2+6 = ?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • RAKAM VE SAYI

    13 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    Günlük hayatta "rakam" ve "sayı" birbirine yakın birer kavram olduğu için bazen birlikte söylemek durumunda kalabiliriz. Ancak matematiksel olarak bu iki kavram arasında önemli bir fark vardır. Bu farkı anlamak, matematiksel düşünce yapısının temelini oluşturmaktadır. Rakam, kelimesi Arapça kökenlidir ve sayıları yazılı olarak ifade etmek için kullandığımız sembollere denilmektedir. Modern ondalık sayı sisteminde kullandığımız rakamlar şunlardır: 0,1,2,3,4,5,6,7,8,9'dur. Yani, toplamda 10 adet rakam vardır. Rakamlar, sayıları oluşturmak için k...
  • Dünya Kayserililer Günü İstanbul’da Kutlandı

    13 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    İstanbul'da yaşayan Kadim şehir Kayserililer Senenin 38. gününe denk gelen 7 Şubat “Dünya Kayserililer Günü” 7. etkinliği düzenledi. Kayseri Kültür ve Tanıtım Platformu tarafından organize edilen 2019 yılında başlatılan bu yıl ise yedincisi düzenlenen etkinlikte 11 ilimizi etkileyen 6 Şubat depremlerin 2.yılında hayatını kaybeden canlar unutulmadı. Kur'an-ı Kerim okundu dualar edildi. Tomarzalılar Vakfı Hekimoğlu Kültür Merkezinde gerçekleştirilen programın sunumunu Platform başkanı Ahmet Keklik üstlendi. Etkinliğe ev sahipliği yapan Tomarzalı...
  • DOMATESİN TARİHÇESİ

    07 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    Domates (Solanum lycopersicum), patlıcangiller familyasına ait, dünya genelinde yaygın olarak yetiştirilen ve tüketilen bir bitkidir. Botanik olarak meyve sınıfına girse de mutfakta sebze olarak kabul edilir. Domatesin ilk olarak ne zaman "bulunduğu" sorusu biraz karmaşık olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü domatesin varlığı binlerce yıl öncesine dayanmakta ve bu süreçte evrim geçirerek bugünkü haline gelmiştir. Bu nedenle, belirli bir "bulunma" tarihi vermek zor. Domatesin kökeni Güney Amerika'daki And Dağları bölgesine, özellikle Peru ve Ek...
  • Saraydaki Kayserili

    07 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    “O günlerde üstüne bir durgunluk çökmüştü. Düşüncelere dalmıştı. İşte o sırada hiç unutamam 16 Kasım 1922 günü, sabah kahvesini götürdüğüm zaman tuhaf tuhaf yüzüme bakarak: - Şaşkın şaşkın ne duruyorsun karşımda? Git bana bir kahve daha yap, dedi . - Onu ilk defa bu kadar sinirli ve bitkin görüyordum. Geceyi uykusuz geçirdiği belliydi. Sesi bile sönükleşmişti. İkinci kahveyi götürdüm. Her zamanki gibi, bir kenarda durdum. Yaklaşmamı işaret etti. - Vaziyetin vehamet kesbettiğini biliyorsun burada , artık hayatımız tehlikede…Binaenaleyh , ben ...