Son Dakika
Seyrânî’den kalan Ulu Camii’nin tamir kitabesi
Develi’li şairlerden biri de Hafız Mehmet Efendi’dir. XIX.Asırda yaşamıştır.Adına ilk defa Everek Ulu Camii duvarında; Seyrânî’nin bir deri üzerine yazıp, asılı olan camiinin tamir kitabesinde rastlamıştım.Daha sonra Develi’de bir antikacıdan elime 4-5 adet cönk geçmişti.Bu cönklerden biri de mutlu bir tesadüf, Hafız Mehmet’e aitti.
Doğum ve ölüm tarihleri hakkında bilgimiz yoktur.Elimizdeki küçük bilgilerden yararlanarak önce doktora tezimde daha sonra da Çağdaş Develi Gazetesi 19.10.2008 tarihli nüshasında bir şiiriyle beraber kısaca hayat hikayesine temas etmiştikBu bilgilerden yararlanarak A.Gürlek de “Develi’li Şairler ve Yazarlar” adlı eserinde bu bilgileri tekrar kullanmıştır.Biz biraz daha eldeki yeni bilgilerimizi zorlayarak yeniden ele almakta fayda görüyoruz..
Develi’nin tanınmış ailelerinden Yusuf Ağalar’dandır.Söz konusu kitabede, bu şairimizin soyu hakkında Seyrânî 1844’de şöyle bahsetmektedir:
Muhaddiminden el-Hacı Mehmed İbn-i İbrahim
İbn-i Yûsuf Efendi-zâde’yi mâmur ede Allah
Sene bin iki yüz altmış içinde eyledi tâ’mir
Derûn-i câmii kıldı münevver misl-i Beytullâh
O zât-ı zü’l-kerîme’l hasleti me’cur idüb Mevlâ
Vücûdun cûd-ı hayrâ bâis ede fîsebilillâh
Du’ay-ı hayrı tâm târîh-i tâ’mir etti Seyrânî
Dedi ol Hâcı Mehmed hayr-ı makbul muhibbillah
Buna göre büyük dedesi Yusuf Efendi, babası da İbrahim Efendi’dir.Yine bu sütunlarda konu edindiğimiz İbrahim Suphi Emekliöz Hoca’nın ya kardeşi,ya da amca çocuklarıdır.Osmanlı Salnamelerinden Develi ile ilgili bilgilerden çıkardığımız bilgilere göre Develi’de dört Osmanlı medresesinin en önemlisi olan Halâsiye medresesi müderrislerindendir.Aynı zamanda kaza mahkeme meclisinde de üyedir.Bu da onun iyi bir fıkıhçı olduğunu göstermektedir. Yine kitabeden anlıyoruz ki son derece Allah dostu ve depremde yıkılan Ulu Camii’nin tekrar ibadete açılması konusunda himmetiyle tamir edilmiş ve cami ibadete açılmıştır.Demek ki aynı zamanda hayır sahibi ve hizmet ehli biridir.Mezar taşına rastlamasam da mezarının Tirem Mezarlı’ğında olduğunu tahmin ediyorum.
Elimizdeki cöngünde: Biçare, Dertli, Gevheri, Karacoğlan, Kul Mustafa, Mahfi, Niyazi, Nuri, Seyrani gibi âşık ve şairlerimizin yanında şu ayaklı şiirleri de vardır:
1.Terk etmiyor …vakit kalmadı(13 bent)
2. .olmayı(7 bent)
3.Kadir Mevlâ’m kuşun….eyledi (8 bent)
4.Musa a’linde olan ahvâlini (9 beyit).
5.Çekeyim bir vakit ayrılık derdini(3 bent)
6.Davamız mahşere kaldı ağlarım(12 bent)
7. Türlü derde düştüm saldın ağlarım (9)
8.Yine gurbet ele düştüm ne dersin(19 bent)
9.Ne dersin(10 bent)
10.Gurbet elde hasret çeker eğlenir(4 bent)
10. Zalim bu dünya dolup taşıyor(4 bent)
Bunlardan:4,8,11 numaralı şiirler yayınlandı.
Şiirlerinde Hafız,Hafız Mehmet ve Mehmet mahlasını kullanan şairimiz genelde 11’li hece ölçüsünü kullanan şairimiz lirik bir anlatım yerine öğretici bir anlatımı tercih etmektedir.Bunu bir öğretmen olmasına bağlayabiliriz. Ayrıca anlatımında tasavvufi unsurlardan da faydalanmaktadır.
Sade bir dili var.Bunu da geniş kitlelere sesini duyurma amacını güttüğünü düşünebiliriz. Öyle zannediyoruz ki amacı şiir yazmaktan ziyade şiiri bazı duygularını anlatmada araç olarak görmesindendir. İstanbul’a bir seyahâtı var.Bunu “Seyahat-name adlı uzun şiirinde anlatmaktadır.Şiirde okunamaz olan kelimeler var .Bu şiirin metin tamirine ihtiyacı var.Biz yayınlanmayan bu şiiri yanında bir şiirini daha vermekle yetiniyoruz.
1. Bizim kısmet gurbet elden verilmiş
Çekeyim bir vakit ayrılık dersini
Felek bakana bir kahir etmiş
Çekeyim bir vakit ayrılık derdini
İnşallah şazmaz doğru yolumuz
Afet melaikesidir sağımız solumuz
Can taze iken bırakmaktır rıza yolumuz
Çıkayım bir vakit ayrılık derdini
Mehmed unutma zikreyle Mevlâ’yı
Ah çekerim ben ağlayı ağlayı
Hakk nasip edinceye kadar sılayı
Çekeyim bir vakit ayrılık derdini
2. Sabahleyin ……………….geçmeli
Zalim boğazcık dar tas bir su içmeli
Güne …………….çukur canıma düşmeli
Yine gurbet ile düşdüm ne dersin
Sıladan ayrıldım andım Aktaş’ı
Bin kerre akdı gözümün yaşı
Gurbet ile saldım bu başı
Takdir-i Hudâ’ya erem ne dersin
Sandıklıya vardım ovaya bakdım
Yuvalı en yerde bura kadim
Fadula’ya(?) çıkınca arkaya bakdım
Büyük Kavak’da göğündüm ne dersin
Baş Güdük Bağları bir uzun dere
Kimi allar giymiş kimi kara
Mevlam cümlesinin muradın vere
Ankara bir dua edeyim ne dersin
Ürgüb’ün kayası sarı taşları
Eğri soduz (?) bağlamış başları
Kudretten kalem gibi kaşları
Ak benizli şirin sözlü ne dersin
……geçemedim ırmaktan
Altın gümüş akıtırlar parmaktan
Vecde edeyim ana behmana olmaktan
Beyaz bazden don giyerler ne dersin
Hacı Bektaş Veli n’oldu ocağı
…….Kayb oldu bucağı
…………….çıkmaz çiçeği
Bir harlı ateşe yanar ne dersin
…….dersen bir ova yazı
Misafire hizmet ederler bazı
Avcıdır beslerler yenince tazı
Kar yağar uykusuz kalpler ne dersin
Kırşehir’in bağı bahçesi güzel
Yetişmiş meyveyi dökmemiş gazel
Öbür mahallede gördüm bir güzel
Bir kaş edim eğinmedi ne dersin
Karakaya Eğribel’i hoş mudur
Küplü güdü (?) dolumudur boş mudur.
……..
Güzelleri gönül eğler ne dersin
Elma Dağı zalim başımın bey oluman
Bir garip bulursan vermezsin eman
Yarin hasretinden halim pek yaman
Halimden bilmez dağlar ne dersin
Engürü geçtim gözlerim doldu
Sarız’a geldim on bir gün oldu
Gide köprüsün bir dolu oldu
Bir hikmettir ana şaştım ne dersin
Beypazarı kavun karpuz don mu
Bülbül güle dala konma mı
Güzelleri civan mıdır
Başına el ve ele bağlı ne dersin
Köse Bel’in Çamlı Bel’in suyu var
Hûbların da sülün zatı boyu var
Güzellerin ne acayip huyu var
Başına el ve ele bağ var ne dersin
Taraklı Bel’de atım yoruldu
Aradı gönül belâsın buldu
Gide köb ve …..bişr dolu oldu
Bir hikmettir ana şaştım ne dersin
Nice dağlar beller aştık
Sabanca’ya yakın ormanda şaşdık
İkindi akşam İznik’e düşdük
Yine gurbet ile düşdük ne dersin
Kartal ile …….varırsam
Üsküdar’a ahd ü emanım ersem
Vadem temam gurbet elde ölürsem
Sılada sevdiğim ağlar ne dersin
İstanbul’a geldim bir zaman gezdim
Damına kâhla…..huyunu sevdim
Kumkapı Ku……’da kumsalda yüzdüm
Bir zaman rahat çektim ne dersin
Hafız’ım ne der ki olur mu böyle
Vatanımdan cüda düşmüşem böyle
Ahbaba yarana çok selâm söyle
Hemen bir ıslanık yaptık ne dersin
3.…….. d üş müdür
Geçti ömrüm dolu mudur boş mudur
Ağlasam ne kara bağrım taş mıdır
Ağlayım elâ gözler yaş olsun
Bunlar içün akıdurum gözüm yaşın
Uğraşayım hayalinle düş u gû
Cennet-i âlâya dahi bırakmam seni
Dünyayı ahrette Hak ayırmasın
Mevlâm cümle muradımız verince
Açılır ider anı ol gül ü gonce
Arz edüp mübarek cemalini görünce
Andan başka dahi ne murat olsun
Görüp deryalara ummana daldım
Sizler mâ.. ayarladım arbede kaldım
Değil benden bunu ben Hak’tan buldum
Dalga varıp uzanmadan aşmasın
Yokdur benim ey fani dünya
Muhabbetim içinde rıza buluna
Ol ismim Mehmed-i edna kuluna
Emanullah aman imdadın olsun
BENZER HABERLER