Son Dakika
Ressam-şair Alaaddin Oben /Aşık Güzini’yi değerlendiren bir yazımızı yine bu sütunlarda yayınlamıştık. Oben’in ressamlık yönünü değerlendirirken kendinden önce Develi’de resim çalışmalarında bulunan iki öğretmen den bahsetmiştim. Bunlardan biri İstiklal İlkokulu öğretmeni Abdullah Bey diğeri ise Mustafa Gür’dü. Şimdilerde ise yine Develi’li bir ressam öğretmenimizi görüyoruz: Pembe Tokluoğlu.
Sergilerini internet sitelerinden ve Develi Belediyesi Haber Bülteni’ndeki Nezir Ötügen arkadaşımızın bir haberinden öğrenmiştim. Kendisini tanımıyorum.Telefonunu öğrendim.Annesiyle görüştüm.Tanıdık çıktık,uzun bir telefon görüşmemiz oldu
Tokluoğlu Develi 1964 yılında Develi’de doğmuştur.Annesi Kulaklardan Müzeyyen Hanım, babası ise Tokluoğlu’lardan Ali’dir.İlk öğrenimini Dumlupınar ilkokulu’nda (Okulun ismini değiştirenlerin kulakları çınlasın !) orta öğrenimini ise yine Develi Endüstri Meslek Lisesi’nde yapmıştır. Yüksek tahsilini ise Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Ana Okulu ve Ana Sınıfı öğretmenliği’nde tamamlamıştır. Mezun olur olmaz öğretmenliğe geçen Tokluoğlu yakın zamanda da emekli olmuştur.
Talihsiz bir evlilik yaşayan öğretmen-ressamımız küçük yaşlarda resme merak sarmıştır.Resim denemeleri daha ilkokul sıralarında başlar.Fakat profesyonel resim çalışmalarına, Burhan Özer’den 1997 yılında sulu boya resim dersleri almasıyla başlar.Zaten halen de Burhan Özer atölyesinde çalışmaktadır.
İstanbul’da sulu boya resim çalışmalarını sürdüren Tokluoğlu resimlerinde üç tema gözüküyor:Aile çevresi (portreler),İstanbul çiçek ve manzaraları ile Develi evleri.
Bu resimlere zaman içerisinde çektiği fotoğraflar kaynaklık etmektedir. Bizim için önemli olan ressamın doğup büyüdüğü yerleri unutmamış olması. Nitekim değişik sergilerde sergilediği resimlere dikkat ettiğimiz zaman Develi’yi ilgilendiren nice resimleri görüyoruz. Zaman zaman Develi ziyaretlerinde çektiği dini mekanlar ile estetik değeri olan evlerin ve sokakların fotoğraflarını çektiği ve bunların da kendisine ilham verdiğini söylemek doğru bir kanaattir. Keşke bir zamanlar yonu taş işçiliğinin ve estetik özellikleri olan fakat bugün yok olan nice güzel evlerin fotoğrafları da çekilseydi, çalışmalarına daha da bir zenginlik katacaktı. Fakat, neyse ki buna da şükür.
Bu resimler niçin önemlidir ? Bu resimler unutulmasın ki hızla imara dayalı kimlik değiştiren Develi’nin kültürel arşividir. Alaaddin Oben genel de manzara resimleri yanında Develi’nin orijinal insanlarını yağlı boya tablolarına yansıtırken, Tokluoğlu da farklı bir teknikle, suluboya ile Develi evlerini ele almaktadır. İnanıyorum ki ressamımız eski Develi fotoğraflarından yola çıkarak nice Develi evlerini kültür tarihimize yeniden kazandıracaktır.
Türkiye’de saham olmadığı için profesyonel kaç suluboya tekniği ile çalışan ressamımız var, bilemiyorum. Fakat görünen o ki Tokluoğlu bu sahada çok iddialı gözükmektedir. Resimleri dikkatlice incelendiğinde titiz bir çalışmacı olduğu görülmektedir. Zaman içerisinde pastel boyaları da kullanacağını, kendisiyle yapılan bir söyleşiden öğrenmekteyiz. Yine bu söyleşiden öğreniyoruz ki : Tokluoğlu’nun da sevdiği, çalışmalarında kullandığı ağırlıklı renkler konusunda:“Sonbaharı çok sevdiğini, bu resimlerdeki sarı ve kırmızı renkler beni inanılmaz duygulara sürüklüyor,” dediğini ve rahat renkleri tercih ettiği gözleniyor.
Nü çalışmalarındaki renk kullanımının da dikkatimizi çektiğini söylememiz gerek. Kullandığı rahat renklerin kadın tenini kağıda suluboyayla aktarmada sağladığı güzelliği de. Bu resimlerde kullandığı modellerin ressamın yeğenleri olduğunu telefon konuşmamızda öğreniyoruz. Kabul edelim ki suluboya gibi renklere egemen olmanın zor olduğu bir teknikle çalışmanın ayrıntılarını söylememize gerek yok sanıyoruz.Pembe Tokluoğlu söz edebiyat – resim ilişkisi üzerine dönüp dolaşıp geldiğinde: “Tıpkı öykü ve romanda kahraman nasıl bir süre sonra nasıl yazarı yönlendiriyorsa, renkler de ressamı etkiliyor ve yönlendiriyor” dediğini bir söyleyişinden okuyoruz.. “Zaten çalışma sırasında her şey kendini gösteriyor. Renkler alıp başını gidiyor,” diyor ki doğrudur.Zira fotoğraf ile resim arasındaki fark da buradan gelir.Resim de ressamın sanat gücü nispetinde ruh dünyası ve dünyaya bakış açısı yansır.Onun için izleyiciyi çeker.
İstanbul’da yaşayan ressamımızın herhalde ürettiği resim sayısı yüze yaklaşmıştır.Bu da onun suluboya çalışmalarındaki titizliğini göstermektedir.Az ve öz.Ressamımızın,her ressam gibi resimlerinin sergilendiğini ve değerlendirildiğini görmek kadar tabii bir şey olamaz.Nitekim Tokluoğlu da ilk sergisini Zafer Bilgin’in yönettiği Bindallı Sanatevi’nde 10 Ekim 2008’de, Pembe “Suyun Renklerle Dansı” adlı suluboya resim sergisi açıldığını görüyoruz.Bu ressamın ilk resim sergisidir ki alacağı tepkiler genelde ressamın çalışmalarında olumlu veya olumsuz etkiler. “Suyun Renklerle Dansı” ressamın birinci kişisel resim sergisi olmasına rağmen olumlu tepkiler aldığını görüyoruz.
Almanya’da yine bir resim sergisi açtığını biliyoruz. Son resim sergisi ise İstanbul Develi Yardımlaşma Derneği’nin düzenlediği yemekli “birlik gecesi”’nde sergilenmiştir.Çok ilgi uyandırdığını bu geceye katılanlardan duydum.Bazı resimlerinin satıldığını öğrendim.Şunu çok iyi biliyorum ki sanat ilgi gördüğü yerde yaşar.Bu sergi imkanları ve resimlerin sanatseverlerce alınması ressamı yüceltir,çalışmasına şevk katar.
Acaba diyorum, Ağustos ayında yapılacak olan “Seyrani Şenlikleri ve Ticaret Panayırı” proğramına davet edilemez mi? Alaaddin Oben ile resimleri sergilense; bundan hem Develi insanı feyzlenir hem de içimizden birine bir vefa borcu ödenmiş olur.
Sonuç olarak profesyonel bir ressamımız içimizden çıkıyor.Bundan da bir Develili olarak keyf alıyoruz.İnşallah çalışmaları uzun soluklu olur.Görelim zaman kimi haklı çıkarır.
BENZER HABERLER