Son Dakika
Bu günlerde sahibi : Mahir Çimen,Mesul Müdürlüğünü Erdal Akdoğan’ın yaptığı ve 1979 yılında Develi’de çıkan Develi Gazetesi’nin ilk 57 sayısını okuyorum.Burada Fahri Müşahit takma adıyla İsmail Bakır , Ahmet Yalçın ile arada bir yazan Salih Karakebelioğlu hocalarımızın aşağı yukarı otuz yıla yakın önce samimi yazılarını okuyorum.Ne güzel hassasiyetler ve ne ince tesbitler !
Ahmet Yalçın, bir yazısında Melek Girmez Çarşısı’nı ele alıyor ve milli hassasiyetler ile bu çarşının adına yakışan bir isim verilmesini istiyor.Bir duyarlılık,saygı duyarız.Nitekim bu yazı etkili olmuş ki bu güzel sokağın adı belediye tarafından değiştirilmiş ve :1.Sokak olmuş.Bana göre keşke eski adı kalsaydı.Bu adlar bize 900 yıldır beraber yaşadığımız Ermeni azınlıklarından kalan hatıralardandır.İşte bu yazı bana Develi’de Türk-Ermeni ilişkilerini yeniden ele almaya yöneltti.
Develi tarihinde Develi adı 1200 yıllarında geçerken,Everek adına rastlanmaz.Bildiğim kadarıyla Everek adı özellikle bölge Osmanlılara geçtiği 15.asrın sonlarına doğru bir köy olarak almıştır. Kayseri’nin Şer’iyye Sicilleri master ve doktora tezleri olarak yayınlanmıştır..Bu sicillerde Develi ile ilgili bilgileri tespit ederken 1627’deki kayıtlarda Everek’in adı Cenabî Everek veya Kafir Everek olarak geçmektedir.Demek ki bir hayli Ermeni buraya göç ederek gelmiş ve bir köy oluşturmuşlardır.Cenabi ve kafir sıfatları ise Müslümanlardan ayırmak amacıyla söylenmiş olmalıdır.Bu zamanda Ayakostan’da da Hıristiyan Karamani Rumların oturduğunu unutmamalıyız.1900 yıllarından sonraki kayıtlarda nüfusun daha da arttığını ve Reaya Fenese, Müslüm Fenese denmiş ama aynı asrın içinde Ermeniler kazanın güneyinde ciddi bir yerleşim oluşturunca buraya da Aşağı Everek adı verilmiştir.İşte bu zamanlardan günümüze bazı Ermeni yer adları da gelmiştir.Milli heyacanlara ters gelmekle beraber keşke bu yer adları korunabilseydi.Melek Girmez Çarşısı da bunlardan biridir.Burada yakın zamana kadar fırın ve özellikle ayakkabıcılar ve terziler vardı ki çoğu esnaf Ermeni’ydi.Herhalde Melek Girmez Çarşısı da burada çalışan Ermeniler den dolayı Müslümanlar tarafından, cenabi, kafir gibi ağır sıfatlar yerine verilen bir yer adı olmalıdır.Ne sevimli ve ne canlı bir çarşıydı.Çarıklar,yemeniler,lastikten yapıştırma yoluyla yapılan ayakkabılar,kunduralar ağırlıkla burada üretilirdi.
Develi esnaflığı Ermenilerden öğrendi, dersek doğrudur.Develi bu günkü eski çarşıları Develi’nin kaza oluşu ile başlamıştır.Bu çarşılardaki dükkanların çoğunda Ermeniler oturuyordu.Türkler tarım ve kervancılık, bahçevancılık ve ondalıkçılık, amelelik,hayvancılık yaparken onlar bezir,çorap atölyelerini kurmuşlar ve debbağ-hanelerinde deri üretiyorlardı.Bununla da yetinmiyorlar,başta İstanbul’daki Ermeniler olmak üzere temasa geçip Amerika ve bilhassa Fransa’daki Ermeniler kanalıyla ticaretlerini genişletmişlerdir.Hatta Develi’de ve Zile’de yetişen birçok kafası çalışan Türk delikanlı bazı komşu Ermenilerce Amerika ve Brezilya’ya götürülmüşler ve çoğu yıllar sonra da olsa zengin olarak Develi’ye dönmüşlerdir.Bu göçlerin ilk dalgası tehcirden öncedir.
Elbette ekonomik gücü yüksek olan insanların yaşayışları da farklı olacaklardır.Refah toplumu beraberinde zevkli yaşamayı da beraberinde getirir.Çomaklı, İncesu, Gömedi, Karacören gibi köylerinde bile kız ve erkek öğrencileri için okullar açılmış ve kültürlü , eğitilmiş bir kadro yetiştirilmiştir.Mahalle komşum Ermeni Anoş Hanım elinden İncil’i düşürmezken mahallemizde ve sokağımızda Kur’an-ı Kerim’i okuyabilen bir kadın yoktu.Namaz surelerini bile zor okurlardı.Yonu taşlı mükemmel evlerde otururlar son derece iyi beslenirlerdi,genelde mutfakları ete dayanırdı.Hamur işleri de güzeldi.Hele keteleri..Aşık Seyrani bir şiirinde bir gevşek müslümanın ruh dünyasını ortaya koymak için bu ketelerin güzelliğinden de faydalanarak:
Ermeni’nin Rum’un yağlı ketesi
Kaypak müslümanı dinden çıkarır
Der.
Kaç göçleri olmadığı için eğlence kültürleri de çok zengindi.Bazen bahçeli evlerinde ,bazen Köşk Pınar ve Elbiz başta olmak üzere her Pazar subaşlarında müzik aletleri eşliğinde eğlenmişlerdir.Müslüman Türklerde o yıllarda günah gözüyle bakılıp ancak davul ve zurna eşliğinde eğlenirken;Ermeniler Kanun,klarnet,keman,ud ve tef eşliğinde eğlenmişlerdir..Buna sonradan halk takım çalgı demiştir.Yıllar önce bir ağabeyim,bir Develi ziyaretinde kanun çalmak istediğinde Milkon Usta’da bulunmuş ve bu sazın dedesinden kaldığı belirtilmişti.Nitekim oğlu Toros da Develi Belediyesi’nce, Cudi Bey başkanlığında 1960’da kurulan fakat bugün yok olan Belediye Bandosu’nda yanılmıyorsam klarnet çalmıştı.Yine Cılar Usta Türk düğünlerinde yine bir Ermeni kadınla beraber tefi eşliğinde düğünlerimizde kadınlarımızı eğlendiren önemli isimlerdi.O yıllarda Ermeniler kadınlar arasında mahrem sayılmazdı.Bunun için Müslüman çalgıcılar bir perde arkasında çalarken,Ermenilerde bu perde kalkardı.
Komşuluklarına doyum olmayan bir yapıları vardı.Fakat Ermeni isyanı ve arkasından mecburen gelen tehcir bu güzelliklerin dağılmasına sebep oldu. Kaldı ki bir dönem Develi Başkanı Hacı Parsıh Efendi,1911’de Develi Kaymakamı, Anastas ve Lambiki Efendiler Develi kaymakamlığında bulunmuşlardır.Ayrıca ilk eczaneyi açan, ilk hükümet tabibi olan ve mahalli idarelerde önemli görevler alanlar Ermenilerdi.Demek ki azınlıkların da bir kaderi var ve onlar da bu tarihi kaderi yaşıyorlar.Bugün o talihsiz günlerden Müslümanlığı tercih edip Türklerle evlenen hanımlar ve onların nesillerinden pek azı Develi’de vardır. Bugün bunların dışında Ermeni kalmamıştır.1960’da başlayan hızlı göçle İstanbul’a taşınmışlardır. Develi’de ölen son Ermeni, Gülbekyan ailesinden Vakkis’dir.
Bugün onlardan kalan birkaç ev ile geride bıraktıkları acı tatlı hatıralardır.
BENZER HABERLER