logo

RAHMANA KUL OLMAK (UBÛDİYYET) -2

Rabbimize karşı kulluğumuzda ne kadar hassas olsak da, insan olmanın gereği hata ve günahtan uzak kalamıyoruz. Ama hata edenlerin en hayırlısı hatasından pişman olup Rabbine dönmeyi bilendir. Allah da günahını fark edip pişmanlık duyan kulunun tövbe etmesine çok sevinir( Müslim, Tevbe, l). Rahmeti geniş Rabbimiz (Mü’min, 7; Mlüslim, Tcvbe, 14) gecenin son üçte birinde dünya semasına iner (rahmet nazarıyla bakar) ve “Bana dua eden yok mu, duasını kabul edeyim! Benden isteyen yok mu, ona (dilediğini) vereyim! Benden mağfiret isteyen yok mu, onu bağışlayayım!” buyurarak engin affına çağırır.( Buhari, Deavfü, 14)

Yüce Rabbimiz, kendisinden isteyeni asla boş çevirmez. Yeter ki, sadece O’na dayansın, samimi bir kalp ile ”Allah’ım! Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.”( Fatiha, 5) diyerek tevekkül etsin. Allah samimi bir şekilde ibadet eden kulunu sever, ne isterse ona ihsan eder. Allah Resul’ünün bizlere anlattığına göre şöyle buyurur: “Kim benim bir veli kuluma (dostuma) düşmanlık ederse, ben de ona harp ilan ederim. Kulum, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli bir şeyle bana yaklaşamaz. Kulum nafile ibadetlerle de bana yaklaşmaya devam eder, ta ki ben onu severim. (Sevince de) artık onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden isterse muhakkak ona istediğini veririm. Bana sığınırsa muhakkak onu korur ve kollarım.” ( Buhari. Rıkak. 38) Gözün görmediği, akla gelmeyen nice nimetler bahşeder ona. (Muslim, Cennet, 3) Dahası onu hiçbir gölgenin (himayenin) bulunmadığı o dehşetli kıyamet gününde kendi gölgesinde (himayesinde) barındırır.( Muvatta’, Şa’r. 5)

Bir kutsi hadiste şöyle buyurulur: “Ben, kulumun benim hakkımdaki zannı ne ise öyleyim. Beni andığında onunla beraberim. O beni kendi başına anarsa, ben de onu kendi başıma anarım. O beni bir topluluk içinde anarsa, ben de onu o topluluktan daha hayırlı bir topluluk içinde anarım. O bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim”(Buhari, Tevhid, 15; Muslim, Zıkir, 21) Ama Allah’a kavuşmak istemeyene, Allah da kavuşmak istemez.( Buhari, Rıkak, 41; Müslim, Zikir, 14) Allah’la ilişkisini kesenle, Allah da ilişkisini keser.( Haşır,19, Bakara,152) Yani Yüce Allah, kulu ile ilişkisini ayarlarken, onun kendisiyle nasıl bir ilişki kurduğuna bakar.

Kul Rabbine yaklaşmak için önce O’nun varlığına iman edip, O’na kayıtsız şartsız boyun eğmeli, gücün ve kuvvetin O’na ait olduğunu bilmelidir.( İbn Hanbel, II. 335) O’ndan gelene razı olmalı, O’nun rızası için sevmeli, O’nun rızası için nefret etmelidir.( Talak, 3;Buhari, Edeb, 42) Daima O’nu hatırlamalı, anmalı, aklından, gönlünden çıkarmamalıdır. Kur’an ile hemhal olmalı,(Bakara,152; Ebü Davud. Vitr,14) başta namaz olmak üzere bütün ibadetlerini yerine getirmeli, O’na dua etmeli,( Mümin,60) güzel ahlaklı, dürüst ve adil olmalı, Rabbinin emir ve yasaklarını hakkıyla yerine getirmeye çalışmalıdır. Bunları yapınca kul, Rabbi onu sever,( Müslim, Zikir.22) her zaman onun yanında olur ve onu dost edinir kendine. Cebrail’e söyleyerek, yerdeki ve gökteki bütün mahlûkata sevdirir onu.( Buhari, Edeb,41)Ve cemalini gösterir(Kıyamet, 23) sevdiği cennetlik kullarına. Kul eğer Rabbinin varlığını ve nimetlerini inkâr eder, O’nun birliğini unutup ortak koşar, emir ve yasaklarına riayet etmez, kibirlenir ve O’nu anmaktan uzaklaşıp kendisini Yaratan’ı unutursa, Rabbi de kulunu unutur (Taha,126) ve uzaklaşırlar birbirlerinden. İşte Yüce Allah, böyle bir kulun yüreğine korku salar, ahirette yüzüne bakmaz ve en büyük azaba uğratır onu.(Ğaşiye, 23-24)

Şunu aklımızdan hiç çıkarmayalım ki, Allah, her zaman kendisine inanan ve güvenen kullarıyla beraberdir, ( Enfal,19) onların yanındadır. Hamileri ve sahipleri Allah’tır onların. Rabbimiz sevdiği kulunu her an kollar, gözetir, (Tirmizi, Tıb, 1) yalnız bırakmaz, terk etmez. Yeter ki, kul, Rabbine güvenip dayansın ve can-ı gönülden “Ve kefa billahi vekila” (Vekil olarak Allah yeter.)( Ahzab,3) diyebilsin.

Ali Rıza TAHİROĞLU

DİB. Başkanlık Müftüsü

Share
266 Defa Okundu
#

SENDE YORUM YAZ

8+8 = ?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • RAKAM VE SAYI

    13 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    Günlük hayatta "rakam" ve "sayı" birbirine yakın birer kavram olduğu için bazen birlikte söylemek durumunda kalabiliriz. Ancak matematiksel olarak bu iki kavram arasında önemli bir fark vardır. Bu farkı anlamak, matematiksel düşünce yapısının temelini oluşturmaktadır. Rakam, kelimesi Arapça kökenlidir ve sayıları yazılı olarak ifade etmek için kullandığımız sembollere denilmektedir. Modern ondalık sayı sisteminde kullandığımız rakamlar şunlardır: 0,1,2,3,4,5,6,7,8,9'dur. Yani, toplamda 10 adet rakam vardır. Rakamlar, sayıları oluşturmak için k...
  • Dünya Kayserililer Günü İstanbul’da Kutlandı

    13 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    İstanbul'da yaşayan Kadim şehir Kayserililer Senenin 38. gününe denk gelen 7 Şubat “Dünya Kayserililer Günü” 7. etkinliği düzenledi. Kayseri Kültür ve Tanıtım Platformu tarafından organize edilen 2019 yılında başlatılan bu yıl ise yedincisi düzenlenen etkinlikte 11 ilimizi etkileyen 6 Şubat depremlerin 2.yılında hayatını kaybeden canlar unutulmadı. Kur'an-ı Kerim okundu dualar edildi. Tomarzalılar Vakfı Hekimoğlu Kültür Merkezinde gerçekleştirilen programın sunumunu Platform başkanı Ahmet Keklik üstlendi. Etkinliğe ev sahipliği yapan Tomarzalı...
  • DOMATESİN TARİHÇESİ

    07 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    Domates (Solanum lycopersicum), patlıcangiller familyasına ait, dünya genelinde yaygın olarak yetiştirilen ve tüketilen bir bitkidir. Botanik olarak meyve sınıfına girse de mutfakta sebze olarak kabul edilir. Domatesin ilk olarak ne zaman "bulunduğu" sorusu biraz karmaşık olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü domatesin varlığı binlerce yıl öncesine dayanmakta ve bu süreçte evrim geçirerek bugünkü haline gelmiştir. Bu nedenle, belirli bir "bulunma" tarihi vermek zor. Domatesin kökeni Güney Amerika'daki And Dağları bölgesine, özellikle Peru ve Ek...
  • Saraydaki Kayserili

    07 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    “O günlerde üstüne bir durgunluk çökmüştü. Düşüncelere dalmıştı. İşte o sırada hiç unutamam 16 Kasım 1922 günü, sabah kahvesini götürdüğüm zaman tuhaf tuhaf yüzüme bakarak: - Şaşkın şaşkın ne duruyorsun karşımda? Git bana bir kahve daha yap, dedi . - Onu ilk defa bu kadar sinirli ve bitkin görüyordum. Geceyi uykusuz geçirdiği belliydi. Sesi bile sönükleşmişti. İkinci kahveyi götürdüm. Her zamanki gibi, bir kenarda durdum. Yaklaşmamı işaret etti. - Vaziyetin vehamet kesbettiğini biliyorsun burada , artık hayatımız tehlikede…Binaenaleyh , ben ...