Son Dakika
Sevgili Okuyucularım!
Görsel ve yazılı medyada sık sık Suudi Arabistan’da insan haklarının ihlali konusunda, özellikle kadınlara karşı uygulanan çağ dışı uygulamalarla ilgili olarak ciddi haberler yer almaktadır. Son günlerde ülkemizde Suudilerin kendi vatandaşına karşı yaşattığı vahşet tarihte örneği görülmemiş bir zulümdür. Bu yapılanın ne insanlık ne Müslümanlık ve ne de başka bir şeyle izahı mümkün değildir. Bunu ancak Suudiler yapar düşüncesi tüm dünyada kabul görmüştür. Tabi ki bunun arkasında emperyalist güçlerin her zamanki sergiledikleri insanlık dışı plan ve projeleri de vardır. Bu yazımda Suudilerin din ve dünya işlerini kısaca değerlendirmek istiyorum.
Sevgili Okuyucularım, bilindiği üzere Suudi Arabistan, İslam’ın meskenidir. Bunlar ülkeyi Şeriatla yönettiklerini iddia ederler ama yönetimi feodal, aşiretçi ve ırkçı bir diktatörlüğe dönüştürmüşlerdir. Devletin gücü ve serveti Suûdi Hanedanının elinde toplanır. Bu sistemde mahkemeler ve milli kurumlar vasıtasıyla hesap verme yoktur. Suudi Arabistan’da hanedan üyeleri, şeyhler ya da aşiret liderleri kanunun üzerindedir. İfade özgürlüğü cebren susturulmuştur. Hal bu ki Asr-ı Saadet döneminde Medine’de hakiki, özgün ve adil bir model vardı. Bu modelde Hz. Peygamber ve ashabının kişisel yaşamları basitti ve özverinin somutlaşmış haliydi. İsraf yoktu. Lüks giysiler giymezlerdi. Yemeleri içmeleri temizdi. Geçimlerini sağlayacak kadar devlet bütçesinden maaş alırlardı. Servet biriktirmezlerdi. Yoksulları görüp gözetirlerdi. Halka karşı sorumluluk duyguları üst seviyedeydi. Fakir olsun, zengin olsun herkes adalet önünde eşitti. Topluma karşı sorumluk sahibiydiler…
Günümüzde ise, kendisini İslam devletinin bir devamı olarak gören Suûdî Devletinin icraatlarına bakalım: Ülkede milli servet hanedan denilen kişilerde toplanmakta ve halk yoksulluk içinde yaşamaktadır. Suudi Arabistan’ın toprağı, zenginliği ve kaynakları, hanedanlığın 15 bin üyesi ile onlar arasındaki 2 bin elit ve seçkin kişilere aittir. Her sene milyarca dolarlık petrol gelirleri ile Hac ve Umre gelirlerinin aslan payı, hanedan üyeleri arasında taksim edilir. Neredeyse tüm hanedan üyeleri, abartısız servet yığınları üzerinde oturmaktadır. Tüm dünyadaki eğlence şehirlerinde özel bankaları, özel jetleri, lüks villaları, sarayları ve cariye saydıkları sayısız kadınları vardır. Osmanlı Devleti köle ve cariyeliği kaldırdığında: “Türkler köleliği kaldırdı, kâfir oldu” diyerek isyan çıkaran da bu zihniyettir.
Yılda Hac ve Umreden elde edilen milyonlarca dolar yabancı ülkelerin bankalarında tutulmakta, o ülkelerin ekonomilerine katkı sağlamakta ve hatta silah olarak Müslümanlara geri dönmektedir. Bir haftada lüks yatlara bir milyon dolar harcayarak sayısız kadınlarla cinsellik tutkularını gideren prenslerin fuhuş ve zina için harcadıkları paranın kaynağında ümmeti Muhammedin ibadet için harcadıkları Hac ve Umre paraları da vardır. Müslümanlar bilmelidirler ki zulme dolaylı da olsa yardım edenler asla Rızayı İlahiyi kazanamayacaklar ve emperyalistlerin zulmünden kurtulamayacaklardır.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
13 Şubat 2025 Köşe Yazarları
13 Şubat 2025 Köşe Yazarları
07 Şubat 2025 Köşe Yazarları
07 Şubat 2025 Köşe Yazarları