Son Dakika
Kıbrıs, tarih boyunca Orta Doğuya açılmak isteyen devletler için, vazgeçilmez stratejik ve ticari bir üs olarak görülmüştür.
Kıbrıs adası 1517 yılında Osmanlı hâkimiyetine geçmiştir. 1878 yılına kadar 361 yıl Osmanlı idaresi altında yönetilen Kıbrıs, bu tarihten itibaren geçici olarak İngiltere’nin idaresine verilmiştir. İngiltere 1960 yılına kadar Kıbrıs’ta hâkimiyetini sürdürmüştür.
1960 yılında, Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın garantörlüğünde Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur. Kıbrıs Anayasası’na göre Türkler ve Rumlar iki eşit toplumu birlikte yönetmelerine karar verilmiştir. Ancak Rumların “Enosis – Büyük Yunanistan’ı kurma” hayallerini sürdürmeleri üzerine bu cumhuriyet uzun ömürlü ve kalıcı olmamış, 1967 yılında geçici bir Türk yönetimi kurulmasına neden olmuştur.
15 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamayı hedefleyen EOKA-B lideri Nikos Sampson, Yunanistan’da iktidarda bulunan cuntanın desteğiyle gerçekleştirdiği darbeyle Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’u devirmiştir. Aynı gün sabahı Kıbrıs’ta “Elen Cumhuriyeti” ilan edilmiştir.
Bunun üzerine Türkiye, Zürich ve Londra antlaşmalarına dayanarak konu ile ilgili toplantılar yapmıştır. Toplantı sonrası “Yapılan darbe bir Yunan müdahalesidir. Adadaki anayasal düzen yıkılmış, gayrimeşru bir askeri yönetim kurulmuştur. Türkiye bunu antlaşmaların ve garantilerin ihlali saymaktadır” açıklaması yapmıştır. Bunun sonucunda garantör devlet sıfatıyla 20 Temmuz 1974 günü sabahı Kıbrıs’a çıkarma yapılmasına karar verilmiştir.
Yapılan müdahale sonrasında 1963’ten bu yana sürekli ölüm korkusu ile yaşayan Kıbrıs Türkleri, 20 Temmuz 1974′ te elde edilen zaferle huzur ve güvene kavuşmuşlardır.
22 Temmuz 1974 tarihinde BM tarafından Rumlara karşı verilen ateşkes kararı Türk Devleti tarafından uygulamaya konulmuştur. 25 Temmuz tarihinde Cenevre’de başlayan görüşmeler 30 Temmuz tarihine kadar sürmüştür. Toplantı sonrasında adada bulunan Rum-Türk taraflarının devamlılığı ve adanın federal devlet statüsünde kalmasında mutabakata varılmıştır. Ateşkesin ardından adada 40.000 Türk askeri bulundurulmuştur.
Rumlar Birinci Cenevre Anlaşması hükümlerine uymamış, kendileri tarafından işgal edilmiş Türk yerleşim yerlerini boşaltmamışlardır. Karma köylerde bulunan Rum Milli Muhafız Ordusu çekilmemiş, üstelik etrafını çevirdikleri Türk köylerinde genç-yaşlı, çoluk-çocuk demeden insanları katletmeye devam etmişlerdir.
Bu arada ikinci Cenevre görüşmeleri başlamış, ancak bir sonuç çıkmamıştır. Bunu üzerine Türkiye, Kıbrıs için sürdürdüğü yoğun diplomatik temaslardan bir sonuç alamayınca, “Ayşe Tatile çıksın” parolası ile ‘Kıbrıs Barış Harekâtının ikincisine başlamıştır.
Günün erken saatlerinde Türk Ordusu, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri, Kıbrıs’a havadan indirme ve denizden çıkarma yapmaya başlamıştır. Acil olarak toplanan TBMM, hükümete genel savaş açma yetkisi vermiş ve 14 ilde sıkıyönetim ilan etmiştir.
İkinci Barış Harekâtı, birincinin aksine, dünya kamuoyunda Türkiye’nin aleyhine bir havanın doğmasına sebep olmuştur. Birinci Harekât hukuki bir hak olarak görülmesine rağmen, ikincisi bir işgal olarak düşünülmüştür. Yunanistan’ın dışında en büyük tepki Sovyet Rusya ve Amerika’dan gelmiştir.
Kıbrıs neden önemlidir? Çünkü Kıbrıs, stratejik olarak ve Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından çok büyük bir önem taşımaktadır. Adadaki Türk varlığının korunması, Türkiye açısından hayati öneme sahiptir. Kıbrıs kaybedilirse, Türkiye nefes alamaz hale gelecektir. Kıbrıs’ın üzerinde oynanmak istenen oyunlar, Türkiye ve Kıbrıs Türkleri tarafından asla kabul edilmemelidir.
Kıbrıs konusunda, bölgenin stratejik önemini yansıtan birçok jeopolitik hesabın yanı sıra son günlerde gündemde olan Doğu Akdeniz’deki doğal gaz ve petrol yataklarının küresel güçler tarafından kullanılması da etkili olmaktadır.
Kıbrıs Barış Harekâtın 44. yılını kutluyor, bu vesileyle Kıbrıs şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi de minnetle anıyorum.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
26 Şubat 2021 Köşe Yazarları
23 Şubat 2021 Köşe Yazarları
23 Şubat 2021 Köşe Yazarları
19 Şubat 2021 Köşe Yazarları