logo

NİKÂH AKDİ AGIR BİR SÖZLEŞMEDİR

Asrısaadette örnek bir aile oluşturmak isteyen Hz. Peygamber(s.a.v.), o günün toplum yapısında fazla bir hakkı olmayan kadına değer vermiş ve hayatının en önemli kararı olan nikâh konusunda görüşüne başvurulup rızasının alınmasının gerekli olduğuna işaret etmişti. Nitekim bir defasında da, dul veya bakire olsun nikâh sırasında kadının mutlaka izninin alınması gereğine dikkat çekmiş ve şöyle buyurmuştu: “Kendi onayı alınmadıkça dul kadınla, kendisinden izin alınmadıkça da bakire kız ile nikah yapılmaz.” Oradaki sahabiler, “Ya Resulallah! Bakire bir kızın izni nasıl olur?” diye sorunca, “Sessiz kalmasıyla.” Buyurmuştu (Buhari, Nikâh, 42). Evlenecek kızların iznini önemseyen Allah Resulü diğer taraftan, “Veli (izni) olmadan nikah olmaz.” (Tirnıizi, Nikah, 14) “Hangi kadın velilerinin izni olmadan (kendi kendine) nikahlanırsa, nikahı geçersizdir. Eğer erkek o kadınla beraber olmuşsa, bunun karşılığı olarak ona mehir vermesi gerekir. Eğer (veliler) anlaşamazlarsa, velisi olmayanın velisi yetkili mercidir” (Ebu Davud, Nikâh, 18-19) buyurarak nikâh gibi önemli bir konuda velinin (baba veya dede veya kardeş gibi) görüşünün alınmasının önemine işaret etmişti. Bu hadisler, aile büyüklerinden veya yetkili otoriteden izin alınmadan, veliden habersizce yapılabilecek gizli evliliklere karşı alınmış bir tedbirdir. Anne ve babanın yıllar boyunca şefkat ve itina ile büyüttükleri çocuklarının, onların rızalarını almadan evlenmelerinin çeşitli istismarlara yol açabileceği endişesiyle Rasulullah bu tavsiyelerde bulunmuştur. Allah Resulü’nün kız çocuklarının izni olmadan evlendirilmelerini hoş karşılamadığı gibi, kız çocuğunun da kendi başına velisinden habersiz, izinsiz bir şekilde evlenmesini de hoş karşılamamıştır.

Allah Rasulü, muhtemel suistimallerin önlenmesi için izin verecek velinin de rüşt sahibi, yani doğru karar verme kabiliyeti olan, akl-ı selim sahibi bir kimse olması gerektiğini belirtmiş ve ehliyetsiz velilerin kararlarının da makbul olmadığını söylemiştir. (Beyhaki es- Sünenü’l – Kübra, VII,192) Buna göre velilerin yetersiz kaldığı, bulunmadığı ya da yetkilerini kötüye kullandıkları durumlarda yetkili otorite, derhal müdahale edip yetkisini kullanabilecektir. Velayet ve izin konularının bu şekilde önemsenmesinin asıl nedeni ise evliliğin gerekli araştırmalar yapılarak sağlam temeller üzerine tesis edilmesi, telafi edilmesi zor hataların önüne geçilmesi ve evlenecek tarafların aileleri arasında kaynaşmayı sağlamak muhabbetin oluşması içindir.

Peygamber Efendimiz muhtemel gizli evliliklere fırsat verilmemesi için nikâhın aleni yapılmasını, topluma duyurulmasını son derece önemsemiştir. Ona göre, “Haram olan (ilişki) ile helal olan (nikâh) arasındaki ayırıcı özellik, def çalmak ve şarkı söylemek suretiyle duyurmaktır.”(Tirmizi, Nikâh, 6). Kutsal aile müessesinin şenlik havasında, dost ve akrabaların katılımıyla kurulmasını istemiştir. Gizli, saklı, insanların katılımından ve şahitliğinden kaçarak gerçekleşen evlilikler her zaman şüpheli ve sıkıntılıdır. Onun için farklı münasebetler vesilesiyle Hz. Peygamber, “Bu nikahı ilan edin, onu (topluma açık olan) mescitlerde yapın . . . “(Tirmizi, Nikâh, 6) buyurmuştur.

Bir başka hadis-i şerifte ise nikâh esnasında en az iki adil şahidin hazır bulunması gerektiğinden bahsedilmektedir. Aslında nikâhın gizli olmaması, açıkça müzik aletleri eşliğinde, velime (düğün yemeği) verilerek, imkânlar ölçüsünde düğün salonlarında veya kalabalığın oluşabileceği yerlerde ilan edilmesi, sadece iki şahit değil, birçok şahidin bulunmasını temin etmeye yönelik uygulamalardır.

Allahu Teâla bu konuda, “Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile (cömertçe) verin… “(Nisa, 4) buyurmaktadır. Ayette geçen mehir anlamındaki “sadukdt” kelimesi, sadakat ile aynı kökten gelmekte ve erkeklerden, birlikte yuva kuracakları eşlerine olan sevgi, muhabbet ve sadakatlerini bir miktar mal vererek göstermeleri istenmektedir. Erkek, evleneceği kadına bunu vererek gönül yakınlığı kuracak, fedakârlık ve evlilik isteğinde samimi olduğunu göstererek sadakatini teyit edecektir. Bu da ömür boyu devam edecek birliktelikte, sadakati gösteren ilk belirti olması bakımından önemli bir uygulamadır.

Evlilik sırasında erkeğin verdiği mehir, onun sadakatini ifade ettiği gibi kadın açısından da maddi bir güvence anlamına gelir. Bununla beraber “Nikâhın en hayırlısı, en kolay olanıdır.” (Ebu Davud, Nikâh, 30,31) buyuran Allah Resulü, o günkü şartlarda, çevresindeki insanların ekonomik imkânsızlıklarını da göz

önüne alarak, evleneceği eşine verebileceği hiçbir maddi varlığı olmayanlar için de farklı önerilerde bulunmuştu. Bu durumdaki kadın ve erkeğin kendi aralarında anlaşmaları halinde sadece maddi değere sahip malların değil, manevi değeri yüksek olan bir şeyin de mehir olabileceğini belirtmiştir. Nitekim evlenmek isteyip de hiçbir mal varlığı olmayan bir sahabiyi, Kur’an’ dan ezberinde bulunan süreleri eşine öğretmesi karşılığında bir kadınla evlendirmişti. (Buhari, Nikah, 41) Ama, mehirsiz nikahı da yasaklamıştır. (Buhari, Nikâh, 29)

Huzurlu bir toplum oluşturmayı hedeflemiş olan İslam, bu huzurun öncelikle aile yuvasında sağlanabilmesi açısından birtakım sınırlar da koymuştur. Bazı evlilikleri engelleyen hatta yasaklayan bu sınırlar, hep birey ve toplumun mutluluğu için olmuştur. Yüce Allah evlenilmeleri yasak olan kadınlar hakkında şöyle buyurur: “Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, sütkız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi (nikâh altında) bir araya getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Nisa, 23) Kur’an-ı Kerim’de evli kadınlarla evlenilmesi haram kılınmış, (Nisa, 24) Resülullah (sav) da, eşin hala ve teyzesiyle bir arada aynı nikâhta birleştirilmesini yasaklamıştır (Buhari, Nikâh, 28). Hz. Peygamber, iki kız kardeş ile aynı anda evli olmayı de men etmiştir. (Ebu Davud, Talak, 24-25).

Hz. Peygamber (sav), “Nesep yoluyla haram olanlar, emzirme yoluyla da haram olur” (Müslim, Rada,9) buyurarak, aynı anneden süt emen çocukların kardeş mesabesinde olduklarını, dolayısıyla sütkardeşler arasında evliliğin kesinlikle haram olduğunu bildirmiştir.

Allah Teâla, boşanmış veya kocasının ölümüyle dul kalmış kadının evlenebilmesini de belli şartlara bağlamış, bunun için hamile olmayan boşanmış kadının üç adet süresi (Bakara, 228), hamile olmayıp kocasının ölümüyle dul kalan kadının ise dört ay on gün iddet beklemesi gerektiğini (Bakara, 234) bildirmiştir. Ayrıca Cenab-ı Hak hamile iken boşanan veya kocası ölen kadının iddet süresinin doğumla biteceğini (Talak, 4) buyurmuştur. Buna paralel olarak Allah Resulü de bu durumda olan bir kadına ancak doğumdan sonra yeni bir nikâh yapılabileceğini bildirmiştir. (Buhari, Talak, 39).

Müminlerin, Ehl-i kitap haricindeki inanmayan kadınlarla evlenmeleri ve onları nikah altında tutmaları da yasaklanmış, ayrıca mümin hanımların inançsız erkeklerle evlenmelerinin helal olmadığı bildirilmiştir (Mümtehine,10).

Peygamber Efendimizin yasakladığı nikah çeşitleri arasında mut’a (geçici nikah) da bulunmaktadır. (Müslim, Nikah, 21).

Açıkça görülmektedir ki Hz. Peygamber’in nikahla ilgili bütün düzenlemeleri, aile birliğini kurarken sağlıklı adımlar atmak, toplumun yapısını sarsan uygulamaları ortadan kaldırmak, aileye haya, iffet, karşılıklı sadakat, vefa, saygı ve sevgi esasları içinde kurumsal bir varlık kazandırmak içindir. Bütün bunlar, eşler ve çocukların, İslam ailesinin kurumsal varlığı sayesinde kendilerini huzur, şefkat ve güven içinde hissedebilmelerine dönük tedbirlerdir. Resül-i Ekrem’in ifade ettiği gibi: “Birbirini seven (çiftlerin birleşmesi) için nikâh(tan daha iyi bir çözüm) yoktur.” (İbn Mace, Nikah,1) Allah c.c. herkese huzurlu aile kurmayı ve yaşamayı nasip etsin. (Amiin).

Ali Rıza TAHİROĞLU

DİB. Başkanlık Müftüsü

Share
327 Defa Okundu
#

SENDE YORUM YAZ

6+8 = ?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • RAHMANA KUL OLMAK (UBÛDİYYET) -2

    17 Ocak 2025 Köşe Yazarları

    Rabbimize karşı kulluğumuzda ne kadar hassas olsak da, insan olmanın gereği hata ve günahtan uzak kalamıyoruz. Ama hata edenlerin en hayırlısı hatasından pişman olup Rabbine dönmeyi bilendir. Allah da günahını fark edip pişmanlık duyan kulunun tövbe etmesine çok sevinir( Müslim, Tevbe, l). Rahmeti geniş Rabbimiz (Mü'min, 7; Mlüslim, Tcvbe, 14) gecenin son üçte birinde dünya semasına iner (rahmet nazarıyla bakar) ve "Bana dua eden yok mu, duasını kabul edeyim! Benden isteyen yok mu, ona (dilediğini) vereyim! Benden mağfiret isteyen yok mu, onu b...
  • RAHMANA KUL OLMAK (UBÛDİYYET) -1

    17 Ocak 2025 Köşe Yazarları

    Ubudiyet; Zahirî ve bâtıni açıdan Allah’a tam kulluğu ifade eden tasavvuf terimidir. Dinimizde insanın Allah’a karşı hürmet, tevazu, sevgi ve itaatini göstermek, rızasını elde etmek niyetiyle ortaya koyduğu dinî içerikli davranışlar için ibadet, hayatını daima Allah’a karşı saygı ve itaat bilinci içinde sürdürmesi şeklindeki kulluk duyarlılığı için de ubudiyet kelimeleri kullanılmıştır. İbadette belirli fiilleri yerine getirme öne çıkarken ubudiyette bu fillerle kazanılan hal, ahlâkî ve manevi öz ağır basmaktadır. (TDV, İslam Ansiklopedisi, cil...
  • ATATÜRK’ÜN BİLİNMEYEN YÖNLERİ

    17 Ocak 2025 Köşe Yazarları

    Ülkemizin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, Kurtuluş Savaşı'ndaki liderliği ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olarak devlet adamlığı vasıfları herkesçe bilinir. Ancak, kişiliği, ilgi alanları ve bazı özel tercihleri hakkında pek çok kişinin bilmediği ilginç detaylar ve yabancıların duyduğu hayranlık bulunmaktadır. İşte Atatürk'ün pek bilinmeyen yönlerinden bazıları: - Atatürk'ün dünyada “Başöğretmen” sıfatlı tek lider olduğunu, bir geometri kitabı yazdığını, üçgen, açı, dikdörtgen gibi 48 tane geometri teriminin (Türkçe) is...
  • Baba Dağdır, Baba Çınardır, Baba bayraktır Baba Vatandır

    17 Ocak 2025 Köşe Yazarları

    Baba Nasihati: Bir nasihatim var tutarsan, Her yüze gülene aldanma OĞUL, Bir bardak su verir başına kakar, Namert sofrasına aldırma OĞUL. Haramdan uzak ol, söyleme yalan, Görmedim bunlarla bahtiyar olan, Aç olsan da, tokmuş gibi davran, Yokluğunu kimseye, bildirme OĞUL Üç beş kuruş paran olsun bir yerde, Muhtaç olup, boyun eğme namerde, Seni mahcup eder gördüğü yerde, Kapını borçluya çaldırma OĞUL. İbretlik Bir Hikaye: Babasının sürekli “şikâyetleri” nedeniyle babasının evinde yaşamaktan hoşlanmayan bir evlattım. Bana her zaman şunu sö...