Son Dakika
Az Pazar uşaklığı yapmadım. Orta öğretimim sırasında bu fakir çok fasulye,domates,biber,kabak alarak hem tenteli Pazar yerinde,hem de Eski Pazar yerinde sattım.Müşterileri iyi tanıdım.Alıcılar genelde lakaplarıyla veya sülale lakaplarıyla anılırdı.Öyle bir an gelir ki hangi soydan bir müşteri gelirse sana para kazandırır veya bazılarının fırsat bulsa gömleğini alıp götürür, bilir hale geldik.
Babam da kendi çağında bir esnaf olduğu için, Develi köylüleriyle yakın bir bağı vardı. Bu ticari hayattan bir taraftan insanları, ailelerini ve köy insanını hasbelkader öğrendim.Öğrendikçe Develi’de aile lakapları dikkatimi çekmişti.1993 yılında A.Gürlek’in bir denemesi yayınlanmıştı.Ancak bunu daha da özellikle eski nüfus kayıtlarından tarayıp Develili sülaleleri tespit etmiş ve bunu da doktora tezimde kullanmıştım.Çok enteresan sülale lakapları vardır.
Bu lakaplardan bazıları asıl kelimeler Develi ağzında bozulduğu, Arapça lakapların farklılaştığı veya bazılarının argo kelimelerden geldiği için asıl söyleyişlerini ve dolayısıyla anlamlarını kaybetmişlerdir. Meselâ: Çelale / Çil Ali gibi.Ama şu lakaplara ne demeli: Abdestsizler, Abulabut, Aparanlar, Aşakeşler, Cotduranlar, Çüşbıyıklar, diksüllüler, Emikler, Forruklar, Götükaralar, Gubulular, Hirbitler, İmmeler, Kilikilliler, KopüsOğulları, Masmaslar, Messavlar, Mırdımoğulları ,Mindikler, Potuklar,S üdüklüler ,Süllüoğulları, Şebekler, TavukGötüler,T ekTaşaklar, Tortlar, Uykusemeliler, anaklar, Vitvitler, Zırınlar, Zöpereler…İnanıyorum ki bu lâkapların birer anlamları vardır ve ancak kelimelerin asılları bulunarak açıklanabilir.Yine inanıyorum ki bu lakapların bazılar, etrafın o aileye yakıştırmaları ve bu yakıştırmanın giderek ailenin bir lakabı olduğudur. Bir iki sözlük karıştırmayla ilginizi çekeceğine inandığım iki örnek vereyim: Abullabut argoda: Anlayışsız, sersem adam, Bızdık, yine argoda: Ermenice çocuk anlamında olduğunu öğreniyoruz.Veya: Burhan Hafızlar/ Boranavızlar olduğu gibi..
Bunlar yanında makam ve mevkilerinden alan veya verilen lakaplar: Başcavuşlar, Bekçi Musalar, Bölükbaşılar, Binbaşı Oğulları, Gardiyanlar, Gedikliler, Halil Onbaşılar, Hasan Çavuşlar, Kavaslar, Kavuklu Paşalar, Kolağasılar, Kavuklu Paşalar, Mustafa Çavuşlar, SüvarilerYüzbaşı Ali Fazlılar gibi…
Yine dini yapılanma ve hayattan edinilen lâkaplar:Azizler,Benan Hafızlar, Bektaşlar, Burhan hafızlar, Derviş oğulları, Evliyalar, Fakızadeler, Hocazadeler, İmamlar, İslamzadeler, Külahlılar, Müftüler, Mütevellizadeler, Sakallılar, Sarı Hafızlar, Sofular, Şıh Mehmetler, Tekeşinler….Bunlardan bazılarıdır. Bu lakaplara bakarak Develi dini hayatının görünümü ortaya çıkar.Develi’de tekke ve zaviyelerin olduğu,bunlara bakan kişilerin,şeyhlerin bulunduğu, ayrıca dini eğitim veren medreselerin varlığı ve buralarda görev yapan müderrislerin ve hafızların olduğunu kolayca görürüz.
Çalıştıkları meslekten lakap alanlar: Avcılar,Bakırcılar,Bezirciler,Bıçakcılar, Culfalar, Çarkçılar,Çerçiciler,Çizmeciler,Çökelikciler, Dabak,Danacılar,Davul oğulları, Değirmenci Emirler,Delaklar, Emlakçı Hüseyin Efendiler, Eşşekciler, Etçiler, Hasanlar, Demirciler, Hocazadeler, Kalfalar, Kaptanlar, Kaymakçılar, Kürtüncüler, Leblebiciler, Mantıcılar, Müftüler, Sandıkçılar, Saraçlar, Somuncular, Suyolcular, Şoför Hasanlar, Tellallar, Tenekeciler,Tüfekçiler,Yılancılar vb.Görüldüğü gibi bu lakaplara da baktığımız zaman Develi ‘de insanlarımız ötelerden gelen hangi mesleklerle meşgul olmuşlardır, bunları da görebiliyoruz. Bunlara aydınlatma işi olan mumculuk, yanında teneke ve lehimcilik zenaatını da ekleyebiliriz.
Aileye lakap olarak vücut eksiklikleri ve davranış bozukluklarının da rolü vardır: Ağzı Büyükler, Çıtkırıldımlar, Bıdır Aliler, Cıvık Hacılar, Çolak Mustafalar, Etyemezler, Gorruklar, Gözlüklüler, Gürlekler, Hacı Poturlar, Hışırlar, Karnıbüyükler, Kıdırıklar, Kırtıllar, Manaklar,Südüklüler, Şebekler,Tezekçi Hocalar, Tilki Hüseyinler, Vitvitler,Yırıklar gibi..
Develi’de daha başka biçimde sınıflandırabileceğimiz lakaplar da vardır.Geldikleri yerlerden lakap alanlar aşiret hayatından adını alanlar veya davranış biçimlerine göre toplum tarafından lakap verilip, kalıplaşanlar vb. Ancak 1825’leden beri Yukarı Develi’den Everek’e inenlerin hepsi,köylerden ve başka yerden gelen ailelerin hepsi lakaplarını Yukarı Develi’de almışlardır.Yakın zamana kadar:Develi’de Abbaslar
Aygözmede Masmaslar
Everek’te Tıs tıslar
Diye bir tekerleme vardır.Ama bunlar dışında kök derinliği olan:Dedemenler, Demirciler,Develioğulları, Halitler,Himmet Oğulları,Müsellim Ağalar, Selamlar, Sofular, Solaklar da ihmal edilmemelidir. Everek ‘de ise Suyolcuların sarayla bağı olması, Mısırlızadelerin büyük kervan işletmelerine bakılırsa bu ailelerde Develi’nin eski aileleri oldukları görülür.
Günümüzde bireyler aile lakaplarından ziyade soy adlarıyla anılmaktadır.Yakın zamana kadar ailelerin soyları hep önemini korumuştur.Bir büyüğüm bu gerçeği hep şöyle bir tekerleme ile anardı:Asıl azmaz,bal kokmaz / Kokarsa yağ kokar,aslı ayrandır.Bu bir gerçektir.Soyluyum demekle soylu olunmaz.Gerçi maddileşen bir dünyada aile hayatı için çok önemli olan soyluluk,önemli gözükmektedir.Ancak herkes bilir ki altın yere düşmekle değerinden bir şey kaybetmez ki.Öyle olmasaydı,yukarda verdiğim bazı müstehçen lakaplar nasıl ortaya çıktılar? Değil mi? Onun içindir ki atalar: Otu çek,köküne bak, derler. Şimdilerde evlilik dönemlerinde,şimdilerde gençler arasında internet anlaşmaları da olsa;özellikle her zaman aileler ailenin sosyal hayatların derinliğine bakarlar.Bu konuda ciddi sosyal çözülmelere rağmen,hassasiyetlerinde hiç de haksız değildirler.Tencere kapak her zaman ölçü alınmıştır.
Özellikle çalıştıkları meslekle anılan aileler ve kişiler var ki bunların doyumsuz hatıraları vardı. Mahallemin bir büyüğü vardı.Çok güzel ağıt söylerdi.Yaman yufka ekmek pişirirdi.Adı da “Bekçinin Şerif”’di.Onun da bir oğlu vardı:Çarşıda olan üç berberden biri olan “Berber Kamil’di.Üç türlü tıraşı vardı:O numara ile saç kesimi,Alaburus saç kesimi,büyükler için de saç ve sakal kesimi.Birinden 25 kuruş,ikincisinde makas kullandığı için 50, saç-sakaldan da 75 kuruş alırdı.Fakat işin önemlisi parayı aldıktan sonra bizlere bir “tüy !”çekerdi ki, illaki onu beklerdik.
Çarşıda bir kalaycı Mustafa vardı. Körük çekişi heyecan vericiydi. Ama o iri leğen kapları kumda, elbisesini sıvazlar kıvıra kıvıra öyle zevkle temizlerdi ki.Hoş!Adam oğlu adamın mumla arandığı,bugün söylediğini yarın unutan günümüz insanlarının kıvırdıklarını görünce onun kıvırmalarının ne kadar namuslu ve şerefli olduğunu bugün daha iyi anlıyorum.Bir “Leblebici Ese Dayı” vardı. Ne güzel leblebi üretir ve satardı.Çarşıya güzel bir kavurga kokusu yayılırdı. Yukarı Fenese’de bir “Tüccar Ahmet”,”Uzun Mustafa”,Celayiroğulları”,”Pancaroğulları” ve “Tarifeler” gibi ünlü manifaturacılar;”,Fırıncı Salih Dayı, Ahmet Kahyaoğlu” gibi fırıncılar ve Sofu Dayı,Tıstısın Osman Emmi,Tutumlar gibi son derece önemli esnaflar,”Şeker Ahmet” gibi nüktedanlar vardı.Her birer başlı başına şahsiyet idiler.Bunlardan Uzun Mustafa’nın9 5 yaşında İstanbul’da yaşadığını öğrendim.Ne muhterem insan.
Dınının Hacı’nı hatıraları hala yaşıyor. Konumuzla ilgili bir hatırasını sizinle paylaşmak isterim.Bizim muhterem bir kıza aşık olmuş,mahallenin bir büyüğünden dünür düşmesini istiyor.Adamcağız bir bakmış ki karşısındaki Dınının Hacı,istediği kız ise çok soylu biri.Demiş ki :Bak evladım,bizim memlekette bir kız istenirken,ailesi,gencin ne iş gördüğünü öğrenmek ister,ben ne cevap vereyim.Bizim ki hemen atılmış:Aman amca,bunda ne var ki!Bir kardeşi berber,bir kardeşi demirci,kendi de tabiat sahibi dersin,demiş.
Görüldüğü gibi bazen tabiat sahibi olmak da hayati başlı başına süslemiyor.Hayat devam ettiğine göre dünyalık da şarttır.Konu bir derya…Herkes bir kendi sounu,aile lakabının peşine bir düşsün, ne renkli bilgilere kavuşacaksınız.Ama bazen de çok acı verici bilgilere ulaşırsınız.Şayet hazım gücünüz yüksekse,insanın geçmişi ile hesaplaşması kadar güzel bir şey yoktur…Bizden şimdilik bu kadar.
BENZER HABERLER