Son Dakika
Zaman zaman kullandığım bir cümle vardır.Bu cümleyi özellikle Develi sosyal ve kültürel yapısını anlatırken kullanmışımdır.Nedir o cümle ?” Bir şehrin veya beldenin güzelliği, yaşanılır olması o şehrin veya beldenin insanının beyin gücüne ve görgüsünün derinliğine bağlıdır. Buna itiraz edenler olursa da ona da saygı duyarız.Bunu niçin hatırlatıyoruz ?
Yine bir yazımda Develi’de olumlu gerek imar, gerek eğitim ve gerekse kültürel gelişmeleri değerlendirirken belirtmiştim.Develi Müzesi kurulmalıdır veya Develi mutlaka bir müzeye sahip olmalıdır.Bunu söylerken bazı gerekçelerim vardı.Zira Develi her bakımdan hızla gelişiyor, geliştikçe de orjinalliğinden çok şey kaybediyor.Bugün Everek’in en eski evleri yüz kırk yılı geçmez.Yonu taşlı yapıların en eskisi 1881 tarihlidir.Bu evlerin birçoğu ister Ermenilerden ,ister Rumlardan gelsin durum budur. Bu bahçeli ve havuzlu evlerin birçoğu küçük hesaplar uğruna yok edildi. Korumaya ne bütçe vardı ve ne de daha acısı bunların bize tarihin altın mirasları olduğunu idrak edecek beyinler yoktu.Varsa da korumaya güçleri yetmedi.Allah’ın bedavaya çıkardığı meşhur Elbiz suyunu, su bulacağız kaygusuyla nice yetkili mercilerin yapmayın,suyun yatağını değiştirir Elbiz’i susuz bırakırsınız uyarılarına rağmen,bir üst alanda sondaj yapılmış sonunda bilinçsizce yapılan bu sondajla suyun yatağı değişmiş ve şimdilerde motorla su çıkarıldığını gözlerimizle görmüşüzdür.Nice güzel kemerli ve sanatlı çeşmelerimiz de böylece yıkıldı,gitti.
Değişen bir önemli saha da mezarlarımız.İnancın,imanın ve tarihi kültürün harmanlandığı ayrıca bölgenin insan unsuru üzerinde çalışanların en çok başvurduğu bir mekandır,mezarlıklar. Kullanılan taşlar,mezar mimarisi,kitabeler ve kullanılan motifler sanat tarihinin en önemli bir sahasıdır.Develi merkezinde altı mezar vardır.Otuz altı yıl önceden çektiğim orijinal fotoğraflar ve TV için yaptığım çekimlere geçenlerde bir baktım da ,aman Allah’ım! mezarlarımız nasıl hızlı bir değişime uğramış.,.Eskiden çok rağbette olan Beşikli Mezar tipleri, nerdeyse bir elin parmağı kadar kalmış.
Pencere deyip geçmeyelim.Hani meşhur bir halk türküsünde geçer ya:
Pencereden kar geliyor
Aman anam gurbet bana zor geliyor
Ben sevdim eller aldı
Aman anam o da bana ar geliyor
İşte böyle.Türk insanının samimi romanı olan şarkılarımıza ve türkülerimize mekan olan yerler.Kenarlıkları,demir ve ağaç işlemeleri, kenarlarına konulan, açıldığında Erciyes’ten gelen hafif rüzgarlarla odalarımızı güzel kokularla dolduran çiçekleriyle ayrı bir mimari unsur.Ayrıca nice yanık gönüllü kızlarımızın sevgililerinin, sokaktan geçecekleri anı heyacanla ve kendilerini gizleyerek bekledikleri yerler.
Kapılar ve kapı tokmakları.Kimileri çinko ile kaplıydı.Üzerine çivilerle cami,Ya Hafız,Türk bayrağı, çeşitli süsler ve yapılış tarihi işlenirdi. Arşivimdeki, Develi PTT’sinin bir zamanlar çok renkli siması olan Cin Hasan’ın evinin kapısının fotoğrafı bana bunları hatırlattı.Ya elinize aldığınız zaman sanki elinizi öper gibi. bir gelinin zarif, yüzüklü elli kapı tokmakları.Yunan mitolojisinin güzellerini temsil eden bu demir ve döküm işçiliğinin en güzel örnekleri…Bir gün bunların yok olacaklarını düşünerek bir günümü ayırdım,Hepsinin fotoğrafını çektim.Acıdır,birisi şarap parası yapmak için aynı günün gecesi hünerli elleriyle (!) bunları söküp almış ve yok pahasına satmış.
Develi eğitim tarihimizde önemli bir yeri olan nadir kazalardandır.Bu bakımdan burada birçok yazma, cönkler ve eserler vardır.Özellikle Kur’an-ı Kerim’ler.Yazmalar koleksiyonuna sahip ve meraklı olduğum ve bunları okuduğum için nice Develi’li hattatların yazmalarını gördüm ve inceledim.Ama bugün bunlar nerededir ve kimlerin elindedir,bilemiyorum.
Yağlıboya taplolar.Atatürk’ün koleksiyonlarda olmayan nefis bir tablosu dost bir evde çıktı ve Develi Belediyesi Haber Bülteni’nde yayınlandı.Mustafa Gür hocamızın yaptığı Dev Ali ile Âşık Seyrânî tabloları,Alaaddin Oben’in Develi manzaralarından oluşan tabloları vs.Bunlar da kimisi bazı resmi makamlarda durmakta, kimileri de kişilerin evlerini süslemektedir..
Bunlar gibi daha nice Develi’ye ait halılar, mutfak eşyaları, oturma grupları, çocuk eşyaları,müzik aletleri…Hepsi hızla değişime uğruyor ve gelişen sanayi ürünleri karşısında eriyip gidiyor.Bu değişime dur demek çok zor.Değişim kaçınılmaz.Ancak hiç olmazsa bunlardan bazılarını koruma altına alıp, gelecek kuşaklara bırakmak mecburiyetindeyiz.
Şimdi başa dönüyorum ve diyorum ki Develi’ye bir müze kurulmalıdır.Niçin müze? Çünkü müzeler tarihin belgelerinin toplandığı,korunduğu ve sergilendiği yerlerdir.Bir milletin hafızasının bütünüdür.1999 yılında Kayseri Milli Eğitim Müdürlüğü adına, iki idealist arkadaşımla beraber Kayseri Milli Eğitim Müzesi’ni kurmuştuk.Dört yüz parçaya yakın malzeme topladık.Kayseri Lisesi’nde bu müzeyi kurduk.Az toz yutmadık.Nice okullarımızın tozlu bodrumlarında ve çatılarından ne haritalar, plaklar, film makineları, laboratuar malzemeleri, eski yazılı mühürler, flamalar vd. O zamanlar müzenin kıymetini daha iyi anlamıştım.Şahsen İngiltere’nin Milli Müzesini, Berlin’in,Viyana’nın müzelerini daha önce görmüş ve buralarda sergilenen Anadolu’ya ve Türk kültürüne ait eserleri görmüş nice heyacanlara kapılmıştım. Şimdi Develi’de de böyle bir müzemiz olsa bu tablolar, etnografik malzemeler,bir iki anıt mezar tipleri.,bu kapılardan, pencerelerden,kapı tokmaklarından,tavan süslemelerinden, Develi ve Seyrânî ile ilgili kitaplar,broşürler burada toplanıp sergilense, seyreden insanlarımızda milli ve dini heyecanları artmaz mı?.Geçmişe hürmet genişlemez mi?.İnsanlarımızın geçmişiyle bağlantı kurmaları ne güzel olur.
Eski Saray’daki, sonradan adı Seyrânî Hamamı olan mekân bu konuda en uygun mekan. Gerçi Belediye dışındaki konunun muhatapları da kağnı arabası.(!) ama tescili, müze içi restorasyon ve projesi, çevre düzeni bunlar aşılamayacak şeyler değil. Duyarlı Belediye Başkanımız Recep Özkan’la, bazı kereler görüşmemizde bu konuları dile getirmiştim. Konuyla ilgilendiğini belirtiyordu. Çevre düzenlemesini yapacaklarını fakat hukuki konuların hallini beklediklerini belirtmişti. Vallahi bunu başaran bir ilke daha imza atıyor olacaktır.Bu onur da onlara yeter.Bakınız yakında Develi Belediyesi kültür hizmetleri çerçevesinde Çanakkale Seddü’l-bahir Savaş Müzesi’ni Develi Lisesi’nde sergiliyor.İnanıyorum Develi halkı buna çok ilgi gösterecektir.Öncelikle böyle bir anlamlı müzeyi Develi’ye taşıyanlara teşekkür ediyoruz.Lisenin bir mezunu olarak böyle bir sergiyi misafir etmesinden dolayı da mutluluk duyuyorum.Bir Develi Müzesi ve Sergi Galerisi olsa: bu güzel müze kendine daha yakışan bir mekanda sergilense daha iyi olmaz mı?
Sevindirici bir haber de Seyrani’nin meşhur Kırklar Meclisi’nden bade içtiği Oruza Sokağı Mescidi’nin restore edilip yeniden halkın hizmetine sunulacağıdır. Yakın bir zamana kadar mescidin bodrumu, damı yıkılsa da mihrabı ve duvarları sağlam duruyordu.Önce mihrap kısmı bir günde yanındaki eve katıldı.Geri kısmı, ne kadar acıdır ki terslik(!) yapıldı.Adına her yıl şenlik düzenlenen Seyrânî adına Bu ayıp ta hepimize yeter.Bir ziyaretimde baktım zemini bozulmuş bodrumuyla birleşmek üzere.Şimdi Develi Müftülüğü’nün de gayretiyle bu zarif mescit eski önemine inşallah kavuşur.Unutmayalım ki o mescitler bir mahalle ve sokağın nabzının attığı yerdir.Bu itibarla mescidine sahip çıkamayan sokağa veya mahalleye ne diyelim.Karnı doymayan toplumdan üretim ve yüksek bir hamiyet mi beklenir?Neyse ki bu toplumun uyumayan,dertlerini dert edinen insanları da vardır.Bu da insana yaşama sevinci ve mutluluk veriyor.
BENZER HABERLER