Son Dakika
Merhamet “acımak, şefkat göstermek” anlamında olup, “acıma duygusu, bu duygunun etkisiyle yapılan iyilik, lutuf” anlamında isim olarak kullanılan merhamet, Allah’ın bütün yaratılmışlara yönelik lutuf ve ihsanlarını ifade etmekte, bunun yanında insanlarda bulunan, onları hemcinslerinin ve diğer canlıların sıkıntıları karşısında duyarlı olmaya ve yardım etmeye sevk eden acıma duygusunu belirtmektedir. (TDV. İslam Ansiklopedisi) Merhamet aynı zamanda Allah”ın Rahmân isminin bir yansımasıdır. (Tirmizî, Birr, 16)
Var olan bütün mahlukatın yaratılışları, Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın rahmetinin tecellisi ile olmuştur. Allah, “sınırsız ve sonsuz rahmet ve merhamet sahibi” anlamında, “Rahmân ve Rahîm” dir. ( Neml, 30) Kutsî bir hadiste Allah,“Rahmetim gazabımı geçti.” (Buhârî, Tevhîd, 22) buyurarak, merhametinin gazabından önde geldiğini bildirir. Yüce Rabbimiz, bu rahmet ile (En’âm, 6/54) yarattığı tüm canlılara acır, şefkatle muamele eder ve nimetler vererek ihsanda bulunur.
Allah’ın rahmetinin ne kadar büyük, geniş ve sınırsız olduğunu Resûlullah şöyle bir örnek ile anlatıyor: Bir savaş sonrası, esirler arasında bir kadın telaşla yavrusunu arıyordu ve çocuğunu buldu ve onu kucaklayıp bağrına bastıktan sonra emzirmeye başladı. Durumu gören Hz. Peygamber yanındakilere, “Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına inanır mısınız?” diye sordu. Onlar da, “Hayır.” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Peygamber (sav), “Bilin ki, Allah”ın kullarına olan rahmeti, bu kadının çocuğuna olan şefkat ve merhametinden çok daha fazladır.” (Buhârî, Edeb, 18) buyurdu.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in en önemli özelliği, alemlere rahmet olarak gönderilmesi (Enbiya, 107) ve Merhamet ve Şefkat Peygamberi olmasıdır.( Tevbe,128) Kaba ve katı yürekli cahiliye toplumunun onun etrafında toplanmalarına sebep de yine bu özelliğidir. ( Âl-i İmrân,159)
Kur’an ahlâkı ile ahlaklanan ve Hz. Muhammed’i örnek ve önder kabul eden müminler, birbirlerine karşı merhametli olmalıdır. Peygamberimizin anlatımıyla “Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer.” (Müslim, Birr, 66).
“Merhametliler (var ya!)… Rahmân, işte onlara merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündeki(ler) de size merhamet etsin.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 58) uyarısıyla, merhametin merhametle beslendiğini ifade etmektedir. Dolayısıyla Allah’tan rahmet bekleyen kimse, şefkat ve merhameti bir yaşam biçimi olarak benimsemelidir. Ancak Allah’ın sınırlarını ihlâl edenlere, zalim Siyonistlere ve emperyalistlere cezalarını vermemek, Allah’ın istediği bir merhamet değildir. Zira azgına şefkat göstermek, onu başkalarının hakkına tecavüze teşvik edecek ve bu merhametten maraz doğmasına neden olabilecektir. Kısaca masum “İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.” (Buhârî, Tevhîd, 2) diyeceksin ve gereğini geciktirmeden yapacaksın.
Hakiki imân ile merhamet arasında çok sağlam bir bağ vardır. Bu sebeple müminler, Allah’ın bütün yarattıklarına karşı merhamet duygusu beslerler. Sadece kendi yakınına, eşine, dostuna değil; zulme, haksızlığa ve katliama maruz kalan bütün mazlumlara, çocuklara, kadınlara ve yaşlılara karşı ve hatta hayvanlara, ağaçlara, haşerata ve nebatata karşı merhametli olmak zorundadır. Çünkü, inancımız bunu gerektirir. Bu cümlelerden hareketle nerdeyse 250 güne yaklaşan, Gazze’de ve Filistin’de katliam ve soykırım bütün acımasızlığı ile devam ediyor. En büyük tepki, iki milyara yakın İslam dünyasından beklenirken, vicdan ve merhametleri tükenmemiş başka cenahlardan geliyor. Bunu da sosyal medyada sık sık paylaşıyoruz. Bu dünyada acınacak bir halimiz var. Ahiretteki durumumuzu ise beraberce tefekkür edelim. Düşününce de aklıma hep “sarı öküz” hikayesi geliyor.
“Geniş düzlüklerde yaşayan kalabalık bir yaban öküzü sürüsü varmış. Haliyle, etraflarında aç aslanlar eksik olmazmış. Fakat sürü çok kalabalık olduğu için, bunlara saldıran aslanlar hırpalanır, geri çekilmek zorunda kalırlarmış. Bir gün, yaşlı topal bir aslan, sakin bir şekilde tek başına sürüye yaklaşmış. Sürünün lideri ile konuşmak istediğini söylemiş. İri yarı genç bir öküz öne çıkmış.
Aslan demiş ki: “Bakın öküz kardeş, biz sizinle burada sulh içinde yaşamak istiyoruz, ama sizin içinizde şu sarı öküz var ya, o bizim sinirlerimizi çok bozuyor. Onu görünce çılgına dönüyoruz. Size saldırmaktan kendimizi alamıyoruz. Onu bize verin, biz bir daha size saldırmayız. Barış içinde yaşarız.”
Öküz: “Bunu bir düşünelim.” diyerek sürünün içine dönmüş. Öküzler, bundan böyle rahat edeceklerini düşünerek, sarı öküzün aslanlara verilmesine karar vermişler. Sadece yaşlı ve tecrübeli bir öküz, “O bizi en iyi organize eden ferdimiz, onu vermeyin.” diye karşı çıkmış. Ancak dinlememişler ve sarı öküzü aslanlara vermişler.
Bir süre geçmiş, yaşlı topal aslan tekrar görünmüş. Aynı hikâye tekrarlanmış. Bu sefer kısa kuyruklu kara öküz onların sinirini bozmakta, çılgına döndürmekte imiş. Onu verirlerse barış sürecekmiş… Ve kısa kuyruklu siyah öküz de verilmiş.
Günler böylece geçerken, aslanlar da acıktıkça bir bahane ile sürüden bir öküzleri almışlar. Öküzler de, barış bozulmasın diye istediklerini aslanlara teslim etmişler…
Böylece, aslanların gücü arttıkça, öküzleri daha çok tehdit etmeye başlamışlar ve almışlar…
Öküzlerin artık güçlenen aslan sürüsüne karşı koyacak gücü kalmamış. Toplanıp “Biz nerede hata yaptık da bu savaşı kaybettik.” diye tartışmaya başlamışlar. Ve yaşlı öküz söz almış demiş ki:
“Biz bu savaşı sarı öküzü onlara verdiğimiz gün kaybetmiştik!”
Kıssadan hisse çıkarmak önemlidir. Yoksa yaşlı öküzün sözü, hisse çıkarmayanların (Allah korusun) kaderi olur!
Allah’ın, kâinatta var olan bütün varlıklara merhametle muamele ettiği gerçeğinden hareketle; biz inanan insanların, rahmeti kendimize ilke edinmemiz gerektiği son derece açıktır. Çünkü merhamet ve şefkat, bizi asıl sahibimize, yani Allah’a yaklaştıracaktır. O hâlde, Kurban Bayramının yaklaştığı şu günlerde, gayemiz Allah’a yakın olmak ise, merhameti ve şefkati elden bırakmayacağız. Dolayısıyla her mümin, cennete giden yolun merhametli olmaktan geçtiğini bilmelidir.( Müslim, Cennet, 63)
Ali Rıza Tahiroğlu
DİB. Başkanlık Müftüsü
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
04 Ekim 2024 Köşe Yazarları
04 Ekim 2024 Köşe Yazarları
04 Ekim 2024 Köşe Yazarları
27 Eylül 2024 Köşe Yazarları