Son Dakika
Yıllar öncesiydi.Radyoların her evin baş misafiri olduğu dönemler.Türk Sanat musıkisinin birbirinden güzel eserleri,TRT’in değişik sanatçıları tarafından birbirinden güzel yorumlarla söylendiği zamanlar.Zeki Müren, Ziya Taşkent, Mustafa Sağyaşar, Yaşar Özel, Alaaddin Yavaşça, Kutlu Payaslı; hanımlardan Nesrin Sipahi, Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar,Müzehher Güyer,Sabite Tur Gülerman vb.O güzel günlerin şöhretli sesleri…
Gönül tellerimizi titreten bu değerli sanatçılarımızdan ve bestekârlarımızdan biri de Necdet Tokatlıoğlu’ydu.
Bir dost evindeyiz.Evde radyo açık.Radyoda Necdet Tokatlıoğlu.Birbirinden güzel şarkıları peşi sıra söylüyor.Evin büyük kızı ablamız da bir taraftan halıları süpürüyor,bir taraftan da,usuldan şarkıcıya eşlik ediyor.O yıllarda Muzaffer İlkar’ın bestelediği,sözleri bestekar-tamburi Erol Sayan’a ait kürdilihicazkar makamındaki meşhur:
Ne senin aşkına muhtaç ne esirin olacağım
Öyle bir sevgili buldum ki seni unutacağım
Yeni aşkın kucağında yeniden doğacağım
Öyle bir sevgili buldum ki seni unutacağım
şarkısını,sanatçı kendine mahsus yorumuyla içli içli söylerken,ablamız bu şarkıya eşlik eden ablamız bilmiyorum,hangi karışık duygularla olacak;“Öyle bir sevgili buldum ki seni unutacağım” nakaratını söylerken,”sevgili” yerine “o……u” kelimesini o kadar latif kullandı ki,şaşırdım.Ne oluyor derken, yanına varıp,bunun sebebini sordum.Yüzüme garip garip baktı ve:
-Amaan lan! Dedi. Ne olacak. Kara gönüle bir cila..
Arkasından bir güzel kahkaha patlattı ki .gülmeyi unutan bir cemiyet içerisinde özlemini duyduğumuz bir kahkahalardandı.Ustalığı zarafete dönüştüren bir ayrıntıydı sanki…İnsan ne kadar meçhul ki bir taraftan şarkıyı dinliyor, bir taraftan halıları süpürüyorken durdu ve Ahmak çabalar, iş olacağına varır, demesin mi?.Hala çözemediğim bir muamma!
*Karagönüle bir cila ya,şu mübarek Ramazan ayına da yakışır.Develi’nin renkli ve varlıklı kişilerinden Pancarın Bekir’e sormuşlar.
-Niçin Hac’ca gitmiyorsun ?.
Çok zeki bir adam olan Pancarın Bekir:
-Yiğenim ben ta Boinesaires’e gitmiş bir adamım.Kabe dediğin yer nere ki, demiş
*Bir iki yazımda yazdım ama yeri geldi, anlatmak isterim.Bazı kişiler önündeki çukuru görmez de karşılarındaki insanının kusurlarını görmeye çalışır.İşte bunlardan biri Pancarın Bekir’e sormuş:
-Amca niçin namaz kılmıyorsun ?
O, hiç aldırmadan cevap vermiş:
-Yiğenim, yiğidin alnı secdeye gelmez !
Derler ya,anlayana sivri sinek saz.
Cilaya devam edelim.
*Develi’nin iki Hacı’sı vardır.Bunlardan biri Dınının Hacı biri de Toni’nin Hacı..Biri Everek’in ,diğeri de Yukarı Develi’nin gülleriydi.Dını’nın Hacı Everek düğünlerinin olmazsa olmazlarındandı.Develi’nin en iyi soğuk demircisi ,derlerdi..Bir komşu kızına aşık olmuş fakat sevdiği kişiye kavuşamamış.Adamcağız kara sevda olmuş,yarı meczup bir şekilde gezerdi.Düğünlerde Çanakkale Savaşlarınındaki Türk askerlerinin kahramanlıklarını, sağ elinde bir fötr şapka,sol elinde bir sandalya,düğün odasının ortasına gelir, enterasan bir orta oyunu sergiler ve herkesi ağlatır,yerine göre güldürürdü.Normalde konuşmaz,konuştuğunda da cümleleri dolu dolu mizah kokardı.Sessizce geldi,bu dünyadan da sessizce gitti.Yeğenlerinden biri Ahmet Taşçı’ydı.Uzun müddet ,Amerika’da da boks yapan Ahmet Taşçı Cemal Kamacı,Celal Sandal,Seyfi Tatar gibi ünlü boksörlerimizin kuşağındandı.Türkiye dereceleri vardı.Develi’den çıkan profesyonel tek boksör bu Ahmet Taşçı’dır.Ahmet Taşçı’nın babası ama bir marangozdu.Ahmet Taşçı çok güzel kızaklar yapardı. Kışın O’nun kızağından İstiklal İlköğretim Okulunun önünden Venk’e doğru olan bayırdan aşağıya doğru , kaymak bir ayrıcalıktı.Taşçının bir kardeşi vardı.Fakirin nerede yeri var ki !İstanbul’da başını tren rayına koyarak, intihar ettiğini duymuştuk.
Toni’nin Hacı ise munis bir adamdı.Amelelik yapar,özellikle varlıklı ve ihtiyaç sahibi evlerin işlerini görür,buradan aldığı paralarla evini geçindirmeye çalışırdı.Tevekkül tavırlarından bazı kadınlar faydalanır ,Toni’nin Hacı’ya :
-Falan kadın senin için deli divane oluyor der, Hacı’yı yoldan çıkarırlardı.Garibim de adı geçen hanımın gözüne girmek için ne kadar işi var,zevkle eksiksiz yerine getirirdi.Develi Hanımlarının birbirleriyle teklifsiz şakalaştıkları mekanlardan biri yufka ekmek yapımı sırasıdır.Herkesin uykuya daldıkları sırada yufka yapan hanımlar çok sıkı bir sohbete dalarlar,ne teklifsiz şakalar yaparlardı.Bunlardan birinde Toni’nin Hacı ile sevdiği(!) kadının su güğümü fotoğraf makinası gibi kullanılarak; fotoğrafçı Topal Osman şöyle fotoğraf çeker ,diyerek bir poz verdirişleri vardı ki gülmekten kırılırdınız. Bir taraftan da tandırın başında ekmek yapan ablamız narayı kaldırmaz mı:
-Aman anam tandır boşa yanıyor, yufka yetiştirin.
Millet makaraları koyvermiş, bizim ki yufka derdinde.Hey gidi günler hey.Çoğu bunların ahirete intikal etti. Hepsine Allah gani gani rahmet eylesin.
*Develi’de enterasan ve nüktedan bir hayli insan vardır.Deli mi veli mi belli olmayan Deli İbrahim, Rıza Dayı, Çellov vs.Ya ekabirlerden Pusatlılı Halil Ağa, Deli Cevat, Fırıncı Salih Dayı, Bozoğ, Tıstısın Osman vs.Bunlar başlıbaşına birer fıkra kahramanlarıdır.
Bir dönem Develi Lisesi’ninde sanat tarihçimiz ve çok da muhterem bir eşleri vardı.Hanımefendi başında eşarbı ve mevsimlik mantosunu giyer,her sabah ,öğle ve okul dağılımında hocamızın koluna girer ,lisemize getirir ve dağılma sırasındada kapıda bekler tekrar koluna girer evlerine beraber giderlerdi.Bu geliş ve gidişlerin birinde bu hanımefendinin güzelliği ve şıklığı karşısında kendinden geçen Deli Cevat:
-Arkadaş,Allah eline kalemi kağıdı almış;kaşını gözünü yüzünü kendi yapmış.Bizim avratlara da gelince karalama yapmış ,demesin mi?
*Herhalde eskilerden şık insan denince, nedendir bilinmez benim aklıma hep iki kişi gelir:Eski belediye başkanlarımızdan Mehmet Gönenç,Mavilerin Hasan.İkisinin de ortak noktası şıklıkları ve politik ihtirasları.Develi Belediyesi’nin unutulmaz başkanlarından Hadi Erdoğan, evinin yanına halen duran güzel bir çeşme yaptırmış.Belediye seçimleri sırasında bu olay nedense M.Gönenç’in içine işlemiş ve siyasi propoganda sırasında şöyle diyormuş ki:
-Muhterem Develiler.Biz Trem mahallesi’nde su beklerken Hadi Erdoğan evinin yanına mükellef bir çeşme yaptırdı.Bu hiç insafla bağdaşır mı?
Seçimi kazanan M.Gönenç’in ilk işi Tirem mahallesi’ne su getirmek olmuş.
*
Kara gönüle her zaman parlaklık verilmez ya!.Biraz da düşündürmeye yönelelim.Biraz da ibtret almaya çalışalım.Şu mübarek Ramazan ayında derdini anlatamayan nice ihtiyaç sahiplerini görmeye yönelelim.
Aşık Seyrani ömrünün sonunda ihtiyaç içerisinde ve perişan vaziyette.bağ yaprağını küle batırarak yemiş ve :
-Ey nefisballar,börekler yedin.Adam olmadın.Şimdi şu küllemeyi ye,adam olursun,demiş ve iki yüz beyitlik bir istiğfar-nameyazmıştır.
Cemiyetimizde çok külleme yiyen var.Arayıp bulmaya ve yardım etmeye var mısınız?
BENZER HABERLER