Son Dakika
Fotoğraflarla aranız nasıldır, bilemem? Fakat bizim bu konuda zengin bir arşivimiz var.Zaman zaman bu arşivimizden yazılarımız için birer belge olmaları dolayısıyla seçer,kullanırım.Bazen de bu fotoğraflara bakar,geçmişin derinliğinde Hakk’ın rahmetine kavuşmuş nice büyüklerimizle, dostlarla halleşiriz. Bu halleşme bizi alır çok uzaklara götürür.
Bir Seyrânî şenliğinde özellikle İstanbul’dan,Ankara’dan gelen ağabeyleri,hanımları Elbiz’de toplamış ve “Tarihi bir fotoğraf !” çektirmiştik.İçinde Belediye başkanımız Recep Özkan Bey de vardı.Tabir caizse hepsi Develi’nin ekabirleri.Bu fotoğrafı bir vesile ile yine bu sütunlarda kullanmıştım.Aman Allah’ım!.Ankara’dan , İstanbul’dan ne büyük iltifatlar almıştım.Çoğu uzun yıllar birbirini görmeyen ama birbirine hasret insanlardı.Çoğu bu fotoğrafta yer almıştı.Elbette onlar için de manevi ne büyük hazdı.
Geçenlerde telefonum çaldı. Develi’den değerli dostum Doğan Şahin arıyordu:Suat Köylüoğlu kesenin ağzını açtı,bizleri bir masada topladı.Seni yad ediyoruz.Hemen gel.Gelelim de Develi’ye gidecek durumum yoktu. Kimler var? Söyledi ki, kimler yok!.Hepsi hürmet ettiğim ,saygı duyduğum ve hepsi de Develi sevdalısı insanlar. Her biri de renkli kimliği ve kişiliği olan kişiler.Bu fırsatı da değerlendirmek lazımdı.Zira insan ömrü fani…Bizim emektar Cihan’a telefon ederek bu toplantıyı görüntülemesini istemiştim.Nitekim dört kare resim çekmiş ve bize göndermişti.İşte yukardaki fotoğraf da bunlardan biri.
Şimdi çoğu kişi bu fotoğrafa bakarak ,biz bunları zaten tanıyoruz.Ne var ki bunlarda ,dediklerini duyabiliyorum.Bir sevdiğim alevi dost derdi ki:Kötü,kötülüğü gören gözdedir.İnsan görebildiği ve duyabildiği oranda insandır.Zaten etrafına menfaat çerçevesinde ve yalın gözle bakan insandan da biz fazla bir şey beklemiyoruz.Meşhur kıssadır.Zamanın hükümdarı Leyla’yı görünce yanındaki Mecnun’a dönüp:Leyla da bu mu? Diyerek küçümserken Mecnun hükümdara dönüp:Hünkarım bir de benim gözümle bakın,demiş.
Gelin,bir de bu dostlara benim gözümle bakınız.
Ali Güçlüer: Aile lakapları Duççular /Tuzcular’dır.Türkmendiler. Biz daha ziyade kardeşleri Süleyman ve Bekir ile arkadaştık. Her ikisi de çok erken yaşta ecel şerbetini içtiler.
Kendisi Develi Lisesi’nin ilk öğrencilerindendir. Fakat son sınıfta lisenin fen bölümüne on beş öğrenci bulunamadığı için Kayseri Lisesi’nde nice zorluklarla okumuş ve buradan mezun olmuştur.
Kendi kendisini yetiştirmiş ve en son görevi de banka müdürlüğü olmuştur. Bugün emekli olarak huzurlu bir hayatı vardır.Kuşağının mücadeleci bir şahsiyeti ve dost canlısı , neşeli,nükteden hoşlanan bir şahsiyettir.O yıllarda dahi giyim ve kuşamı ile bizlere örnek olmuş bir ağabeyimizdir.
Ayla Küçük:Yeterli olarak tanımıyorum ama Develimizde bir bankamızın sempatik müdiresidir.Evli ve çocuk sahibi bir annedir.Son derece cana yakın,muhterem bir hanım efendidir.Develi’ye hizmet etmekten de ayrıca heyecan duymaktadır.
Suat Köylüoğlu: Develimizin tanınmış Köylüoğlu ailesindendir. Her halde 1945 doğumludur Kendisiyle Develi Lisesi’nde ve hem de Ankara’da öğrenimimiz sırasında beraber olduk..Hele Develi Yurdu’nda kalırken, Göksel Suyolcu, Küflünün Şadi, Cicibeyin Ali, Kıralı İbrahim,Tüccar Ahmetin oğlu İsmet,Fahri Soykan vd. ile ne güzel hatıralarımız vardır.
Tanıdığımdan beri gönlü temiz, insana değer veren , rind bir yapısı vardır.Ailesinin onca ekonomik çalkantılarına rağmen,acılarını içine akıtarak, ser verip sır vermeden düzlüğe çıkaran ve bugün de madencilik üzerinde ciddi bir iş adamıdır.
Gönül adamıdır, dedik, doğrudur. İç göçün hızla arttığı ve eski kimliğinden çok şey kaybeden bir Develi’de has Develili bulmak parmakla sayılacak kadar azdır.Bu azlardan biri de Suat’tır.Onun yazıhanesi İstanbul ve Ankara’dan gelen Develilerin ilk uğrak yeri olmaktadır.Herhalde serin yazıhanesinde cıvıklısını yemeyen kalmamıştır.
Toprağı il de ödeşmiş ve bir ahde vefa örneği göstererek babası Turan Köylüoğlu adına bir de okul yaptırmıştır.Annesi adına da bir sözü vardı.İnanıyorum ki onu da hayata geçirecektir. Neşeli, muzip,hesabi hiç olmayan, Develi fıkraları ve Develi hakkında en ince bilgilere sahip biridir.Bu satırların yazarının da en sağlam bilgi kaynaklarındandır.
Işık Oral:1944 doğumludur. Ailesi Artvin göçmenlerindendir. Babası Develi eğitiminin renkli siması Mehmet Oral’dır.Beş kardeşin en büyüğüdür.Bir olay yüzünden Lise son sınıfı Ankara Cumhuriyet Lisesi’nde tamamlamıştır.
Baba fotoğraf meraklısı, eli kalem tutan, antika işleriyle uğraşan renkli bir şahsiyettir. Işık ta öyledir. Kardeşi Ufuk da.Sonra Işık İÜ.İktisat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra İsveç’e gitti ve burada Lund Üniversitesi öğretmen okulundan mezun oldu.Tercümanlık, çevirmenlik yaptı ve ticaretle uğraştı.İsveçce, İngilizce,az Fransızca ve İspanyolca bilmektedir. Çok yönlüdür.Yaman fotoğrafçılığı yanında son derece muzip, şakacı ve bir o kadar da ailesine karşı sorumlu, dost sever bir insandır.
O da toprağı ile ödeşenlerdendir. İsveç’te beş yüz üyesi olan “Develi’yi Sevenler Derneği”’ni kurmuş ve ilk icraat olarak dünyanın dört bir tarafından üyelerin getirdiği değişik ağaçlarla, Hacı Tarhan ve Hasan Hodul Hoca’nın kale eteğine kurdukları koruluktan sonra ikinci olarak Aksu mevkiini ağaçlandırmışlardır. Böylece İsveç ile Develi arasında sevgi dolu bir köprü kurulmasına sebep olmuştur. Hala da yüreği Develi için çarpmaktadır.
Osman Kapusuz: Kapusuz ailesinden.1945’li.Benim sınıf başkanım.Her zaman efendi, her zaman cana yakın biri.Has Develili.Nadir olarak dürüst kalanlardan.Bir politik hamlesi de oldu fakat koltuk tek,aday çok..Nasip olmadı.Hem lise dönemimizde hem Ankara’da yüksek öğrenimimiz sırasında ne güzel hatıralarımız vardır.Hem iyi bir baba hem de iyi bir bürokrat ve iş adamı oldu.Kapısı rahat çalınanlardan.Ortalıkta bu yürekte kaç kişi kaldı ki !
Mustafa İzmirli.Hasilli ailesinden.Dedesi hasılı diyeceği yerde Develi ağzıyla hasilli dermiş,namları da buradan gelir.Hepimiz Develi orta okulu ve lisesinin bir ailesi oldu.Mustafa liseden sonra öğretmen okulları imtihanına girdi ve öğretmen oldu.Bir baktık Mustafa öğretmen olarak Almanya’da.Her zaman mert,her zaman efendi ve gönlü insan sevgisiyle dolu bir arkadaşımız.
Muzaffer Özdamarlar.1940’lı.Develi lisesi mezunlarından. Önce zabıta daha sonra polis, azmi sayesinde polis koleji ve en sonunda Em.Müd.Yard.sı iken emekli.Mesleğinde en karanlık ve en önemli mevkilerde bile bulunurken dahi hep temiz kaldı.Her zaman başı dik kaldı.Bir ara mevsime iken “ne yiyor ne de yediriyor” denilerek önemli bir mekide iken alındı ve Polis Evi Müdürlüğü’ne atandığını duydum.Bir Mersin ziyaretimde yanına vardığımda üzerinde eşofmanı,belinde bağ araçları.Elinde eldivenleri,gülleri buduyor,ağaçlara şekil veriyor.Bir harabe bina, elinde kısa zamanda Türkiye’nin sayılı bir Polis evi oldu.
Bunlar ayrı bir bölüm bizim için de ailemizin en sıkıntılı döneminde de en büyük destekçimizdi.Develi Öğrenci Yurdu’nda kalırken, şubat tatili yaklaşmış Develi’ye dönmeyi dört gözle bekler olmuştuk.Param da azalmış Develi’ye gitmem tehlikeye girmişti.Bir gün yurda geldiğimde Cicibeyin Ali Abi yine ayak ayak üzerine atmış,eline bir posta kağıdı yüzüme bakıp duruyor.Hayırdır Abi, dedim:Ulan ağzına s……mın Haçiri.Ne sırlı adamsın sen. Yahu günlerdir paran yok,hiç kimseye bir şey demiyorsun.Al!Muzaffer imdadına yetişti dedi ama gözleri buğulanmıştı.ve para belgesini verdi.Dostluklarımız böyle sağlamdı.Sıkışma ve Hızır hikayesi.Unutulacak hikaye değil..Tam bir Develili ve Develi sevdalısı .Ankara’da Develiye dönüşünden aldığı feyzi hiçbir şeyden alamaz.
Doğan Şahin:Benim “Hacı ortağım”.Çileli bir hayatın yetiştirdiği ve Develi’nin yüz akı bir bürokrat oldu.Daha orta okul sıralarında babalarımız İstanbul’da amelelik yaparken, biz de Aşağı Everek’te sebzecilik yapardık.Hayatın acımasız olduğu zamanlar.Lisede bir baktık İstanbul’a göçtüler.Parke döşeme vs.derken Doğan fakülteyi bitirdi ve bürokratlığa hızla girdi.Çalıştığı bankanın zirvelerine oturdu.Ailesini kalkındırdı.Hep Develili kaldı.Develi’yi şerefiyle temsil etti.Çok Develiliye hizmeti oldu.Develi’ye hizmet aşkıyla yananlardan.
Şahin Azman.Herhalde 1944’lülerden.Develi lisesinin çok çalışkanlarındandı.Ama İstanbul mezunu.Tıpkı Ali Güçlüer ağabey de olduğu gibi.Mahalle ağabeylerimizden. Develi’de eczacı olarak kazandı.Hem de vergi rekortmeni olarak.Ayrıca bütün kazancını da Develi’ye yatırdı.Beyni ve parasıyla dışarıya gitmedi.
Zekası ve iş bilirliğiyle Seyrânî kampüsünün kurulmasında büyük rolü oldu. Her zaman dengeli ve her zaman efendi ve seçkin kaldı.Tam bir Develi sevdalısı.Şimdilerde de eczacılığı yanında örnek tarımcılık yapmaktadır.
Mustafa Toksoy:Unutulmaz dost.Nice sıkıntıların içerisinde sıyrılıp çıktı ve bugünlere geldi.Develi Spor’un unutulmaz sporcularından oldu.Kumar dersen var,alkol dersen var…Bunların dışında öyle bir insan sevgisiyle dolu gönlü var ki! Çok hatıralarımız var.Nice Elbiz akşamlarında kaçamaklarımız dillere destandı.Hele bir de neşeye boğulduğunda bir kahkası var ki,ömre ömür katardı..Gizlisi saklısı olmayan, hayatı net yaşayan bir dosttur.Her zaman da şık giyinmesi de ayrı bir özelliğidir.
Hasan Değirmenci:1944’lü.Develi Lisesi mezunlarından. Bazı adamlar garip gelir garip gider ya Değirmenci de öyle.Hep tırnaklarıyla okudu, kendini yetiştirdi.Hatta mezun olduğu lisede de bir süre hizmet gördü.
Develi Lisesi’nde okurken,lisenin unutulmaz öğretmenlerinden Bedene ğitimi öğretmeni Öner Özmen’in gözde öğrencilerinden biriydi.Mustafa Mızrak,İsmet Kuru ile beraber ne güzel hareketler yapardı.Bu arada Folklor ekibinin de unutulmaz elemanlarındandı.Şans kendini Develi’den bedenen ayırdı ama ruhen hep Develili kaldı.
Sonuç olarak bir fotoğraf bize elli yılımızı hatırlattı.Bütün bu güzel insanlara selam ve saygılarımı gönderiyorum.
BENZER HABERLER