Son Dakika
Develi eğlence hayatını önce “Develi Musıki Hayatına Genel bir Bakış” adlı bir tebliğimiz ile ele almış,yine bu sütunlarda “Develi’de mekanlar” başlığında yazdığımız yazılarda bu konuya temas etmiştik. Geçenlerde dost şairimiz Güzini ile sohbet ederken babası ve beraber çalıştığı sazendelerin resimleri olup olmadığını sormuştum.Sağ olsunlar bizim Cihan’a elinde bulunan bu resimleri vermiş ve o da tarayarak bana, erbabı için son derece önemli dört kare fotoğraf göndermiş.Bu duyarlı zahmetleri için her ikisine çok teşekkür ediyorum.
Bu fotoğraflar beni, konuyu yeniden bir değerlendirmeye yöneltti.Nitekim bu konudaki düşüncelerimizi aktardık da.Fakat hemen uyarı bilgileri geldi ki konuyu daha geniş ele alma zorunluluğu doğdu.
Develi kültürel zenginliği çok derinlere giden ve en az on Anadolu kültürünü sinesinde barındıran bir bölgedir.Ayrıca Ermeni ve Rumların da bulunduğunu hesaba katarsak dünden bugüne gelen milli kültürümüzün derinliğini ve zevkli çeşitliliğini görürüz.Bize en az yüz elli yılık geçmişimizin eğlence kültürü hakkında Osman Coşkun “İkinci Ergenekon” adlı eserinde Türk ve Ermeniler arasındaki yaşayış farkını belirtirken, güzel tespitlerde bulunur.
Özellikle Ermenilerin kanun, keman,ud ve tef eşliğinde,Köşk Pınar’da, su başlarında yemekli, içkili eğlencelerini çok net ortaya koyar.Bu dört çalgıya çocukluk dönemizde zengin aileler düğünlerde tutar ve bu dörtlü takıma “Takım çalgı” adı verilirdi.
Develi’de açık eğlence mekanları Damlama, İlbe Sekileri, Elbiz, Köşk Pınar, bağlardı.Bunlar içinde şüphesiz Elbiz ve Köşk Pınar en rağbette olan yerlerdi.Yukarıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi, takım çalgı ile ve şık kıyafetlerle öğretmenlerimiz bir arada eğlenmenin tadını çıkarıyorlar.
Buralar sadece Develilerin eğlendikleri ve insana huzur veren mekanlar değil özellikle Kayseri ekabirlerinin de faydalandıkları yerlerdendi. Halen de öyledir.
Özellikle ilbe Sekileri ve Zekerin Deresi kenarındaki asmalı veya avlusunda büyük dut ağaçlı evlerin damlarında Cemil Özgen Hoca’nın gazelleri ve udu ile Seyrani Hoca’nın da bağlama eşliğinde söyledikleri türküler hâlâ bugün anlatılan tatlı hatıralardandır.
Genelde Türk eğlence hayatında geleneksel vurmalı sazımız davul ile nefesli sazlardan zurna başı çekmiştir.Gerek düğün başlangıcında, gerek seher davulunda,gerek seysana gelişlerinde gerekse gelin kızın damat evine gelişinde hep bu iki saz yıllardır başı çekmiştir.Hele gelin kızın evinden ayrılışı sırasında zurna ile geçilen “Ağ gelin” ağıdı orada bulunan her kişiyi yasa boğardı.Bu konuda Çaylıcalı Kazım Kuruoğlu ile Aygözmeli Ali başı çekerlerdi.Hele baba ocağından ayrılamayan, çıkışta geciken geline ,zurnacı ustaca zurnanın altına bir elini tutarak bir ”çık çık!” çektirirdi ki bu da gülüşmelere sebep olurdu.
Ben cümbüşün güzelliğini Çaylıcalı Kazım’da gördüm. Baba dostuydu.Vakarlı bir adamdı.Mızrabı çok güçlüydü.Yöre türkülerine hakimdi.Hatta Sait isimli bir şoförün ölümü üzerine “Said’im” adlı bestesi var ki halen söylenir.Aynı zamanda güçlü sesiyle zurna da çalardı.Oğlu Feramiz de aynı şekilde çok güzel bağlama, cümbüş çalar ve söylerdi.Develi düğünlerinin vazgeçilmez sanatçılarıydı.
Çaylıcalı Kazım ile beraber düğünleri şenlendiren bir kişi de Tüysüz’ün Duran’dır. Asıl adı Ahmet’tir.Fakat yaygın adı ise Duran Keklik’tir.Esas mesleği demircilik ve Kalkanlı Dağı eteğinde dinamitle taş kırmaktır.Fakat davulculuğu daha sonra meslek edinmiştir.İri davulunu yaman gümbürdetirdi.Ne güzel yumruk oynar ve yumruk havası vururdu öyle.Aynı zamanda davulunu iç mekanlarda da darbuka gibi ustaca kullanırdı.Çok da taklitçi ve hazırcevap bir adamdı.Aynı zamanda kendi yapımı olan usta bir de kuklacıydı.Bu kuklalarıyla kimlerin taklidini yapmazdı ki? Seyredenleri eğlenceden kırar geçirirdi.
Develi eğlence kaynaklarından biri de düğünler, resmi bayramlar yanında sünnetlerdir. Sünnetler bir varlık meselesidir.Ona göre şekil alır.Bizim Develi’nin daha yakın zamanlara kadar sünnet işlemini icra eden;Adana abdallarından olup,yetmiş yıl önceleri Develi’ye gelip Develi’yi mesken tutan ve mezarı da Tirem Mezarlığı’nda bulunan Kazım Yıldız ile kardeşi Sadettin Yıldız’dır.
Kazım Yıldız ben dahil kuşağımızın bir numaralı sünnetçisidir. Son derece vakarlı ve ciddi bir adamdı. Eyüp,Zeynel ve Muzaffer adlarında çocukları vardır.O geniş Adana şalvarı ve siyah çantasıyla nasıl heybetliydi.Ya o sevimli göbeğine ne demeli.Mesleğinin ehliydi.Bugüne kadar bir yanlış ameliyesi görülmemiştir.Sonradan çocukları da baba mesleğini devam ettirmekteler.
Sünnet sırasında davul ve zurna çalınırken, kardeşi Sadettin kadın kılığına girer, köçeklik yapar ve özellikle aşka geldiğinde de tek parmağı üzerinde ne güzel yorgan çevirirdi! Çocukları Hamdi, Ali ve diğerleridir.
Bugün düğünlerimizi ve sünnetlerimizi süsleyen, anlamlandıran Kazım Yıldız yok.Bu aileden Sadettin Yıldız,yeğenleri ve çocukları aynı işi zevkle ve başarıyla yapıyorlar, ayrıca Develi insanını eğlendirme yolunda ilerliyorlar.Ahirete göçenlere rahmet, sağ kalanlara da sağlıklı bir ömür diliyorum.
Her zaman söylüyorum ya:Giden gidiyor ama bizlerden de çok hatıraları alp gidiyorlar ve bizi bu konuda yetim bırakıyorlar.
BENZER HABERLER