logo

YAD ETTİKLERİM

Yazmak bir çile işidir. Fakat düşünmek de o kadar çileli bir iştir. Empati denilen kişinin kendisi ile hesaplaşması çile işidir. Ben yazmanın bir Allah vergisi olduğuna inanırım. Bu sebeple insan düşündükçe değişik biçimde ve değişik gerekçelerle değişik yazı biçimlerini dener ve yarına bir belge olarak bırakır. Okuyucu da istediği şekilde bu farklı düşünceleri okur ve istediği biçimde değerlendirir, faydalanır.
Korona virüs gerek toplumsal, gerekse aile hayatımıza tam manasıyla yerleşti. Kişiler de bu sayede çoktan uzaklaştığımız aile hayatının kıymetini, çoluğu ve çocuğu ile ilgilenmeyi en azından kendine vakit ayırmada önemli bir fırsat yakaladı. Tabii bu fırsatı değerlendirmesini bilenler için! Mesela ben bu boşlukta okumamı bekleyen kitapları sıraya koyup, okuma imkanı buldum. Şimdi bütün hızımla “Mahşeri Altı Atlısından Mustafa Akdoğan adıyla bir biyografi çalışmamı tamamlamaya çalışmaktayım. İnanıyorum ki bu çalışma Osman Coşkun’un 1920 yılında Saimbeyli’nin /Haçın düşmandan kurtuluşunu anlattığı İkinci Ergenekon–Kayseri 1965 adlı eserinden sonra; Develi’de Demokrat Parti’nin Kuruluş hikayesini anlattığımız eser Develi Siyasî tarihi için öyle zannediyorum ki kaynak bir çalışma olacaktır.
Ayrıca daha önce notlar alıp, yazmayı planladığım yazılarım ve değişik sempozyumlar için yazmayı düşündüğüm tebliğler vardı. Onları tamamlama fırsatını yakaladım. Bir hayli de rahatladım.
İşte bu gibi kültürel çalışmalar sırasında tuttuğum notlar vardı. Bunlar da önemli notlardı. Bunlardan bazılarını sizlerle paylaşmama müsaade ediniz.
Develi Ermenileri üzerinde, yine bu satırlarda bir hayli yazı yazmıştım. Tamamen bizim bu yazılarımızdan yola çıkarak Hırank Dink Vakfı on beş dakikalık bir video hazırladığını tespit etmiş ve izlemiştim. Gerçekten video güzel hazırlanmıştı. İnternet ortamında araştırma yaparken “Develi Ermenilerine Ait Fotoğraflar” için bir tıklama yaptım. Bir hayli Karamani Rum ve Ermeni’nin resimleri ortaya çıktı. Bizim iki yazımız yanında ilk defa gördüğümüz resimler de vardı. Derhal o resimleri de tarayarak arşivimize aldık.
Fotoğraflar yanında bir de Develili bir Ermeni’nin Develi’de tehcir olayını anlatırken şu notları aldım:
Develi’de Tehcir
Arevmedyan Hayastan’dan, bu konuda şu bilgileri not almışım: “Kayseri’de tehcir 1915 Haziran’ında başlamıştır. İlk önce Küçük İncesu Köyü’nden 600 Ermeni Aksaray’a sürülmüştür. Aleksan Krikoryan’a göre 16 Ağustos’ta Fenese; 19 Ağustos’ta Aşağı Everek Ermenileri tehcir edilmiştir. Eylül ortalarında 44.000 den fazla Ermeni tehcir edilmiştir.
Savaş sırasında Develi Kazası’nda sadece ihtida eden Ermeniler 1524 kişi Develi’de kalabilmiştir.”
İstiklal İlkokulu.
Develi önemli bir eğitim kurumu da İstiklal İlkokuludur. 19. Asrın sonlarında Amerikan misyonerleri tarafından tahminen 1990’larda bir ruhban okulu olarak yapılmıştır. Bir ara 800’e yakın öğrencisi olmuştur. Okulun ilk kurucu başöğretmeni Sarkis Donkyandır. Okul kapandığında da aynı kişi 2. defa görev almıştır.
Ateşkesin sona ermesinden sonra devlet Ermenilerin geri dönmelerine izin vermiştir. 1000’e yakın kişi Develi’ye geri dönmüştür. İsmi Mesrobyan Okulu olan bu okul, bir ara Askeriyeye tahsis edilmiştir. Savaş sonrası dönen Ermeniler hemen bir dernek kurarak yanındaki Surp Toros Kilisesi’ni ve okulu tekrar işletmeye açmışlardır. Ermeni kaynakları 1926 bu okulda 239 öğrenci olduğunu söylerler. Ancak son müdürü Sarkis Doridyan zamanında 1926 yılında da okul kapatılmış ve İnkılap İlkokulu öğrencileri de buraya nakledilerek adı istiklal İlkokulu olarak eğitime devam etmiştir.
Bu okulun öğrencisi olan bu satırların yazarı okul arşivindeki belgeleri incelerken ilk okulun Türk Müdürü 1928 yılı gözükmekte dir. Ayrıca okulda da Ermeni öğrencilerin de okuduğu görülmüştür. 1959 yılı sonuna kadar mahalle arkadaşım Süren Tozlu ile mezun oluncaya kadar beraber okumuştu. Toprağı bol olsun. Çok değerli bir dosttu.
Ayrıca okul bitişiğindeki Papazın Evi yıkılırken RUM/KARAMANİ Okulu’da ortaya çıkmış ve restorasyonunu beklemektedir!
Yerim dar. Bu hafta da bu kadar. Yaşadığım, okuduğum ve gördüğüm kadarıyla mazinin bazı kısımlarını ilgi duyanlar için yad ettim. İnanıyorum ki faydalı olmuştur.

Çağdaş Develi Gazetesi 14.08.2020

Share
9.162 Defa Okundu
#

SENDE YORUM YAZ

1+9 = ?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • RAKAM VE SAYI

    13 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    Günlük hayatta "rakam" ve "sayı" birbirine yakın birer kavram olduğu için bazen birlikte söylemek durumunda kalabiliriz. Ancak matematiksel olarak bu iki kavram arasında önemli bir fark vardır. Bu farkı anlamak, matematiksel düşünce yapısının temelini oluşturmaktadır. Rakam, kelimesi Arapça kökenlidir ve sayıları yazılı olarak ifade etmek için kullandığımız sembollere denilmektedir. Modern ondalık sayı sisteminde kullandığımız rakamlar şunlardır: 0,1,2,3,4,5,6,7,8,9'dur. Yani, toplamda 10 adet rakam vardır. Rakamlar, sayıları oluşturmak için k...
  • Dünya Kayserililer Günü İstanbul’da Kutlandı

    13 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    İstanbul'da yaşayan Kadim şehir Kayserililer Senenin 38. gününe denk gelen 7 Şubat “Dünya Kayserililer Günü” 7. etkinliği düzenledi. Kayseri Kültür ve Tanıtım Platformu tarafından organize edilen 2019 yılında başlatılan bu yıl ise yedincisi düzenlenen etkinlikte 11 ilimizi etkileyen 6 Şubat depremlerin 2.yılında hayatını kaybeden canlar unutulmadı. Kur'an-ı Kerim okundu dualar edildi. Tomarzalılar Vakfı Hekimoğlu Kültür Merkezinde gerçekleştirilen programın sunumunu Platform başkanı Ahmet Keklik üstlendi. Etkinliğe ev sahipliği yapan Tomarzalı...
  • DOMATESİN TARİHÇESİ

    07 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    Domates (Solanum lycopersicum), patlıcangiller familyasına ait, dünya genelinde yaygın olarak yetiştirilen ve tüketilen bir bitkidir. Botanik olarak meyve sınıfına girse de mutfakta sebze olarak kabul edilir. Domatesin ilk olarak ne zaman "bulunduğu" sorusu biraz karmaşık olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü domatesin varlığı binlerce yıl öncesine dayanmakta ve bu süreçte evrim geçirerek bugünkü haline gelmiştir. Bu nedenle, belirli bir "bulunma" tarihi vermek zor. Domatesin kökeni Güney Amerika'daki And Dağları bölgesine, özellikle Peru ve Ek...
  • Saraydaki Kayserili

    07 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    “O günlerde üstüne bir durgunluk çökmüştü. Düşüncelere dalmıştı. İşte o sırada hiç unutamam 16 Kasım 1922 günü, sabah kahvesini götürdüğüm zaman tuhaf tuhaf yüzüme bakarak: - Şaşkın şaşkın ne duruyorsun karşımda? Git bana bir kahve daha yap, dedi . - Onu ilk defa bu kadar sinirli ve bitkin görüyordum. Geceyi uykusuz geçirdiği belliydi. Sesi bile sönükleşmişti. İkinci kahveyi götürdüm. Her zamanki gibi, bir kenarda durdum. Yaklaşmamı işaret etti. - Vaziyetin vehamet kesbettiğini biliyorsun burada , artık hayatımız tehlikede…Binaenaleyh , ben ...