Son Dakika
Aşık Seyrânî bir şiirinde:
“Köpük saçmaz oldu pohur develer
Tek tırnaklar savran olup yedeli”
derken zamanenin bozukluklarını anlatırken bir deve kervanını da imge olarak kullanır.
Bor’lu Halil Ataman 1.Cihan Harbi’ne ait ve esaret yıllarını anlatan “Esaret Yılları,1990 İstanbul” adlı eserinin başlangıcında babasının bir hatırasıyla başlar ve şöyle der:” Bor’da ve Niğde’de 1303 /1887 yılında kıtlık olmuştu. Zahirenin güleği (30 kg) 25 kuruşa çıkmıştı. Halk perişandı. Yol yok, nakliye yok.Memleket çok fakir. Bu yılın kış ortasında idi,Kayseri’ye sahtiyan götürdüm.İşimi bitirdikten sonra da tesadüfen buğday pazarını gördüm. Baktım en iyi şahman buğdayın güleği 6 kuruş, pazardan 3 gülek buğday alıp, onu eşekçilere teslim ettim.” Dedikten sonra kitabı hazırlayan oğlu Yrd. Doç. Dr. Ferhat Ecer şöyle bir not düşmüş:”O günlerde Kayseri halkının çoğu eşekçilikle geçinirlerdi. Onlar memleketin marşandizleriydi. Everek’ten Bor’a batmanı (8 kg) 2 kuruş 10 paraya taşımacılık yaparlarmış. Babam devamlı oradan sumak getirirdi. Bazen 2 kuruşa da getirirlermiş”.
Develi 1870’de kaza olduğuna göre, on yedi yıl sonra yani 1887 yılı Develi’si ticari hayatında nakliyecilik hakkında bize bilgiler vermektedir. Ayrıca o yıllarda sebze satılan pazar yanında ayrıca “Buğday Pazarı”, hâlâ geleneğini devam ettiren büyük ve küçük hayvanların alınıp satıldığı “Mal Pazarı” adıyla ayrı görevler üstlenen farklı pazarların varlığını öğreniyoruz.Bir zamanlar Develi ticari hayatında boya sanayinde kullanılan cehri yetiştiriciliği yanında sumak üreticiliğinin de önemli olduğunu öğreniyoruz.
Bu nakliyecilik konusunda Mehmet Özdemir “Milli Mücadele’de Develi, Ankara 1973,s.70”’de Develi’de Milli Mücadele konusunu işlerken bir vesile bu konuda şu bilgiyi vermektedir:”Motorlu nakil vasıtalarının bulunmadığı o devirlerde nakliye işleri hayvanlarla, kağnı veya at arabaları ile ya da develerle yapılırdı. At eşek, katırdan teşekkül eden bu nakliye kafilelerine,genel olarak ”katırcı “tabir edilirdi” diyerek bize ticari hayatımızın nakliyecilik geçmişi hakkında notlar düşmektedir.Nitekim Osman Coşkun,Abdulhadi Erdoğan ve Tevfik Zileli bu katırcılardan faydalanarak Ulukışla askeri deposundan çeşitli silahları Develi’ye getirterek Haçın Savaşı’nda kullanılmasını sağlamışlardır.
Develi ticaret hayatında bugün görevini motorize güçlere bırakan nakliye işlerinde “eşekçilik veya katırcılık” uzun zaman önemli bir geçim kaynağı olmuştur. Bugün dahi eşeklerle köylere mesela üzüm, elma veya kaysı götürüp oradan da fasulye veya mercimek, nohut gibi yiyeceklerle değiştirmek bir başka ticari hayattır.
Develili bazı aileler, eşek, katır ve develerle nakliyecilik yaparak geçinmişlerdir. Develi’nin şöhretli ailelerinden Mısırlızadeler’den şair-kadı Ali Celalettin’in uzun süre ticaretle uğraştığını, kervanlarla Mısır’a kadar gidip gelerek ticaret hacmini geliştirdiğini ve bundan dolayı da kendilerine Mısırlızadeler denildiğini biliyoruz. Bunun yanında Develi’nin köklü ailelerinden “Eşekçiler “,”Katırcı” ,”Deveci” namıyla tanındıklarını, hatta soyadı aldıklarını da biliyoruz.
Develi iç Anadolu merkezinde bulunduğu için özellikle Çukurova’ya açılan bir kapı konumundadır. Bu kervanların en çok nakliye işlerini gördüğü yer Çukurova’dır.Buraya değişik ticari mal gönderilirken oradan da değişik ticari mallar getirilmiştir. Katırcıların en çekindikleri konu asker kaçakları, eşkiyalar ve asayiş zayıflığından faydalanan insanların silahlı saldırılarıdır. Yani yol güvensizlliğidir. Özellikle Develi dolaylarında eşkiyalık yapanlar Niğde-Yozgat ve Kayseri üçgeni içerisinde faaliyette bulunmuşlardır.Bu coğrafyada en merkezi çalışma alanları Yavaş bölgesidir.Hani yine Seyrânî’nin şu dörtlüğünde anlatılan Yavaş:
Kanası su içtim Kanlı köyü’nden
Çok zahmetler çektim Yavaş çölünden
Kadınlarının ,kızlarının elinden
Ne bir iğne ne bir iplik dikiş var
Çünkü dört yol ağzında küçük bir köydür..Yakın zaman kadar burada eşkiyalık yapan bazı kişilerden bazen bu konudaki yazılmayan hikâyelerini dinlemişizdir.!
Şüphesiz bunlardan en acımasızı 1919 yılında, Yukarı Develi halkından katırcılık yapan 8 kişi Haçın taraflarında Ermeniler tarafından Tekir’de önleri kesilerek yakalanması ve yedisinin koyun boğazlanır gibi kesilerek şehit edilmesi, üzerlerinde bulunan eşya ve paralar alınmasıdır. Yalnız bir tanesi ölü gibi davranarak kurtulabilmiş ve olayı Develi’ye duyurarak Develi’de kuvva-i Milliye ruhunun ateşlenmesine sebep olmuştur.Şehit katırcılarımız şunlardır:
1.Develi Kopçulu Mahallesinden Hikmet oğlu 1319 doğumlu Kamil
2. “ “ “ Vahap “ 1322 “ Mehmet
3. “ “ “ Mehmet “ 1319 “ Halit
4. “ Güney Yukarı “ Derviş “ ? “ Emin
5. “ “ “ “ “ ? “ Mehmet
6. “ “ “ Salih “ ? “ Ali
7. “ “ “ ? “ ? “ Cırtlaz Mehmet
Gerek babamdan, gerekse tüccar arkadaşlarından bu konuda dinlediğim hatıralardan biri de yol emniyeti de gözetilerek toplu olarak Nevşehir taraflarından tuz getirmek için gidiş gelişlerdir.
Zaman içerisinde yol emniyeti de sağlandıktan sonra bir çok insan ekmek derdiyle kendi bağ ve bostanında yetiştirdiği ve satın aldığı elma armut gibi meyvelerinden bir yük hazırlar ve bu meyvelerin olmadığı köylere götürerek bazen parayla, bazen de nohut,f asulye ve mercimek gibi bakliyatla değiştirirlerdi.Bu satırların yazarı da birkaç defa Aşağı Künye’ye elma götürerek bakla ile değiştirmiştim.Ticaretin bir değişik şekli işte. Bu tür bir ticaret uzun yıllar devam etmiş ve birçok kişi bu yolla evine rızık taşımıştır.
Kervan hayatının devam ettiği dönemlerin en ünlü yapıları Kervan saraylardır. Bugün dokuz yüzün üzerinde; Selçuklu’dan günümüze adı tespit edilen kervansaray bilinmektedir Bu kervansarayların hepsi ticari yollar üzerinde bir ağ gibi kurulmuştur. Kervanların hem dinlenme, hem mallarını koruma hem de düşkün insanlar huzur evi gibi hizmet veren mekanlardır.Bir dönem ticaretin nabzının attığı ortak mekanlardır.
Bundan Kayseri ve Develi’de nasibini almıştır. Çoğu sanat tarihçinin bilmediği ve maalesef tanınmadığı için de üzerinde durulmayan ve bugün Yavaş yakınındaki Develi-Kayseri hattı arasında bulunan bir tarla ortasında kalan, iki bölümden ( İnsanlar bölümü, hayvanlar bölümü) oluşan Yavaş Hanı bu konuda nice yazılamayan hatıraların tanığıdır. Burada bir TV programı için çekim yaptığımda babam ve arkadaşlarını gözlerim buğulanarak hatırlamışımdır.Faruk Nafiz’in “Han Duvarları “ adlı şiirinde, değerli şairimiz hanların psikolojik havasını ve işlevini ne güzel verir. Hanlar ve kervansaraylar yukarda belirttiğim gibi ağırlıklı olarak kervanlar uzun yolculuklardan sonra dinlenme ve mal emniyetini sağladıkları mekânlardır. Belki ecdadın insanlık tarihine armağan ettiği en önemli hizmetlerdendir. Daha yakın 1960’lara kadar Yukarı Fenese’de: Bıçakcılar Hanı, Kara Yusuf’un Hanı, Kayserili Hacı Ahmet Ağa Hanı, Kattaş’ın Hanı, Leblebiciler Hanı, Okutur’un Hanı, Saffet’in Hanı; Aşağı Everek de ise Sipahioğlu Hanı bulunmaktaydı.
Bu hanlar faaliyetlerini devam ettirirlerken yerlerini otellere bırakmaya başlamıştır. Nitekim Okutur’un Hanı’nı gösteren 1930 yılına ait bir fotoğraf büyütüldüğünde adı belli olmayan bir otel tespit ettik. Tabelasında sadece: Otel, yazılı.Yukarıdaki fotoğraf o otele aittir.Otel denince kim ne derse desin Develi’de hanlarının üzerine yapılan Kattaş Oteli’n Develi kültür tarihinde yerini kimse inkar edemez.Şu anda Develi’de iki otel bulunmaktadır.
Develi’de artık eşekler ve atlar devrini tamamlamak üzeredir. Gözlemleyebildiğimiz kadarıyla tarım sektöründe az da olsa kullanılmaktadır. Köyleri bu konuda ayrı tutuyorum.Bugün Develi’de nakliye işleri tüm dünyada olduğu gibi, motor, traktör, kamyon vb.nakliye araçlarıyla yapılmaktadır. Develi bir zamanların en iyi binek hayvanlarının yetiştirildiği ve koşumlarının güzelliği ile dikkati çeken bir kazaydı. Çıtkırıldım Şadi’nin, Milkon Usta’nın, tahsildar Lütfi’nin, Kilikillilerin Muharrem’in vb.nin atları; Dişçinin ve Hacıhasan’ın Nail’in eşekleri ünlüydü. Develi’nin ünlü siması Kozanın Kazım dermiş ki:”Birinci derecenin, dördüncü kademesinden bir memur oluncaya kadar Hacıhasan’ın Nail’in eşeği olmak ondan iyidir! “ Niçin? Çünkü, çok bakımlı da ondan.
Görüldüğü gibi Develi kültür tarihinde daha ele alınacak ne konular vardır.!Bütün kalbimle inanıyorum ki bu konular zaman içerisinde gün yüzüne çıkacak ve gelecek kuşaklara geçmişiyle ilgili şeref duyacağı yazılı belgeler sunulacaktır.
BENZER HABERLER