logo

DEVELİ’DE VERİM EKONOMİSİ (Geven toplama-Bulgur Yapımı- Kerpiç,Kerme Yapımı)

Sanayileşmenin yoğun olmadığı zamanlarda Develi insanı kadını ve erkeği ile verim ekonomisi uygulamıştır.Bağını bostanını beraber görmüş, yazlık ve kışlık yiyeceğini hep kendi üretmiştir.Sadece kendini değil , evinin hayvanlarının bakım ve yiyeceklerini de..Beraber çalışmanın güzelliklerini görerek ve göstererek.Erkek Kartın’dan kışlık odunlarını hazırlarken,Erciyes eteklerinden yalanı, biçilmiş tarlalardan firez toplarken;kadınlar da ahırdaki hayvan kazuratlarından kerpiç ve kerme yaparak ısınma ve ısıtmak için önemli bir kaynak elde edilirdi.Hele kadınlar dünyasının bulgur,gendime,erişte,tarhana üretimi ile yazlık,kışlık yufka yapımı bu zenginliklerdendir.
Geven taşıyan biri İşte kadın ve erkek dünyasının beraber çalışmalarıyla elde edilen önemli bir gelir kaynağı da kitre yapımıdır.
Develi bir zamanlar kitre elde edilen önemli bir bölgeydi. Kitre Anadolu, İran ve Türkistan dağlarında kendiliğinden yetişen “geven” adı verilen dikensi bir bitkinin gövdesinden elde edilir.Geven özellikle Erciyes eteklerinde ve İcim Yaylası eteklerinde çok bol bulunur.
Kitre bir zamanlar bir çok ailenin geçim kaynağı olmuştur. Kitre elde etmek için, baharla beraber kitreciler ellerinde kazma ve kürekle geven olan yerlere gelirler. Gevenin etrafını açarlar. Gövdesi iyice ortaya çıkan geven gövdesi özel yapılmış geven bıçaklarıyla çizilir.Bu çizikten çıkan su zamanla sertleşir ve kemik rengimsi beyaz parçacıklar halinde toplanır.
Gıda ve ilaç sanayinde kullanılan kitre önemli bir maddedir. Yakın zamanlara kadar kitre elde etme zahmetli fakat Develi’de önemli bir geçim kaynağıydı.
Kitre elde etmek için kitreciler, gün evvelinden hazırlık yaparlar. Çadırlarını, yiyeceklerini, su bardaklarını veya testilerini, bıçaklarını, kazma ve küreklerini, kitreyi toplama zamanı ise torbaları hazırlarlar. Kararlaştırılan gün, at ve eşeklere bunlar yüklenerek geven sahasına gelinir. Önce çadır kurulur.Evvela yiyecekler ve sular emniyete alınır. Sonra da gevenler üzerinde işlemler yapılır.
Bu işlemler folklorumuza da yansımıştır. Abdulkadir Ustaoğlu’ndan derlediğimiz Erciyes’e kitre yapmaya gidenlerin okuduğu şu mizahi türkü ne kadar anlamlıdır:
Beşparmak’ın yolu iki
Düştü çorabımın teki
Ömer’den de gün görmedim
Recap’ten görürüm belki
Geleniler gelin olmuş
Cimbişler de seğmen olmuş
Aşağıdan yukarıya
Kara Şerif gelin olmuş.
Atları var deste deste
Kaynanası yeğin hasta
Gönüllerde düğün tutmuş
Beşparmak’ın Topaktaş’ta.
Seten taşı Sokulu Müritler Çeşmesi Yufka yapan hanımlar
Develi’de verim ekonomisinin önemli unsurlarından biri de bulgur, gendime makarna üretimidir.Eskiden her çeşme ve su başlarında mutlaka bir de soku denilen oyuk bir taş bulunurdu.Bulgur,makarna vs.için hazırlanan zahire bol suda yıkanır.Daha sonra bu yıkanan buğday tandırlar üzerine konan kazanlarda kaynatılır.
Kaynatılan bu zahireye hedik denir. Bu daha sonra önce temiz bezler üzerinde kurutulur. Daha sonra da seten denilen yerlerde seten taşları altında;seten olmayan yerlerde ise çeşme başlarında mutlaka bulunan bulgur sokularında zahire dövülerek kabuklarından temizlenirdi.Hani meşhur insanımızın bir romanı olan bir türkümüz var ya:
Evlerinin önü bulgur sokusu
Uzaktan geliyor yarin kokusu
Söz konusu soku taşıdır.Bu gelenek ta Hititlerden beri yaşamaktadır. Kabuklarından temizlenen bu zahire ya el değirmenlerinden ya da yine elle çalışan bulgur makineleri kanalıyla elde edilir.
Makarna veya un elde edilmesi ise; yıkanan bu zahireler önceleri su değirmenlerinde daha sonra da un fabrikalarından öğütülerek elde edilmektedir. Elde edilen unlardan büyük bir kısmı eleklerden elenir. Bunlar ayrı bir küpe konurdu.
Elekten çıkan kısma ise;kepek denir.Çoğu kepekli olan bu unlar da ayrı küplere konur ve gerektiğinde kullanılırdı.İşte makarna ve erişte gibi mamuller elenmiş unlardan yapılır.Önce hamuru kıvamınca yoğrulur.
Beziler yufka biçimine getirilir.Daha sonra bu yufkalar un tahtaları üzerinde kıvamınca kesilerek makarna ve erişte elde edilir.Şimdilerde mantı,baklava ve su böreği dahil erişte ve makarna seri üretimle elde edilmektedir.Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen bir çok aile “evde yapılanın lezzetini vermiyor !” gerekçesiyle,ihtiyaçlarını kendileri üretmektedir.
Bu gelenek azalmakla beraber daha uzun süre devam edeceğe benziyor.
Kerpiç yapan kadınlar Develi’de verim ekonomisinin önemli bir unsuru da kerpiç ve kerme yapımıdır. Ahır hayatı daha yakın zamana kadar ev hayatının vazgeçilemez bir parçasıdır. Mutlaka ev mimarisinin bodrum katı veya zeminin bir kısmı ahır ve ahırdaki büyük ve küçük hayvanların beslenmeleri için yani saman ve yonca deposu olarak kullanılan samanlık denilen bölümden oluşur.
Genelde oturma odaları da sıcak olması dolayısıyla bu ahırların üzerinde bulunurdu.
İşte bu ahırlardaki hayvanların kazuratları her gün temizlenerek, hasır selelere doldurulurdu. Daha sonra bu hasır seleler terslik denilen yere dökülerek toplanırdı ki buna ters dökme denir.
Terslik dolunca üzerine biraz saman atılır ve karıştırılır. Bunlardan bir kısmı gerekirse bağ ve bostanlara karnı yarık denilen kıl çuvallar içerisinde getirilerek boşaltılır ve gübre olarak kullanılırdı. İşte samanla karıştırılmış bu gübreler 50-60 cm. çapındaki kasnak denilen aletin içerisine biriket gibi doldurulur ve belli bir kıvama gelinceye kadar çiğnenir.
Kasnakların içi daha sonra kurumak üzere tersliğin bir kenarına muntazaman dizilir.İçinin rahat boşaltılması ve kerpiçlerin düzenli çıkması için kasnaklar leğenler içerisindeki sulara batırılır.
Bir de özellikle büyükbaş hayvanların dışkılıklarını ıslak iken alıp duvarlar üzerine yapıştırılıp, sonra da kuruyunca sökülüp istiflenen kermeler elde edilir.
Soba ve tandır geleneğini devam ettiren yerlerde, bir parçası üzerine gaz dökülmek suretiyle, odunları tutuşturmak amacıyla ve tandır ile ocaklarda yakıt olarak kullanılır ki buna biraz alaylı da olsa “kokar yakıt” adı verilmektedir. Bu kerpiçler ve kermeler daha sonra bazı ailelerde ve özellikle köylerde hala bu gelenek devam ettirilmektedir.
Dün bir yaşama biçimi olan ve ev ekonomisine ciddi bir katkısı olan bu gelenekler kalkmaktadır. Önce ev mimarisi değişmiş ve apartman kültürü girmeye başlamıştır.
İkincisi beslenme kültürü değişmiştir. Üçüncü olarak mutfak kültürümüzün değişmez yiyecekleri olan yağ salça, tuz ve diğer yiyecekler istediğimiz her mevsimde yiyecek sanayisinin ilerlemesi, hızlı iletişim, ulaşım sayesinde her zaman elimizin altında bulunmaktadır.
Bütün bunlara rağmen hala bu davranış biçimleri,yani el üretimi ve ev ekonomisine katkı ile bazen de inandığı gibi mutfak malzemesi elde etme duygusu bu geleneği devam ettirmektedir.
Fakat hızla gelişen gıda sektörü ve gelir seviyesinin yükseldiği yerlerde bu gelenek ne kadar direne bilecektir.?

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
Share
1.907 Defa Okundu
#

SENDE YORUM YAZ

2+6 = ?