Son Dakika
Oğuz eli’ni meydana getiren teşekküllerden her birine boy denir ki, Kâşgarlı bu sözün Oğuzca olduğunu bildiriyor. Orhun âbidelerinde geçen “bod” sözü, söylendiği gibi, belki bu kelimenin en eski şeklidir. .
Türkiye’de boyların başında bulunanlara da boy beği deniliyordu. Boyları idare eden reisler de beğ unvanını taşırlar Boylar da obalara ayrılmaktadır. Kâşgarlı, oba kelimesinin de Oğuzca olduğunu söylüyor. Obalardan sonra her halde aileler geliyordu ki, Oğuzlar’ın bunu hangi kelime ile ifade ettikleri bilinemiyor. Böylece aileden (soy?) obalar, obalardan boylar ve boylardan da Oğuz eli meydana gelmiştir.
X.Yüzyılın başlarından itibaren Oğuz eli’nden kümeler halinde ayrılmalar başlamıştır. Bu kümelerden ilki Hazar Denizi kıyısındaki yarım adaya giderek yurd tutmuş ve buraya Mangışlak adını vermişti. İkinci bir küme ise Selçukluların idaresinde Yakın-Doğu ülkelerine geldi, Üçüncü bir küme de yine XI. yüzyılda Kara-Deniz’in kuzeyinden Balkanlara indi. Diğer taraftan Oğuzlardan kalabalık bir nüfus da Seyhun’un orta yatağındaki şehirlerde yerleşmişti. Göçebe Oğuzlar’ın bu şehirli ildaşlarına, küçümseyerek, yatuk yani tenbel adını verdiklerini biliyoruz. Fakat bütün bunlara rağmen Oğuz eli eski yurdunun bir kısmında il teşkilatını muhafaza ederek yaşıyordu. Boz-Ok ve Üç-Ok adları ile iki kola ayrılan Sultan Sancar’ın galibi Oğuz kümesi önemli bir kol olmakla beraber son teşkilatlı küme veya ana kol değildir. .
Boz-Ok ve Üç-Ok ikili teşkilatını en son taşıyan Oğuz-Türkmen kümesi, Moğol baskısı yüzünden XIII. yüzyılın ikinci yarısında Anadolu’dan Suriye’ye göçeden kalabalık topluluktur.
Oğuz yabguları başlıca şu boylardan çıkmıştır: Kayı, Yazır, Avşar, Beğ-Dili ve Eymür. Bunlardan yalnız Eymür boyu Üç-Oklar’dan idi. Dede-Korkut destanlarında ise siyasî üstünlüğün Üç-Oklar’da olduğu görülür. İslâm ülkelerinde de Üç-Oklar büyük bir varlık göstermişlerdir: Selçuklu hanedanı (Kınık), Salgurlular (Salur), Berçem oğulları (Yıva), Ak-Koyunlular (Bayındır), Ramazan-oğulları (Yüregir) ve Kadı Burhaneddin (Salur) bu koldan idiler. Şimdiki bilgilerimize göre, Boz-Oklar’dan da Artuk-oğulları’nın (Döğer), Şumla-oğulları’nın Avşar) ve Nâdir Şah’ın Avşar hanedanından çıkmış olduğu görülüyor.
Kâşgarlı ve Reşided-din’in listelerinde boyların damgaları da gösterilmiştir. Bu keyfiyet damgalara verilen önemi ifade eder. Kâşgarlı bu damgaların,taşlara,davarlara, yılkılara vurulduğunu söyler.Nitekim büyük bir cehaletle son restorasyonda kazıtılan ve Develi’ye ilk gelen Türk boylarının adlarını öğrenmemiz bakımından önemli olan bu damgalardan Dev Ali Türbesi üzerindeki Türk boylarının damgaları şunlardır:Bayat, Eymür,Iğdır, Karaevli, Karkın, Kınık, Kızık, Peçenek, Salur, Tatırga /Dodurga, Yıva.Görülüyor ki 24 Türk boyundan 11’I Develi’ye gelmiş ve damgalarını vurmuşlardır.İşte bunlardan Karkınlardan Kartın dağı,Kızık Köyü bu Kızık boyunun, Yuvalı da Yıva Türklerinin ve Cibik de Çubuk boyunun hatıralarını taşıyan yer adlarıdır.Dediğimiz Dev Ali Türbesi’nin duvarlarında tesbit ettiğimiz bu damgaların biri hariç hepsi şuursuzca yok edilmiştir.
Bu boylardan en önemli biri de Kızıklılardır. Çünkü, her iki boy yani Kızık ve Karkın aynı dalda, Yıldız-Han’ın soyundan gelmektedirler. Kızık: “Yasakta pek ciddi ve kuvvetli” anlamındadır. Gaziantep, Halep ve Ankara çevresindeki Kızıklar, Doğu Gürcistan’da ve Şirvan batısındaki ovaya Kızık adını verenler bu boydandır.Tesbit edebildiğimiz kadarıyla Afyonkarahisar / Kızıklı Köyü, Ankara / Kızılcahamam-Kızık Köyü, Ankara / Akyurt İlçesi-Kızık Köyü, Bolu / Şeben ilçesi- Kızık köyü, Bolu/ Çorakkadirler Köyü-Kızık Yaylası,Bursa / Cumalı-Kızık Köyü,Giresun / Kızık Köyü Kahramanmaraş/ Andırın Kızık Köyü Karaman / Kızık Kastamonu / Karaboğa-Kızık Köyü, Kayseri / Kocasinan-Kızık Köyü, Kütahya Merkez Kızık Köyü, Malatya /Arguvan- Kızık Köyü, ·Sivas / Zara Kızık Köyü,Tokat / Merkez Kızık Köy, Tuncel /Kızık Köyü (Tunceli’deki Kızık köyü sakinleri Alevi’dir.) Bazan birbirine yakın yedi tane Kızık köyü ( Bayındırkızık, Derekızık, Hamamlıkızık,”adlarıyla Güneydoğu’da toplanmıştır..Kızık adı aynı zamanda yer adı, piknik alanı, ,akarsu adı olarak da kullanılmıştır.
Kızık aynı zamanda bir oyun.halay adıdır. Kızık,Karkın halayları, Sivas’ta. Muğla’nın bazı köylerinde iki bıçakla oynanır. Kütahya yöresinde aynı ad ve küçük parmaklardan kenetleşilerek sıra olunmak suretiyle oynanan Güneydoğu Anadolu illerimizin bazı dağlık bölgelerinde gün gören bir çeşittir.
Türkiye’de yakın zamana kadar yer adlarının değiştirilmeleri,göçler ve tabii afetler sebebiyle de çoğu kaybolsa da 60’a yakın Kızık Köyü vardır.Bunlardan biri Kayseri merkezine diğeri de Develi’ye bağlı Kızık Köyleridir.
Develi’ye bağlı Kızık Köylüleri de inanıyorum ki Kızık ve Karkın boylarına mensup obalar Erciyes eteğine gelerek,XI.Asrın sonlarında yerleşmişlerdir.Zaten buraya yerleşen aşiretlerden biri de Kulpak’tır. Enterasandır,bütün Kızık köyleri ya dağlar arasına ya da yüksek yaylalara kurulmuşlardır..Bizim Kızık da böyledir.
Develi’ye bağlı Kızık Köylüleri de inanıyorum ki Kızık ve Karkın boylarına mensup obalar Erciyes eteğine gelerek,XI.Asrın sonlarında yerleşmişlerdir.Zaten buraya yerleşen aşiretlerden biri de Kulpak’tır.Enterasandır,bütün Kızık köyleri ya dağlar arasına ya da yüksek yaylalara yerleşmişlerdir.Bizim Kızık da böyledir. Manevi liderleri de vakfiyesi de olan Abdal İlyas’tır.
Kızık Osmanlı kayıtlarına göre XVI.Asırda 17 nefer,10 hane, 755 hasıl vergi veren bir topluluktur.Bu demektir ki 50-60 kişilik bir nüfusu vardır.1968’de 583,Bugün nüfusu aynı şekildedir.Kızık Köyü asıl yerleşim yerinden daha düz bir arazi üzerine taşınmıştır.Çok göç veren bir köyümüzdür.En az köydeki kadar bir nüfus Kayseri’de yaşamaktadır.
Genelde geçimlerini Kartın’daki meşelik ve kavaklıkta yaptıkları odunları Develi’de satarak geçinmişlerdir.Sabah Develi’ye eşeklerle odunları getirirler,yük hesabı satarlar,pazardan da kalan son malları uluk-çürük demeden “kabala” çok ucuz fiyata alırlar,köye dönerlerdi.Aralarında son derece önemli bir bağ vardır.Boyunun bütün özelliklerini koruyan Kızıklılar bugün tarım sektöründe de önemli yerleri vardır.Develi Bankalarında en çok para biriktirenler Kızıklılardır.Çok da okuyanı vardır.
Develi ve köylerinin adamlarının bir nevi toplantı yeri Pazar yeridir..Bunlardan Kızıklılar, Madazılılar, Girenitliler ve Sindelhöyüklüler uzun ve iri yapılarıyla hemen belli olurlar.Kızıklılar son derece kapalı bir toplum yaşarlar.Korkunç derecede tutumlulardır.Haklarında bir hayli fıkra üretilmiştir.Denir ki: İki Kızıklı bir tığ üzüm bulmuşlar, baltayla bölüşerek yemişlerdir. Develi’de:Tarlada çalışan iki bir Kızıklı bakmış ki armuda bağladığı eşeği yok.Karşı tarlada çalışan bir Kızıklı’ya birkaç defa ” Bizim eşeği gördün mü ?” diye sormasına rağmen cevap alamayınca dostunun yanına varır ve sorar: Niye cevap vermiyorsun?.Bizim ki ciddi bir cevap verir:Cık ! dedim ya: Develi kabadayılarından Kozan’ın Kazım bir ara koruma bekçisi olmuştu.Odunculukla ve baltacılıkla geçinen Kızıklılar için bir korku belasıydı. Eşekleriyle beraber yakaladığı Kızıklılara: Odun bizim eve, eşek Sipahioğlunun Hanı’na,sen de Karakola,sözü çok meşhurdur. Bir de Kaymakamla beraber bir Kızık ziyaretinde: Muhtarın :Kazım Ağa,yemeğe tavuk mu kessek,horuz mu? Sözlerine sitem eden K.Kazım:Ulan oğlum biz tâ Develi’den buraya size hizmet için geliyoruz.sen horozu, tavuğu düşünüyorsun.Tavuğu da kes,horuzu da.İsteyen tavuktan yer,isteyen horozdan.
Bir web sayfaları olan Develili Kızıklılar,diğer Kızıklılar ile iletişim kurarak bir araya gelerek bir yayla şöleni niçin olmasın?
BENZER HABERLER