logo

RAHMET İKLİMİNDEKİ KAZANIMLARIMIZ VE DEVAMI

İnsanda ibadet ihtiyacı fıtri ve doğaldır. İnsanlık tarihi boyunca ilahi dinlerin tamamı, insanların bu fıtrî ihtiyaçlarını karşılamak üzere formel ve informel olmak üzere ibadet kurallarını getirmişlerdir.

Bu noktadan hareketle diyebiliriz ki, İbadetler dinin bir emri olmasından önce fıtratın bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır. Yani ibadetler, Allah’ın değil, insanların ihtiyacı olduğu için vardır. Fıtrat ve yaratılışın amacı, Allah’ı tanımak ve O’na kulluk etmektir.

Kur’an’ın temel hakikatlerinden biri olan İbadet, Allah’ın emirlerini yapmak ve nehiylerinden sakınmaktır. Gönülden ve isteyerek Allah’a yönelmek ve emirlerine itaat etmektir. Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bu hakikati şu ayetleriyle bildirmektedir; “Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım”( Zariyat, 56), “Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin. Umulur ki böylece korunmuş olursunuz”( Bakara,21), “Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah’ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.”( Taha,14), “Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!”( Hicr,99).

Bu ayetlerin muhatabı olan biz inananlar her gün beş vakit namazımızda Fatiha suresinde; “Bizler yalnızca sana ibadet eder ve yalnızca senden yardım dileriz”( Fatiha, 5) diyerek ibadeti yalnızca Allah’a has kıldığımızı ilan ederiz.

Üç aylar olarak bilinen Recep, Şaban ve özellikle Ramazan ayında yoğun bir ibadet hayatımız oldu. Bazı yanlış davranışlarımızı terk ederken, bazı güzel davranışları da kazandık. Her şey istediğimiz gibi olmasa da, eskiye nazaran çok daha iyi oldu. Şimdi bu gayret ve çabalarla elde edilen güzel kazanımları Ramazan ayı bitti diye terk edecek olursak yanlış yapmış oluruz. Çünkü Allah’a olan kulluğumuz bitmiyor, hayatta olduğumuz müddetçe devam ediyor. Bu güzel kazanımlarımız, bizi daha iyi bir kul yaparken, aynı zamanda bizleri Allah’a da yaklaştırıyor. Kısaca bunu açmak gerekirse; ibadetler, insanı güzel ahlak sahibi yapar, ruhunu yüceltir, gönlünü kötü duygu ve düşüncelerden arındırır. Kibar, disiplinli ve sorumluluk sahibi kılar. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur: “(Ey Muhammed) sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. Çünkü namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir”( Ankebût,45).

Hz Peygamber (s.a.v.) de ümmetine dengeli ve ölçülü bir ibadet hayatı tavsiye etmiş, az bile olsa devamlı yapılan ibadetin Allah katında çok makbul olduğunu şöyle ifade buyurmuştur; “Farz olmayan amelden gücünüz yettiği kadar yapınız. Çünkü amelin hayırlısı, az bile olsa devamlı olanıdır.” (Sünen-i ibni Mace, 3437; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi Züht bölümü, c.17,1317).

Nasıl ki, hayatımızı devam ettirebilmemiz için yemeye-içmeye sürekli ihtiyacımız varsa, ruhî ve imanî olgunluğa ulaşabilmemiz için de; takva elbisemizi giyerek, ihlas ile ibadete başlamalı, ihsân ile yapmalı ve sabırla devam etmeliyiz.

Zaferin en büyük müjdecisi sabırdır. En güzel sanat eserleri sabırla vücuda gelir ve en güzel kulluk da sabırla olur. Sabır pasif bir duruş değil, aksine aktif bir iyiliktir, ibadettir.

Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde 104 yerde sabrı zikretmiştir. Bunlardan bazıları şöyledir; “Ey iman edenler, sabır ve namazla (Allah’tan) yardım dileyin. Allah sabredenlerle beraberdir”( Bakara, 153). “Allah sabredenleri sever”( Âl-i İmran, 146.). “Sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir”( Zümer, 10).

Efendimiz (s.a.v.) de nelere sabır göstermemiz gerektiğini üç başlık altında toplayarak şöyle buyurur: “Sabır üçtür: Musibetlere karşı sabır, taatte (kullukta) sabır, günah işlememekte sabır.”( İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi c. 9,538; Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, II, 42; Deylemî, II, 416.)

Musibetlerle imtihana tabi tutulduğumuzda Allah; (Ey Peygamber!) “Sabredenleri müjdele!”( Bakara, 2/ 155.) buyurarak sabrın önemini bildirmiştir. Hadis-i şerifte de belirtildiği gibi sabır, sadece musibetlere değil, ibadetlere devamlılıkta sabır ve günahları işlememekte sabır cennetin anahtarı olacaktır.

Allah’a kul olmak en büyük nimettir. Nimetin özü ibadettir, ibadetin özü ise duadır. Öyle ise yazımızı şu duamızla bitirelim.

“Ey sabredenlerle beraber olan Allah’ım! Senden sabır istiyor ve sabırda sebat diliyoruz.” (Âmîn)

Ali Rıza TAHİROĞLU

DİB. Başkanlık Müftüsü

Share
396 Defa Okundu
#

SENDE YORUM YAZ

6+7 = ?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • DEVELİ VE YÖRESİ DERNEĞİMİZİN İSTİŞARE VE YÖNETİM KURULU TOPLANTISI

    04 Ekim 2024 Köşe Yazarları

    19.09.2024 Perşembe günü Develimizin sevilen simalarından Naci Kaman'ın eşi Münevver Hanımı ebedi aleme yolcu ettik. Ruhu şad mekânı cennet olsun. Beylikdüzü Fatih Sultan Camii'nde cenazesine hemşehrileri ve sevenleri katılarak son görevlerini ifa ettiler. Ruhu şad mekanı cennet olsun. Cenaze sonrası Florya Emim Develi Cıvıklısı salonunda(Turan Sırakaya) Yönetim Kurulu üyemiz Seyit Subay'ın daveti üzerine Seyrani Vakfı Başkanı Suat Köylüoğlu, hayırsever Turan Aksu ağabeylerim, 26. Dönem Kayseri milletvekilimiz Sami Dedeoğlu, Yönetim Kurul...
  • DÜNYA GÜLÜMSEME GÜNÜ

    04 Ekim 2024 Köşe Yazarları

    “Tebessüm” ya da “Gülümseme”, fizyolojide özellikle ağzın iki kenarındaki ve gözlerin çevresindeki kasların hareketiyle oluşan bir yüz ifadesidir. Tebessüm, dişlerini göstermeyecek şekilde hafifçe gülümsemek demektir. Arapça kökenli bir sözcük olan tebessüm, gülümseme anlamına gelmektedir. Günümüzde gülümseme genelde mutluluk, sevimlilik, cana yakınlık gibi olumlu duygularla özdeşleştirilmektedir. Daha çok gülümseyenlerin ve tanımadığı kişilere bile gülümseyerek yaklaşanların iletişime daha açık ve pozitif kişiler olduğu algısı yerleşmiş dur...
  • CAMİ, ŞEHİR VE MEDENİYET

    04 Ekim 2024 Köşe Yazarları

    İnsanın yapıp ettiği her şey, kendi tarihi kadar eskidir. Her türlü sanat, mimari ve musiki de buna dahildir ve kaynağı da din’dir. Bunu doğrulayan Kur’an, yeryüzünde yapılan ilk mâbedin, Müslümanların kıblesi, Kâbe olduğunu haber verir. Şüphesiz âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev -mâbed- Mekke’deki Kâbe’dir (Âl-i İmrân, 96); “Bir zamanlar İbrâhim’e beytin yerini göstermiş ve şöyle demiştik: Bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf eden, kıyamda bulunan, rükû ve secde edenlere evimi temiz tut” (el-Hac, 26);...
  • İNANDIĞIMIZ DİN BİZİ İNŞA EDİYOR MU?

    27 Eylül 2024 Köşe Yazarları

    İnsanın en önce Allah’a ubudiyetle (kullukla) sorumlu olan bir varlık olduğu (Zariyat, 56), bu görevi gereği gibi yerine getirebilmesi için Allah’ın ona pek çok özellik lütfetmiş ve onu diğer varlıklara üstün kılmış olduğunu biliyoruz. Kulluk. Vazifesini gerçekleştirmesi için insana verilen nimetlerin başında akıl ve sağlık gelmektedir. “Aklı olmayanın dinî sorumluluğu da yoktur” buyurur Allah Rasulü. Dinin birçok emri de yine sağlıklı olunca yapılabilmektedir. Fakat insanın ruh dünyasını ve zihin yapısını, önce anne- babası, aldığı eğitim, yet...