logo

Tarikatta Tüm Acıların Reçetesi Sevgidir

Tarikat erbabı Allah’ın cemal ve şefkat sıfatlarına göre aşk ve sevgi ile insanları ıslah etmenin daha güzel olacağını, cehennem azabının korkunç ve azgın halini ve cehennemliklerin çektikleri işkenceleri anlatarak, insanlara korkular salmaktan şiddetle kaçınırlardı. Cehennem Korkusunun Yarattığı gerilim içinde insanları yaşamaya mahkûm etmezlerdi.
“İnsanın iyi tarafı da tüm günahlardan arınmış değildir.” sözünü bir düstur olarak yaşamlarına yansıtırlardı. Ne yazık ki günümüzde tarikat ehli geçinen bazı şeyh ve müritlerin din adına konuştuklarında her fırsatta dile getirdikleri cehennem korkusunun sağladığı ürpertiler toplumda daha baskın gelmekte, daha küçük yaştaki çocukların kafasına sokulan cehennem korkusu ve azap telkinleri ise onların ruhlarını germekte, onların yüzündeki tebessümü bertaraf etmektedir. Hal bu ki cennet ödülü ya da cehennem cezası mı insanları olgunlaştıracak yoksa Yaratana karşı, aileye karşı, insanlığa karşı, doğaya karşı sorumluyuz duygusu mu?
Eskiden şeyhler tüm acıların reçetesinin sevgi olduğunu, barış içinde yaşamak olduğunu söylerlerdi. Zindana dönen insan ruhundan, insanları köle, efendi diye ayıran insan manzaralarından kurtuluşun reçetesinin sevgi olduğunu söylerlerdi. İnsanı olgunlaştıran, insana manevi derinlik kazandıran ve bütün insanlığı kavrayış alanına dâhil eden şeyin sevgi olduğunu söylerlerdi. Yeni bazı şeyhler ise umutsuzluğu, kavgayı, şiddeti, kini, nefreti, yalanı, taassubu kendi çıkarları için topluma encekte etmeye çalışıyorlar.
Eskiden şeyhler müritlerine “sevgi seni sende var eder, bir göle düşen taş, durgun sulara atılan taş ne yaparsa yüreğindeki sevgi de onu yapar, muhabbetin neşvü nema bulmadığı bir toplumda Allah’a doğru olan yolculuğun gerçekleşemeyeceğini” söylerlerdi. Fitne ve fesadı, kindarlığı, ikiliği, benliği, bencilliği, nifak ve öfkeyi, insanlar arasında ayırım yapmayı asla tensip etmezlerdi. “bütün felaketlerin kaynağı hayvani nefistir, egodur. Kötü nefis yok olmadıkça kendini beladan kurtaramazsın. O nedenle nefsini muratsızdık mezarına göm de hoş ol, rahata kavuş. Kanaat bir bağdır, hırs ayağını onunla bağla. Şu beden mezara girmeden nefsin şerrinden emin olamazsın” derlerdi. Namazında niyazında bir mümin olduğunu söyleyen birine şunları söylerlerdi: “Senin kıldığın namazlarda secdeler var. Bir secdede iki yakınlık elde ediliyor. Ayeti kerimede ‘Secde et ve yaklaş’ buyuruluyor. Peki, sen nice zamandır bu yolda yürümekte, her gün namaz kılmakta ve o şehre varmayı dilemektesin ama hala da o şehre varamadın. Gidip durduğun yolda ne bir kervansaray gördün ne konaklanacak bir tekke, nede de bir bağ bahçe gördün. Hangi namazda bu mana yoksa bu yakınlaşmayı meydana getirmiyorsa, o namaz namaz değildir. ‘Vay hallerine o çeşit namaz kılanların’ (Mâun, 4), ayetini namazda okuyorsun ama verilen mesajdan haberin yok. Pek çok insan namazında dua ediyor ama Hakk’a ulaşamamakta, irfan sahibi olamamaktadır. Nefsin için razı olduğun şeyi bırak. Gafletten uyan, acele etmekten vazgeç, ölümü hatırla; övünmeyi ve kibri bırak. Varacağın yer Yüce Yaratıcının huzurudur, ne ekersen onu biçersin, ne yaparsan onu bulursun. Bugün ne hazırladınsa yarın sana o sunulur. O nedenle söz dinle. Dinleyip işitenden ol. Sakın tembel olma, çalış. Öfkene sahip ol; başkasının ayıbını gizle. İnsanlara ikiyüzlü görünme; onlar arasında ikiyüzlü davranma. Kendine gel de bunları iyi düşün. Gerçek mümin kanaatkâr, hassas ve şefkatli davranandır”.

Share
1.484 Defa Okundu
#

SENDE YORUM YAZ

3+1 = ?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • KAHRAMANLIK

    14 Mart 2025 Köşe Yazarları

    Kahramanlık, insanlık tarihi boyunca saygı duyulan ve aranan bir özelliktir. Farklı kültürlerde ve zamanlarda farklı şekillerde tanımlanmış olsa da kahramanlık özünde cesaret, özveri ve başkaları için fedakârlık yapma isteği ile ilişkilidir. Kahramanlık, cesaret, fedakârlık, özveri ve olağanüstü başarılarla tanımlanan bir kavramdır. Kahramanlık, toplumun veya bir bireyin güçlü değer yargılarını sergileyerek belirli bir amacı veya ideali gerçekleştirme çabasıdır. “Kahraman” sözcüğü Türkçeye, Farsçadan girmiştir. Kahramanlık genellikle zorlu k...
  • Develi’de Kuvâ-yi Milliye Harakatının İlk Kıvılcımını Yakan Posta Görevlisi

    14 Mart 2025 Köşe Yazarları

    Develinin ilk atlı posta nakil arabası. Develi'de lojistik posta hizmetlerinin öncüsü Aşşa Everekli Arabacı Mevlüt Efendi posta ve telgraf idaresinden aylık otuz dokuz liraya EVEREK postasının ihale ile almış olup; Pazar, Salı, Perşembe günleri haftada üç gün akşamdan Everek'ten yola çıkar Yavaş ve İncesu istikametinden Kayseri'deki Sivas Hanı'nda (Kiçikapı'daki Sivas Oteli) birkaç saat kestirir (uyur). Posta idaresinin açılması ile EVEREĞİN posta torbasını alır. Esnafın ismariçini de (siparişini alır) toplar ve düşer yola. Ambar, İncesu, Yava...
  • ORUÇ İBADETİ VE BİZE KAZANDIRDIKLARI

    14 Mart 2025 Köşe Yazarları

    Oruç kelimesi dilimize Farsçadan geçmiştir. Arapçısı ''savm'' veya ''sıyam'' dır. Sözlük anlamı; bir işten kendini tutmak, nefsini engellemektir. Bu iki kelime ve türevleri Kur'an-ı Kerimde on dört yerde geçer. Orucun İslam dinindeki terim anlamı ise; tanyerinin ağarmasından (fecrin doğmasından) güneşin batmasına kadar oruç tutmaya niyet ederek ve oruçlu olduğunu bilerek yemekten, içmekten ve cinsi temastan uzak durmaktır. Oruç, İslâm’ın beş şartından biridir. Ramazan orucunun farziyeti Kitap, Sünnet ve icma-i ümmet ile sabittir. Orucun farz...
  • YAPAY ZEKÂ NEDİR?

    06 Mart 2025 Köşe Yazarları

    Yapay zekâ (YZ) veya İngilizce adıyla Artificial Intelligence (AI), makinelerin insan benzeri zekâ görevlerini gerçekleştirebilme yeteneğidir. Bu görevler arasında öğrenme, problem çözme, karar verme, algılama, dil anlama ve üretme gibi bilişsel (Zihinsel) işlevler bulunur. Kısacası, yapay zekâ, bilgisayarların ve makinelerin "düşünmesini" ve "davranmasını" sağlayan bir teknolojidir. En basit şekilde belirli görevleri yerine getirmek için insan zekasını taklit eden ve topladıkları bilgileri yineleyerek kendilerini geliştirebilen sistemler olar...