logo

DEVELİ’DE YEDİĞİM TATLILAR

Develi obası Oğuz boyuna mensup olarak Anadolu’ya ilk giren Danişmendli Türklerinden sayılır.Tarih içerisinde Anadolu’da ,değişik sosyal ve siyasi sebeplerle dağılan ve dağıtılan Develilerin bulunduğu köy ve kaza vardır.Bağlı oldukları illerimiz şunlardır:Adana, Denizli’, Diyarbakır, Düzce, İzmir, Kayseri, Kırklareli, Manisa, Tekirdağ .Develi kazası,değişik köylerdekiler ile Ankara ve İstanbul’da yaşayanlar ile bugün dört yüz binin üzerinde Develili   vardır. Bunlara Azarbeycan ve Bulgaristan’daki Develi köyleri dahil değildir.
Böylesine köklü bir oba Anadolu’ya girdiklerinde burada Rumlar ve Ermeniler vardı. İster istemez Orta Asya’dan getirdiği yemek kültürü yanında buradaki tanıştıkları yerli halkın da yemek kültüründen faydalanmışlar ve yıllar içerisinde zengin  bir ortak yemek kültürü çıkmıştır. Biz buna Develi Mutfağı diyoruz. Hani  bizim Seyrânî’nin :
Ermeni’nin Rum’un yağlı ketesi
Kaypak müslümanı dinden çıkarır.
sözü,bunu doğrular niteliktedir..

Develi mutfağı üzerinde hazırlama, yapma, sofra düzeni, yeme alışkanlıkları ve ikramı üzerinde yeterli olarak durulduğu söylenemez. Mesela Develi obası Anadolu’ya girerken  Orta Asya’dan hangi yemekleri getirdiler, Ermenilerden ve Rumlardan neler aldılar ve mutfak zenginliğinin genişlemesi nasıl oldu bilemiyoruz. Bu soruların cevabı bulunursa Develi mutfağının tarihçesi de çıkmış olacaktır. Her ne kadar Develi yitikler kazası.Bu açıdan geçmişin dökümü bir hayli sayfaya sığmaz. Talihsiz Develi ve Everek ancak son zamanlarda, yazıda çizide soluk almaya çalışmaktadır.
Bütün bu eksikliklere rağmen soruların cevabını bulmak zor ama imkansız da  değildir !Geçen yazımda hayat tarihçem içerisinde aile büyüklerimin elinden çıkan nefis çorbalar hakkında bir denememiz, bunların hazırlanışını ve yapılışını bir tarafa bırakarak hatıralarımızın ışığında vermeye çalışmıştık. Bu yazımızda da Develi mutfağında hızla değişen; yerini hazır ve seri imalatlara  bırakmayan   tatlılar üzerinde durmaya çalışacağız.
Bir çok düğün yemeği hazırlayan, nefis ve nefis yemekler yapan rahmetli annemin elinden yediğim ve yemek kültürü zengin olan dost aileler ile büyüklerimizden gördüğüm ama hazırlanışları ayrı bir konu olan tatlılar  şunlardır:
Meyveye dayalı tatlılar:Ayva dolması,İncir dolması, İncir kavurması,Kaysı kavurması,Pottuk;Una dayalı tatlılar:Baklava (oklavadan çekme,muska baklava vs.), Dolaz, Kadayıf, Muhallebi, Nişe Helvası, Un helvası ;Süte dayalı tatlılar:Pekmez yoğurt, Sütlaç;Tatlılı içecekler;Hoşaf,Şerbet (Gül şerbeti, Pekmez şerbeti)Tatlandırılmış gül ebru / girebolu; Diğer:Aşure, Karlambaç,Tahin-pekmez.
Bu tatlılarımızdan tatlı denir de  baklavasız olur mu? Develi düğün ve misafir yemeklerinin birinci tatlısı baklavadır. Bol cevizli baklava annemin tercihiydi. Ocakta yapardı.Lise dönemimizde her an hazır baklava ambarın üzerinde bulunur ve öğleyin yemek için eve gelindiğinde arkadaşlarla mutlaka birer tane yenirdi.
Annemin hazırladığı tatlılar arasında yine dolma olarak hatırladığım kaysı dolmasıydı. Cevizimiz çoktu. İçi cevizli kaysı dolması. Sonra da incir dolması tercihlerimiz arasındaydı.Unutamadığız anılar arasında annem özellikle dolazı getirir ve :Yiyin,işte.İçinizi ısıtır,derdi.Herhalde tarhana çorbası yanında verirdi.Demek ki kış tatlılarındandı.
Dayımlar geldiği zaman porselen tabaklar içerisine, normalde ise kirpikli sahanlar içerisine hazırladığı sütlaçların da hakkını vermeliyiz.Bir sarı ineğimiz vardı o bakımdan annem onu çok önemser:Aman oğlum, evimizin bereketi.Ha bir Derebahçe’den bir çuval gazel getirsen bir iyi olur ki,derdi..Annemin öyle bir bakışı vardı ki. Gel de getirme.
Herhalde benim bunlardan hatırladığım kadarıyla nişe helvasıydı. Annemin bunu ocakta hazırladığını ve bir kirpikli sahan içerisinde yemek sinisine koymuştu. Hayatımın içinde ikinci içecek tatlı: Hoşaftı. Ehil ellerden çıkan nefis hoşaflar olurdu. Kokulu baharatlı. Bu hoşaflar daha yakın zamanlara kadar (1950’ler diyebiliriz.) düğünlere hediye olarak getirilirdi
Aileden bir Mahbup Emmimiz vardı. Fukaraydı. Çocuğunun düğünü sırasında iki kazan hoşaf gelmiş. Bekliyor ki bakır kaplar ve biraz da çocukların kullanacağı hediyeler gelsin. Ama gelmemiş bu sıkıntılarla devden dışarıya çıkınca, bakmış ki komşusu Hatice elinde bir sitil hoşafla geliyor.Kafası atan Mahbup Emmi:
-Hatice elindeki hoşaf mı?
-He,Mahbup Emmi.Hem de kokulu baharatlı!
der demez bizim Mahbup Emmi okkalı bir küfür savurur. Zaten iki hareni hoşaf oldu,deyip sitili, kadının şaşkın bakışları arasında elinden aldığı gibi, dama fırlatıp atmış. Kaldı ki özellikle o Ramazan aylarında erik ve kaysı ve kuru üzüm ile yapılan bu güzel içeceğimiz sofralarımızı süsleyen böreklerin ve bazı yemeklerimizin yanında olmazsa olmazlarındandır. Sofralarımızda halen de aynı önemini korumaktadır.
Dere mahallesinde bir Adil Ağa vardı. Fukaraydı. Yazları Erciyes’ten eşeği ile teliz torbaların içerisinde kar getirir ve testere ile keserek satardı. Dudu Aba’mın Bir hoşaf tası içerisine bu karı koyduğunu ve üzerine de cıvık pekmez koyup karıştırdığını sonra da kaşıkla bunu yediğimizi ve adına da genelde karlambaç denildiğini hatırlıyorum. Ancak içeceklerimiz içerisinde zaman zaman hazırlayıp bize sunduğu gül şerbetini hiç unutamam. Ayrıca bağlarımızda çalışan ırgatlara götürülen azıklar yanında içecek olarak bir üzlük içerisinde ve ağzı deri bağlı pekmez şerbetini de. Zaman içerisinde Çukurova ile ulaşım geliştikçe buradan getirilen tahin içerisine pekmez katılarak karıştırılırdı.Buna tahinli- pekmez adı verilmişti.Bugün de vazgeçilmez bir tatlıdır.Şayet hararet gidermek istenirse yoğurtlu-pekmez de tercihler arasındaydı.
Bu tatlılar içerisinde bir de kadayıf vardır. Öyle zannediyorum ki bizim mutfaklarımıza girişi yakın zaman ait olmalıdır. Gerçekten araştırılmaya değer.Ben güllaç adlı tatlıyı Ankara’da 1969’da yemiştim.Çok hoşuma gitmişti.Anneme bu tatlının bizde kullanılışı hakkında sorduğumda:Ben de ilk defa Ankara’daki ağabeyimlerde yemiştim.Ancak çok önceleri de İstanbul ile teması olan ailelerin de yediklerini hatırlıyorum, demişti.Demek ki güllaç Develi’nin geleneksel tatlılarından değildir. Develi, aynı şekilde dondurma da herhalde Cumhuriyetten sonra gelmiştir. Şahsen sınıf arkadaşım Pofu Hamdi’nin babasının yaptığı dövme dondurma ile dondurmayı tanımıştık ki 1955 yılına rastlar.
Sonuç olarak değişen coğrafî, sosyal ve kültürel şartlara bağlı olarak Develi mutfağında kaysı kavurması ve dolması, incir dolması, özellikle dolaz ve karlambaç unutulmaya yüz tutan tatlılarımızdandır. Canım istediğinde eşime tarife üzerinden yaptırıyorum. Eh, bazen kursak kavurgasını istiyor.
Develi’nin ekonomik geleceğinin tarım ve hayvancılığa dayanacağını görüyorum. Bağcılığın daha modern işletileceğini de. Bu itibarla süte ve pekmeze dayalı tatlılarımızın hazırlanması, yapılışı, ikramı ve yeme alışkanlığının geliştirilmesi üzerinde samimi düşünmemiz gerekiyor. Bu konuda, Kaymakamlığımız, belediyemiz, Halk Eğitimimiz gibi resmi kurumlarımızın yanında ilgili odamızın da bu konularda kültürel çalışmalarını da doğrusu öğrenmek isteriz.Damak zevkimiz ve Develi mutfak kültürü o kadar hafife alınacak bir konu mu?

Etiketler: » » » »
Share
2.873 Defa Okundu
#

SENDE YORUM YAZ

1+4 = ?