Son Dakika
Anadolu’da Türk dünyasında ve aynı kültürle yoğrulan toplumlarda geçmişten günümüze coşkuyla kutlanan Nevruz’ un kısa ve öz olarak bir değerlendirmesini yapmak istiyoruz. Bilindiği üzere varlık âleminde yer alan her şeyin bir yaratıcısı vardır. Eşyaya ve çevreye dikkatle baktığımızda her birinin bir planda yer aldıklarını ve her birinin bir amaca yönelmiş bulunan varlıklar olduğunu görürüz. Tüm bu varlıklar gökler ötesinden gelen sevgi mesajlarıyla düzene konmuş, Yüce Yaratanın kudret eliyle dekore edilmiştir. Bunun için Türklerde doğa kutsal olarak değerlendirilir. Çünkü doğaya baktığımızda kırmızı, al, mavi, yeşilin en anlamlısını görebiliriz. Boy boy yükselen ağaçlar, yeşeren bitkiler, akan sular, canlanan hayvanlar hep birliğin, dirliğin örneği olmuşlardır. Gök yüzüne ışık saçan güneşin, geceleri kainatı aydınlatan ayın, gökyüzünü süsleyen yıldızların, hava, su, bitkiler, hayvanlar, kuşlar, yerde sürünen böceklerin bir insicam, bir uyum içinde tüm insanlığa nasıl hayat kaynağı olduklarına baharda yani Nevruz da daha iyi şahit oluyoruz. Bu şahadetimizi izhar etmek ve doğaya şükran borcumuzu yinelemek üzere de Nevruz’ da buluşuyoruz ve doğanın yeniden canlandığına şahit oluyoruz. Kur’ an, bu manzaraya “ Allah’ın boyası” diyor ve ekliyor: “Böyle bir boyayı Allah’tan başka güzel yapan var mı?”(Bakara,138)
Bu boya insanoğluna ruh güzelliği kazandırmakta, gönüllere sevgi duygularını aşılamakta, duyguları ve düşünceleri berraklaştırmaktadır. Hz. İsa diyor ki: “Eğer bedene göre yaşarsanız öleceksiniz, fakat bedeninizi güzelliklerle, sevgi ile doğayla dolduruyorsanız işte o zaman yaşayacaksınız Böyle bir yaşamı yaşamayanlar ihtirasın, şiddetin, kin ve nefretin esiri olurlar. Bunlar gömülmemiş ölüler denir. Nevruzu bu manada yaşayanlar, yani asabi, kin ve nefret duygusuyla, bencillik, egoizmin metaı, ya da referans aleti veya bir başkaldırı yakıtı olarak kutlayanlar Nevruz’un anlamına, güzelliğine eremeyecekler, doğanın şifasından nasibini alamayacaklardır. Çünkü doğa muhabbet küpünü baharda açar. O küpten gönlünce içenler susuzluğunu giderir. İşte bu küpün açılışını da, açıldığı günü de atalarımız binlerce yıl önce keşfetmişler, bereketin, sevginin, muhabbet sofrasının açıldığı gün anlamına gelen 21 Martı kutlamaya başlamışlardır. Buna da cihana can veren, kan veren, heyecan veren, yeniden diriliş günü anlamına gelen Nevruz adını vermişlerdir.
Bugünde bu güzel gelenek, hem ülkemizde hem de Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde ve diğer ülkelerde görkemli bir şekilde kutlanmaktadır. Türkistan’da, nevruz kutlamaları için bir hafta önceden hazırlıklara başlanır. Evler ve sokaklar temizlenir.
Nevruzda küsler barışır, büyükler ziyaret edilir, bugün mümkünse bütün aile bir araya gelir. Nevruz törenleri çerçevesinde başta evler olmak üzere cadde ve sokaklar temizlenir, renkli elbiseler (kırmızı, sarı, yeşil) giyilir ve bu süre içerisinde temizliğe son derece önem verilir. Yine nevruz etkinlikleri çerçevesinde çeşitli yiyecek ve tatlılar, çörekler ve nevruz gününe mahsus özel yemekler yapılır.
Kırda, tabiat ananın kucağında çadırlar kurulur. Kurulan çadırlar evlerden getirilen tarihi kilimlerle, halılarla, genç kızların nakış ve süslemeleriyle döşenir.
Genç kızlar işlemelerini, yaşlılar ise çeyizlerinden arta kalanlarını renk renk, desen desen nakışlarını tabiat anaya sunmak, onunla paylaşmak üzere nevruz alanına getirirler.
Nevruzla birlikte genç kızlar ve delikanlılar toplu halde bir araya gelerek müzik eşliğinde şarkılar söyler, şenlikler düzenlerler.
Bu şenlikler sırasında dostlukla kızlar ve erkekler bu vesileyle birbirlerini tanıma fırsatı bulurlar ve böylece topluluğun çoğalması sağlanmış olur. Aynı zamanda bu bir erginlik töreni anlamına da gelir. Bu törenin belki de temel amacı bir yıllık sıkıntı, hastalık vs gibi şeyleri öldürmek ve ateşin de üstünden atlamak suretiyle yeni yıla sağlıklı, mutlu ve bütün kötülüklerden arınmış bir şekilde girmek hedeflenmektedir. Doğanın doğum ve ölüm süreçleriyle İnsanın da doğum ve ölüm çizgisi, ilişkilendirilir. Ayrıca kıra çıkmaktan maksat; sevenlerle sevilenlerin buluşmasıdır. Burada Güzellik metaının sahipleri sevdalarını aşk pazarında teşhir ederler. Sonra ateşler yakılır, üzerinden atlanılır, aydınlık karanlığa üstün gelsin diye. Yeni yıl şen ve neşeli geçsin diye gözyaşı dökülmez, hüzün duyulmaz, kin tutulmaz. Bunların yerine şarkılar söylenir, raks edilir, dilekler tutulur., kutlu pınarlardan su içilir. En yüksek dağda biten tek ağaç dilek ağacı olur. Herkes ufak kumaş parçasını bu ağacın dallarına bağlayarak dilek tutar. Bunun için önceden saçlar, eller, ayaklar kınayla boyanır. Yine elbiselerde kırmızı renk uğur işaretidir. Delikanlılar at yarışları düzenler, başka yarışmalar yaparlar. Yumurta boyarlar, boyanmış yumurtaları birbiriyle kırma yarışı yapılır. Hemen herkes tarafından Ahmed Yesevi Hazretlerinin türbesi ziyaret edilir, dualar yapılır. Allah’tan bereket, sağlık ve mutluluk vermesi için niyaz edilir
Değerli okurlar, doğada bir olmanın, yeniden dirilmenin yaşandığı Nevruz gününde, ruhani bir medeniyet doğadan insana misk kokusu canlarda tüter. Kur’an bu gerçeği şöyle ifade eder: ‘ Doğuda batı da Allah’ın. Nereye dönerseniz Allah’ı orada bulursunuz. Allah engin ve bilgindir ‘(Bakare /2: 115). Yani gördüğün her şey Hak’tan başka bir şey değil. Halkı Hak’la ve Hakk’ı halkla yeknezar / bir kılar. İşte Nevruz halkla Hakk’ın buluştuğu gündür. Zaten ‘ Tevhit ‘ akidesi de bundan başka bir şey değildir. Hz. Ali,’ her ne gördümse onunla beraber Yaratanı gördüm’ buyurmuştur. Bunu anlamak için şu söze kulak verelim : “ Her neye baksam, her neyi gördümse, karşımda sen varsın. Yüzündür cihanı aydınlatan ”.
Yunus Emre’nin şu sözleriyle yazımızı sonuçlandıralım:
Girem denize gark olam,
Ne elif, ne cim dal olam.
Dost bağında bülbül olam.
Güllerin derem, yürüyem.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
14 Mart 2025 Köşe Yazarları
14 Mart 2025 Köşe Yazarları
14 Mart 2025 Köşe Yazarları
06 Mart 2025 Köşe Yazarları