Son Dakika
Çarşamba günü Zile’de Develi’nin geleceği üzerine, çok verimli bir toplantı yapıldı. Develi’nin hali ve geleceği üzerine kafa yoran az sayıda fakat kanaat önderlerinin yani seçkin bir grubun toplantısı.Toplantıyı gerçekleştiren Develi Belediyesi.Ancak bu toplantıyı organize eden ise ORAN ( Orta Anadolu Kalkınma Ajansı) benim de yeni duyduğum bir kelime :SWOT Analizi denilen bir metotla güçlü olduğumuz ve büyük fırsatların yattığı alanlara odaklanmamızı sağlayan bir çalışma sistemi.
Bu konuyu değerlendiren geniş bir yazımızı ilerde yayınlayacağız. Ancak bu toplantıda Develi’nin hali ve geleceği ile ilgili en güçlü ve en zayıf noktaları seviyeli bir biçimde dile getirilip sıralanırken; sebebi ne olursa olsun geçmişte kaybettiğimiz maddi değerlerimiz aklıma geldi.
Bu konuda bazı düşüncelerimizi zaman zaman değişik yazılarımızda dile getirmiştik. Buna rağmen maziye inmek ve bazı değerleri yad etmek, incelemek bazen acı bazen de heyecan verir. Ama sonuç ne olursa olsun kaybettiklerimiz de, koruduklarımız da bize aittir.Madem insanız; güzellik de, çirkinlik de bizdendir.
Develi tarihinin en önemli dini yapısı Yukarı Develi’deki Siva Sitti Hatun Camii’dir. Bu Camii zamanın önemli ve etkin ailelerinden Göçer Aslan ailesinden Nasrullah ve eşi Siva Sitti Hatun tarafından 1282 yılında yaptırılmıştır.Bu cami hem duvarındaki kuş yuvası,hem mihrabının orjinalliği ve hem de büyüklüğü sebebiyle sanat tarihimiz açısından her zaman ele alınmakta ve değişik güzellikleri ortaya konmaktadır.
Bu caminin bugüne gelemeyen fakat bilenlerce daima hayranlıkla dile getirilen ağaç mihrabıdır.Bu mihrap kimlerin hangi maksatla,zorla kapısı açılan camideki bu sanatsal değeri çok ama çok yüksek Selçuklu mihrabını kaba bir biçimde kırdırıp Ankara Etnografya Müzesi deposuna kaldırtmasını anlamak mümkün değildir.Yine yukarda gördüğünüz ehl-i beyit sevgisini betimleyen ağaç panoda bu camideki yerinden sökülüp depolara kaldırılmıştı.
Allahtan, tarih hiçbir şeyi af etmiyor! Nitekim şuurlu bir tarih araştırmacımız Mehmet Çayırdağ; bu kırılan mihrabın üzerine giderek nice zorlukla buldu, bulabildiği kırık bazı parçaları Kayseri Etnoğrafya Müzesi’nde sergilenmesini sağladı. Şayet bu orijinal mihrap bugün varlığını korusaydı Develi kültür varlığı için ne güzel bir kaynak olacaktı. Kaybolan maddi değerlerimizden, sokak ve mahalle tarihimiz açısından son derece önemli olan evlerin yapılış tarihi kitabeleridir. Yıllarca Türk,Ermeni ve Rumlar yıllarca siyasi hayatın tozu dumana kattığı yıllara kadar sulh içerisinde beraber huzurla yaşamışlardır.Ortak ama zengin bir yaşama kültürü ortaya koymuşlardır.Yakın bir zamanda İstanbul’da bir Develi Ermenisi’ne siz Türklerden farklı bir yemek yermiydiniz, diye sorduğumda,çok duygulu bir cevap vermişti:Şimdi bana sen Türk komşularımızdan gelen ve bizim onlara gönderdiğimiz yemekleri hatırlattın.Evladım, her şeyimiz ortaktı.Ne farklı yemeklerimiz olacak?Mutfak kültürümüz aynı.Çünkü hepimiz Everekliyiz,aynı coğrafyanın insanıyız. Diyerek sanki tarihe tanıklık etmişti.
1975 yılında Aşağı Everek’ten Yukarı Fenese’ye kadar eski evleri taramış ve 35 adet bu evlerin yapılış tarihi kitabesini tespit etmiştim.Bunlardan sadece 10 tanesi ya kaldı kalmadı.İşte yukarıdaki kitabe de mesleğinin temiz ve parlak örneklerinden Yakup Kenan Arıkan’ın baba evinin yapılış tarihi kitabesidir.Bu ev halen ayaktadır.Ancak böyle nice güzel evler, içindeki bir çok hatırası ile birlikte yıkılıp gitmişlerdir.Her hangi bir şuurlu tarihçimiz ve yetkili birimiz çıksa da Develi mahalle tarihlerini çıkarmak istese,gerçek belgeler olan bu bilgiden yoksun kalacaktır.
Yandaki fotoğraf öyle zannediyorum Develi’de Bir evin tavan süsü Örneğinin sonlarından kalan Körün Şükrü’nün İbrahim Ağa Mahallesi’ndeki evinden 1995 yılında çektiğim bir fotoğraftır. Yakın bir zamanda bu evin de yıkıldığını gördüm. Yerinde yeller esiyor.Sanki kimseler burada yaşamamış gibi.Allahtan böyle güzel bazı evlerin görüntülerini almıştık.Hemen karşısındaki Deli Cevat’ın da evi olmak üzere.Yanlarındaki Kapusuzların evi çekimler sırasında yıkılmasını bekliyordu.Her ne ise şimdi onlar da yoklar hanesine kaydolup gittiler.
Develi’de öyle güzel evler vardı ki ,bu gözler bu evlerin güzelliklerini hem fotoğrafladı hem de kameraya aldı.Bu evlerin unutulmazları arasında ağaç işçiliği ve tavan süslemeleri gelirdi.Yukardaki sadece bir örnek. Şimdilerde böyle güzellikler var değil mi?Tabii alçıdan adı da değişmiş olarak.
Kaybolanlar bunlar la sınırlı değil ki.Daha nice gerekçelerle yıktığımız ve taşlarını yeni evlerde kullandığımız mescitlerimiz var.Onları da bir bahara ele alırız,inşallah.
Sonuç yine geliyor Develi Müzesi’ne .Bu konuda duyarlı her Develili’yi konu üzerinde durmaya, seslerini çıkarmaya ve ilgilileri uyarmaya davet ediyorum.
Not.1Geçen haftaki “Bir öğretmen ressamımız-2:Hacı Yıldız”,adlı yazımızda, metin içerisinde Yıldız yerine hep dalgınlıkla soyadı Kılıç olarak yazılmıştır. Hem değerli ressamımızdan hem de değerli okurlarımızdan özür dileriz. 2.Yeni bir torunum oldu:Alptekin. Bu sebeple bizi arayan ve tebrik eden bütün gönül dostlarıma teşekkür ediyorum. K.Ö.
BENZER HABERLER