Son Dakika
Su,ateş,hava…İnsanlık tarihinin ve kainatın vaz geçemediği,olmazsa olmazlarındandır. Büyümenin, türemenin, beslenmenin ve gelişmenin ana unsurlarıdır.Denir ki insanlık tarihinin en önemli icadı:Sudur.
Eğitimci şair Hasan Hodul, sanki ünlü şairimiz Fuzuli’nin “Su Kasidesi”ndeki heyecanları çağrıştıran”Su,su,su” adlı şiirinde suyun önemini belirtirken, şöyle der:
İçimde alevlenir vatan ve köy duygusu
Dudaklar kurumuştur yok mu bir yudumcuk su
Çok nesiller bu gamın yudum yudum içmişler
Nice canlar su hasreti çeke çeke göçmüşler
Bugün yaşayanların yarınkinin arzusu
Bu dertlerin merhemi, ilacıdır su,su,su
Türklerden Önce Su Bölgeleri
Develi’nin ve Sultan Sazlığı’nın yer altı ve yer üstü su kaynaklarının merkezi Erciyes’tir.Bundan Everek bölgesi fazlasıyla nasibini almış ve almaktadır.Yukarı Develi’nin su kaynağı ise İcim Yaylası kenarlarındaki Develi Dağı’dır.
Genelde Erciyes Dağı çevresi Romalılar ve Helenler döneminde yaz ve kış sporlarının yapıldığı, kilise ve mabetlerle çevrildiği yerlerdir.Kızık’taki Havuz, Senderemeke, Gereme, Maddos Tepe’si, bugünlerin hatıralarını taşır. Özellikle Buyulayan’ın kenarındaki”Ayvazhacı” bölgesi ile Kulpak Köyü üzerindeki geniş mera hipodrom olarak kullanılmıştır. Buradaki kalıntılar da bu günlerin tarihi hatıralarıdır.Su bölgeleri daima yerleşimde ön planda tutulmuşlardır.Bu bakımdan özellikle Elbiz ve Köşk Pınar kaynakları Romalı ve Helen soylularının eğlendikleri mekanlar olmuştur.Elbiz yıllar öncesinden yapılmış bir saray iç havuzudur. Ayrıca Kızık’taki havuz ile Elbiz örenleri içerindeki Roma Hamamı da o dönemlerin su kültürümüz açısından önemli mekanlarıdır.
Daha sonra Erciyes eteklerinden depremler gibi felaketler ve sosyal sebeplerle yerleşim Everek kısmına kaymıştır. Develi’nin iki meşhur deresi vardır: Çomaklı ve Zekerin dereleri.Bu iki dere Aşağı Everek’te Venk’in altında birleşir.Bu bölge Develi’nin su bölgeleridir.Everek’te ilk yerleşim yeri burasıdır.Burada kurulan mahalle eski kayıtlarda “Su Mahallesi” adıyla geçmektedir.Bu bölgede çok çeşitli çeşmelerden ve dolayısıyla Ermenilerin işlettiği debbağ-haneler vardı.Fakat bu çeşmeler sel baskınları, zamana dayanamama ve değişen imar faaliyetleri sebebiyle yok oldu.Oruza çeşmesi ise halen varlığını korumaktadır.
Bu bölgedeki çoğu bahçeli evlerde ve sokaklarda 9 adet eskiden kuyular vardı.1990’da yaptığım tespitlerde 9 kuyu vardı.Develi yeşili kovmaya başlayınca bu kuyular da yok oldu. Kaza yukarılara doğru büyümeye başlayınca Öksenek Çeşmesi ortaya çıktı.Tabii Elbiz ve Köşkpınardan sonra Develi’yi “Yeşil Everek” yapan “Keşişin Havuzu”nun suyunu da unutmamamız gerekir.
Türklerden Sonra
Türklerin buraya gelmeleri 11. Asrın sonlarına doğrudur. Ecdatın,dini mabet,yol ve çeşme yaptırma konusunda birbirleriyle vakıflar yoluyla,nasıl yarıştığına tarih şahittir.Yukarı Develi’de en eski çeşme Güney Yukarı Çeşmesidir ki 1769 tarihini taşır.Mutlaka bu zamana kadar çok çeşme yapılmıştır ama zamana dayanamadıkları için yok olmuşlardır.Bugün Y.Develi’de dokuz çeşme mevcuttur.
Bu çeşmeler içerisinde 1975’lere kadar Kopçulu Mahallesi çeşmesi çok önemlidir. İki kurnalıydı. Bir mahallenin hem suyunu hem de bitişiğindeki küçük havuza dolan su ile bahçelerin su ihtiyacı sırayla karşılanırdı.Deli Pınar yaz-kış bir parmak kalınlığında akar.Yukarı Develi’ye çıkan çok kişinin abdest aldığı,hayvanlarını dinlendirdiği bir çeşmedir.Garipler Mezarlığı’nın altında bulunması da ona ayrı bir kutsiyet verir.
Everek kısmındaki çeşmelerin en eskisi İmam Pınarı olmalıdır. Ayrıca mevcut Pınarlar yanında Müritler çeşmesi de önemlidir.Yeni kurulan C.Cedit mahallesinin su ihtiyacını karşılaşmıştır.Her ne kadar bugünkü halini tamir yoluyla 1885 yılında almış olmasına rağmen Develi tarihinde Türklerden kalan en eski çeşme 1620’de yapılan Kasap Seyit Çeşmesi’dir.Bugün yok olan ve ayakta duran çeşmelerin çoğu 19.asrın sonlarına doğru yapılmıştır.
Sanat özelliği olan fakat bu özeliğinden hiçbir şey kalmayan Develioğlu Ali Rıza Efendi’nin 1904’de Ulu Cami yanına yaptırdığı çeşmedir.Bütün çeşmelerin suları kaynaklardan künklerle ve pik borularla alırlar.Çeşmelerin yanındaki haftlar hayvanların sulanmasına; geniş sallar mahalle hanımlarının çamaşır yıkamalarına,sokular ise bulgur gibi gıda yapımında kullanılır.Develi’de namazgahlı çeşme yoktur.Ancak kuş yuvaları olan çeşmeler varsa da bunlar da yıllar içerisinde bozulmuştur.Sekiz tanesinin kitabesi bugüne kadar gelmiştir.Ayrıca su kültürünün olmazsa olmazlarından biri de su değirmenleridir.Bu değirmenle hep Zekerin Deresi üzerine kurulmuştur.Bu değirmener de gelişen teknolojiye bağlı olarak görevlerini tamamlamıştır.
Çeşmelerin belediye tarafından ciddi olarak denetime alınması öyle zannediyorum ki Ebubekir Develioğlu zamanına rastlar. Özellikle Erciyes’ten gelen suları bir depoda toplayıp, borularla mahallelere yine bir kollu pik çeşme ile dağıtması rahmetle anılmalıdır. Evler suların girmesi ise, hatırlayabildiğim kadarıyla Mehmet Özdemir zamanına rastlar.
Su eşyası olarak evlerde bakır, ağaç ve toprak olarak: Aşırma, bakraç, güğüm, ibrik, kazan, kırmızıca, küp, leğen, maşraba, saplı tas, sitil, sürahi,testi bazılarındandır.
Esasında çeşme başları, merkezi su sisteminin olmadığı dönemlerde hanımların ve genç kızların en çok meşgul olduğu yerlerdir. Zira evin iç hayatını Müslüman Türk hayatında hanımlar düzenler.Bu sebeple bağ ve bostandan getirilen sebzeler,meyveler burada yıkanır,mutfak eşyaları burada temizlenir,çamaşırlar burada yıkanırdı.Su bölgelerine çatma ocaklar kurulur,çamaşırlar kazanlar içerisinde kaynatılırdı.Nice genç kız ve erkeklerin de buluşma yeri,gizli gizli mektuplaştıkları yerlerdir.Bu bakımdan nice türkülere de konu olmuşlardır:
Pınarın başında üç kız yan yan
İçlerinden biri el etti bana
Canım kurban olsun sevdiğim sana
Türküsü bunlardan sadece biridir.Çeşmeler, çeşme başları, sokular, kurnalar, buradan akan sular, yüzlerce türkümüze mekan ve konu olmuşlardır
İnanıyorum sizlerin de çeşmelerle ilgili ne güzel hikayeleriniz vardır.
BENZER HABERLER