Son Dakika
Anayasa değişiklik paketi için çoğu üniversite mezunu olan 550 milletvekilinin uzlaşma başarısı gösteremedi. AKP’nin meclis çoğunluğunu arkasına alan hükümetin başbakanı çok ısrarlı bir dayatma sonucu referandum ile anayasa değişikliğini kabul ettirmek istiyor. Şimdi 26 ayrı soruya tek cevaplı halk nezlinde çözüm aranıyor. Cevap basit ve tek kelime. Soru ise 26 ayrı bilmece gibi karıma karışık. Herkesin anlaması mümkün değil. Millet olarak doğru cevabı bulmamız tesadüflere bağlı. İnsanların çoğu neden evet, neden hayır diyeceklerini bilmiyor. Her birisi takılmış bir partinin peşine, futbol takımı tutar gibi onların borazanlığını yapıyor. Onların “Evet”i evetimiz, onların “Hayır”ı hayırımız oluyor.
26 madde incelendiğinde, 24 tanesine toplumun çoğunluğu evet diyor çünkü hepimizi ilgilendiriyor. 2 madde varki yüksek yargı ile ilgili, TBMM’de bulunan mahkemelik 312 milletvekilini daha çok ilgilendiriyor. Belki de bu nedenle 24 madde, allanıp pullanıp süslenerek, Yüksek Yargıyı ilgilendirilen o iki madde için dolgu maddesi olarak kullanılmak isteniyor.
Görülen o ki, vekiller millete tuzak kuruyor, şaşırtıyor, sağ gösterip sol vuruyor. Böylece bu iktidarın, yargıyı ele geçirme amacı ortaya çıkıyor. Referandumda sorulan maddeler dururken, sayın başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve diğer parti liderleri, milleti aydınlatmaları için cevaba esas konuları (maddeleri) anlatmaları gerekirken, miting meydanlarında duygu yüklü konuları dile getirerek bir oy için milleti yüreğinden vuruyorlar. Bazen sinirlenip haykırıyorlar, anlatmayıp anla kardeşim diyorlar. Mitinglerde konuşulan konunlardan, boy, pos, soy, sop tartışmasını referandumla millete sorsalar, “Ne boy, ne de soy, bize akıl gerek akıl!” cevabınını almazlar mı? Ne yazık ki meydanlarda konuşulanlar, anlatılanlar, referandum ile sorulanlar arasında yok. Hele Başbakan, 1 oy almak için, tarihe mal olmuş, yaşandığı yıllarda devlet politikası olarak çözüme kavuşturulmuş, toplumsal konuların olumsuz yönlerini dile getirerek, o günün devlet adamlarının arkasından neler söylüyor neler, hep birlikte işitiyoruz. Ancak son 8 senede, yapılan özelleştirme ile bu iktidarın sattığı devlet yatırımlarının o devlet adamları zamanında yapıldığını hiç söylemiyor, onlar için Allah razı olsun demiyorlar. İktidarı döneminde 350 milyar dolar devlet borçlarının artmasından hiç söz etmiyor. “350 milyar dolar ne oldu?” diyen soranlara da, yalnızca “Duble yol yaptık ya!” cevabını verebiliyor.
Tek başına iktidar olanlar, icraat yaparken kısmen bilgisizlikten, kısmen deneyimsizlikten, belki de kendilerine aşırı güvenden kanunları zorluyarak, bazen de kanunları aşarak işler yapmak isterler. Böylesi bir durumda kendilerine muhalefeti ve yargıyı engel görürler. Hâlbuki en büyük engelin kendi yetersizlikleri ve aşırı isteklerinin olduğunu hiç ama hiç kabul etmezler. Bu nedenle sürekli yetki ve güç arayışında olurlar, “Ayranım ekşi” demezler. “Çok güzel oynarım ama yerim dar” derler.
Bugünkü tek başına iktidarda, “Ayaklarımda prangalar var” diyerek, üstü kapalı milleti şaşırtarak yüksek yargıyı ele geçirme arzusu var. Bu gerçekleşirse yasama, yürütme, yargı tek elde toplanır. Bu halde devlet ve demokrasi telafisi imkansiz yara alabilir.
Lütfen bakınız, genel seçimlere az bir zaman kalmasına rağmen, alel acele anayasa değişikliğine gidilmesi ve hatta dayatılması, iktidarın muhtemel seçimlerde çok büyük oy kaybı korkusundan veya son derece ciddi baskı altında kalmasındandır. Bu nedenle de referanduma başvurulmuş olabilir. Eskişehir Emniyet Müdürü ne diyor “ İçinde yaşadığımız olaylar, karşı karşıya kaldığımız durum, bir örgütün, bir cemaatin, devlet içindeki elemaları vasıtasıyla yürüttüğü örgütsel faaliyetlerdir. Karşımızdaki kişiler, polis, virgül, hakim, savcı değil, örgütün, cemaatin elemanlarıdır. Devletin hukukunu değil, cemaatin talimatlarını yerine getiriyorlar.”
Bu iddialar doğru ise, devlet kurumları cemaat ve örgütü tarafından kuşatılmışssa, bu iktidar devlet kurumları ile 8 yıldır sürdürdüğü çatışmalarla, farkında veya farkında olmadan, cemaat ve örgütüne yeni mevziler kazandırmışsa böylece kendi yarattığı ahtapot hem kendisine hem ülkeye bela olmuşsa, anayasa değişiklik paketinin hazırlanmasında referanduma gidilmesinde, cemaatin ve örgütünün baskısı varsa, (zira cemaat ve örgütün en büyük hedefi yüksek yargıyı ele geçirmektir) ve bu maksatla referandum yapılıyorsa, ülke için ne kadar vahim bir durum, değil mi?
Daha önce Çağdaş Develi Gazetesi’nde yayınlanan bugünkü yazım da dahil tüm Referandumla ilgili yazılarımın sonucunda çok düz mantıkla düşünelim. Referandum sonucu EVET çıkarsa; bu evet kararı millet için yanlış bir kararsa demokratik yolla tekrar düzeltmek imkânsız gibi bir şey olur. Sonuç HAYIR çıkarsa; Anayasa’yı yeniden yapmak değiştirmek her zaman mümkündür. HAYIR demek kimseyi kaybettirmiyor. Bu nedenle HAYIR demek daha akılcı gözüküyor.
Yukarda yapılan açıklamalar ışığında, bu kez de ben “HAYIR” demenin tam zamanı diyerek, “HAYIR” diyorum !
Etiketler: 12 Eylül 2010 » Çağdaş Develi Gazetesi » Develili Yazarlar » kadir özdamarlar » Mehmet ÖrükBENZER HABERLER