Son Dakika
Karadeniz, güneydoğu Avrupa ile Anadolu yarımadası arasında yer alan, kuzeyinde Ukrayna, kuzeydoğusunda Rusya, doğuda Gürcistan, güneyde Türkiye ve batıda Romanya ve Bulgaristan ile çevrili, Atlas Okyanusuna Akdeniz, Ege Denizi ve Marmara Denizi aracılığıyla bağlanan bir iç denizdir. İstanbul Boğazı vasıtayla Marmara Denizine, Kerç Boğazı vasıtasıyla Azak denizine bağlanmaktadır.
Karadeniz, 8.350 kilometre kıyı şeridine sahiptir. 461.000 km2 alan kaplayan (Azak Denizi dâhil), en geniş yeri doğudan batıya 1.175 km, en derin noktası 2.210 m. olan, Marmara Denizi vasıtasıyla Ege Denizine bağlanan, batıdan doğuya böbrek formunda bir denizdir.
Zengin bir biyolojik çeşitliğe sahip olduğunu söyleyebileceğimiz Karadeniz’in doğası hem denizden hem karadan, hem de havadan çeşitli tehditlerle karşı karşıyadır. Bu tehditlerden belki de en yoğunu çok çeşitli kaynaklardan gelen kirliliktir. En başta Avrupa’nın en büyük nehirlerinden olan Tuna, Dinyeper, Dinyester ve Don gibi nehirler, getirdikleri tüm kirliliği Karadeniz’e boşaltmaktadırlar.
Tuna Nehri ile Karadeniz’e yılda yaklaşık 60 bin ton fosfor ve 340 bin ton inorganik azot gelmektedir. Ayrıca kanalizasyon, tarımsal ve endüstriyel faaliyetlere bağlı olarak oluşan fabrika atıkları, arıtım sürecinden geçirilmeyen veya tam arıtım yapılmayan atıklar, doğrudan doğruya veya akarsular vasıtasıyla denize boşaltılmaktadır. Bunlara aşırı ve kontrolsüz avlanma, çarpık kentleşme, turizm baskısı, katı atık sorunu neticesinde sahillerin kirlenmesi de eklenince Karadeniz ekosisteminin nasıl bir çöküşle karşı karşıya kaldığı ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olması nedeniyle maalesef diğer ülke atıklarından büyük oranda nasibimizi alıyoruz. Bu nedenle denizlerin temizliği konusunda göstermemiz gereken hassasiyetin diğer ülkelere kıyasla daha çok olması gerektiğine inanıyorum.
Diğer taraftan Karadeniz, gemi trafiği açısından en yoğun denizler arasında bulunmaktadır. Karadeniz’de balık nesli gemilerden ve kıyıdaki yerleşim bölgelerinden kaynaklanan çöpler, diğer karasal kirlilik kaynakları ve aşırı avcılık nedeniyle ciddi bir tehlike altındadır. Hepsinden daha da tehlikeli olan nükleer kirlenmeler, ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Karadeniz’i çevreleyen devletlerden Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya, Türkiye ve Ukrayna, 21 Nisan 1992 tarihinde “Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesini (Bükreş Sözleşmesi) ve 31 Ekim 1996 tarihinde de ”Karadeniz Stratejik Eylem Planını” imzalayarak Karadeniz’in korunması için ortak hareket etme kararı almışlardır. Bu plan ile çevre kirliliği ve ekolojik bozulma bakımından dünyanın en kötü durumundaki iç denizlerden biri olan Karadeniz’in korunması ve iyileştirilmesi için somut adımlar atılması hedeflenmiştir.
1996 yılından itibaren her sene 31 Ekim tarihi, Karadeniz ülkeleri tarafından “Uluslararası Karadeniz Etkinlik Günü” olarak kutlanmaktadır.
Ayrıca taraf ülkelerde çeşitli yerel etkinlikler düzenlenerek Karadeniz’in korunması ile ilgili yapılan çalışmalar paylaşılmakta ve konu ile ilgili farkındalığın artırılması amaçlanmaktadır. Türkiye’de “Ulusal Karadeniz Stratejik Eylem Planı”, 1999 yılında hazırlanmış ancak halen hayata yeterince geçirilememiştir.
Karadeniz’in sağlığının bir göstergesi durumunda olan yunus balıkları da kirlilik, yoğun balıkçılık aktiveleri, yaşam alanlarının bozulması gibi tehditlerle karşı karşıya kalmaktadır. Tuna Nehri ile Karadeniz’e ulaşan kirlilik alınan önlemler sonucunda son yıllarda bir miktar azalmıştır. Ancak kirlilik bu denizde hala büyük bir sorun olarak önümüzde durmaktadır.
Karadeniz’in ekosistemini korumak, kirliliği ve kirliliğin önlenmesi ile ilgili yapılacak faaliyetlere büyük önem verilmelidir. Atıkların denizlere karışması engellenmelidir. Son günlerde tespit edilen doğalgaz yatağı nedeniyle ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacak olan Karadeniz başta olmak üzere tüm denizlerimizi koruyalım.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
26 Şubat 2021 Köşe Yazarları
23 Şubat 2021 Köşe Yazarları
23 Şubat 2021 Köşe Yazarları
19 Şubat 2021 Köşe Yazarları