Son Dakika
Her yıl 20 Mayıs’ta dünya genelinde “Uluslararası Klinik Araştırmalar Günü” kutlanmaktadır. Kutlamanın çıkış noktası, bu alandaki ilk bilimsel çalışma olarak kabul gören İngiliz Doktor James Lind’in 20 Mayıs 1747 tarihinde başlattığı iskorbüt hastalığı ile ilgili araştırmasıdır. (İskorbüt, C vitamininin aşırı derecede yetersizliğine bağlı olarak gelişen bir hastalık türü olup, anemi, hareket kısıtlılığı, halsizlik, kanamalar, kol ve bacaklarda ağrı, vücudun bazı bölgelerinde şişlik, cilt problemleri, diş eti hastalıkları ve diş kaybı gibi olumsuzlukları içermektedir).
İskorbüt, 1700’lü yıllarda ölümcül bir hastalıktı ve tedavi konusunda birbiriyle çelişen pek çok görüş mevcuttu. Dr. James Lind, 1747 yılında önerilen 6 tedavi yöntemini karşılaştıran bir çalışma başlattı. İskorbütlü tüm hastalara aynı yiyecekler verildi. Ancak bu yiyecekler çeşitli ürünlerle desteklendi. (elma suyu, sirke, deniz suyu, hindistancevizi, portakal, limon gibi). Sadece altı gün içinde asitli meyveler alan hastalarda iyileşme görüldü. Bu durum Dr. James Lind’in asitli meyveler ile iskorbüt hastalığı arasında bir bağlantı kurmasını sağlamıştır.
Klinik araştırma, gönüllü insanların katılımıyla gerçekleştirilen ve tıbbi bilgi elde etmeyi amaçlayan bilimsel çalışma olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle klinik araştırmalar, tıbbi veya biyolojik bilgilerimizin geliştirilmesi adına insanlar üzerinde uygulanan sistematik biyomedikal araştırmalardır. Klinik araştırmalar, sorumlu araştırmacının başkanlığında, yeterli eğitim ve deneyime sahip araştırmanın niteliğine uygun bir ekiple yürütülür.
Avrupa Klinik Araştırma Altyapı Ağı (ECRIN), 2005 yılında 20 Mayıs günü “Uluslararası Klinik Araştırmalar Günü” olarak kutlanmasını başlatmıştır. Klinik Araştırmalar Günü, klinik araştırmaların dünyada sağlık ve iyilik halinin nasıl geliştirebildiğini anlatmak, klinik araştırmaların insanlığın yaşam kalitesi ve yaşam beklentisi için önemi hakkında bilgi vermeği amaçlamaktadır.
Klinik araştırmaların çoğu, yeni bir ilaç veya tıbbi aletin insanlarda kullanımının etkin ve güvenilir olup olmadığını göstermek için yapılmaktadır.
(Korona virüs aşısında olduğu gibi). Bu çalışmalarda yeni tedavi yönteminin halen mevcut yöntemlerle kıyaslaması yapılmaktadır. Klinik araştırmanın önemi, ölümcül hastalıklardan ölüm oranını azaltmakta yatmaktadır.
Ayrıca klinik araştırma, yeni bir tedavi yönteminin geliştirilmesi, tedavide kullanılan ilaçların ve tıbbi cihazların yan etkilerinin belirlenmesi gibi konularda bilimsel bilgilerin sağlanması amacıyla yapılmaktadır. Tüm tedavilerin önce laboratuvar ortamında ve deney hayvanları üzerinde başarılı olduğu gösterildikten sonra gönüllü insanlar üzerinde etkileri çalışmaktadır. Klinik araştırmalar, yeni çıkan ilaçların insanlarda etkili ve güvenli olduğunu göstermek için önemlidir.
Yapılan tüm klinik çalışmalarda hekimler ve diğer sağlık çalışanları T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından, uluslararası standartlara uygun belirlenmiş katı kurallara uygun biçimde araştırmayı sürdürürler. Bu kurallar çalışmaya katılan gönüllülerin güvenliğini sağlamaya yönelik olarak belirlenmiş olup, klinik çalışmanın gidişi etkinlik ve güvenlik açısından çalışma süresince ve çalışma bitiminden sonra da sürekli denetlenmektedir.
Yeni ilaçların ve diğer tedavi yöntemlerinin insanlara yararlı olabilmesi için yaygın olarak kullanılmaya başlanmadan önce test edilmeleri gereklidir. Farklı insan grupları tedaviye farklı cevaplar verebileceğinden, ilacın veya tedavi yönteminin değişik insan gruplarında test edilmesi önemlidir. Bu amaçla klinik araştırmalar farklı yaş, cins ve ırklarda insanların katılmaların arzu edilmektedir.
Bugün hastalıklarımızı, aşı ve ilaçlarla yenebiliyorsak tüm bunlar yapılan klinik çalışmalar sayesinde gerçekleşmektedir. Klinik araştırmaların hayat kurtarmaya yardımcı olduklarını unutmayalım.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
24 Haziran 2022 Köşe Yazarları
24 Haziran 2022 Köşe Yazarları
17 Haziran 2022 Köşe Yazarları
17 Haziran 2022 Köşe Yazarları