İNSANLIK ONURU

Ali Rıza TAHİROĞLU

İnsan onuru sözlüklerde, izzetinefis, haysiyet, özsaygı, şeref, erdem, vakar, gurur, saygınlık, kendine saygı duyma ve başkalarını da kendine saygılı kılma olarak açıklanmakta. (Osmanlıca Türkçe Sözlük, Mustafa Nihat Özön, Bilgi Yayınevi, Ankara,1971).

Kur’an’a göre “ahsen-i takvim” üzere, en güzel surette yaratılan insan, eşref-i mahlûkattır. (Tîn Suresi, 4)Yaratılmışların en onurlusudur. Her insan onurlu doğar. “Biz Âdemoğlu’nu mükerrem (onurlu) kıldık”( İsrâ, 70.) ayetine göre onur, şeref, itibar, değer, izzet, kerem bizzat, Yüce Allah’ın doğuştan her insana lütfudur. İnsan; ırk, dil, renk, cinsiyet, soysop, servet, zenginlik, sınıf, statü, makam-mevki, şan-şöhret, mezhep-meşrep gibi aidiyetlerle onur kazanamaz. İnsanı onurlu veya onursuz kılan temel kriter, imanı ve davranışlarıdır. Kamil imanını salih ameliyle bezeyip ve güzel ahlakıyla süsleyen en onurlu bireydir.

Kültürümüze göre insan, gaye varlıktır. Hiçbir insanın varlığı, başka bir varlığa araç haline getirilemez. Zira insan, âlemin zübdesi (çekirdeği, özü), kâinatın göz bebeğidir. Şeyh Galib’in ifadesiyle:

“Hoşca bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen, (Kendine güzelce bak ki, alemin özüsün sen,)

Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen” (Varlığın göz bebeği olan ademsin sen)

Hiçbir ideoloji, insandan ve insanlık onurundan daha değerli değildir. Din, devlet, hukuk hepsi insan onurunu korumak ve yüceltmek içindir. İnsan onurunu rencide eden hiçbir söz ve davranış, meşruiyetini Hz. Adem (a.s) dan başlayıp Hz. Muhammed (s.a.v.)’e kadar gelen İslam Peygamberlerden ve semavî dinlerden (İslâm) alamaz. Bir insanın kanını dökmek ve öldürmek bütün insanlığı yok etmekle eşdeğer olduğu gibi, . bir insanın onurunu kırmak bütün insanların onurunu kırmakla gibidir.

Bu itibarla insanın, hem kendisinin hem de başkalarının onurunu kırıcı her türlü söz ve davranıştan kaçınması gerekir. Fert kadar toplumun huzuru da insan onuruna saygıya ve onurlu bir hayata bağlıdır. Bu nedenle toplumu oluşturan kesimlerin onurlu bir hayat sürdürmesine yönelik her türlü tedbirin ilgililerce alınması elzemdir. Aksi takdirde toplumsal huzur ve barış bozulur. Tarihin her döneminde, insan onurunun çiğnendiği pek çok dönemlerin yaşandığı dönemler olmuştur. Onuru ayaklar altına alan insanlar, belli bir millete, belli bir coğrafyaya ya da siyasi anlayışa özgü de değildir. Hemen her coğrafyada farklı dine, etnik kökene, siyasi anlayışa sahip bölgelerde bu tür “onuru kırıcı” uygulamalara rastlamak mümkündür. Modern zamanlarda insanlık onuruyla asla bağdaşmayan soykırım, cinayet, işkence, şiddet, dışlama, ötekileştirme, aşağılama, zulüm, haksızlık gibi birçok uygulamaya hemen her gün şahit olmaktayız. Dünyanın birçok yerinde insan onuruna karşı geçmişte işlenen ve halen işlenmekte olan (Filistin, Gazze …) suçların çeşitli bahanelerle görmezden gelinmesi insanlığın bugünü ve geleceği adına düşündürücü ve endişe vericidir. Özellikle Müslüman insanların onurunun göz ardı edildiği, zedelendiği, ayaklar altına alındığı; Müslüman insanı onursuzlaştırma, itibarsızlaştırma, değersizleştirme ve değerlerinden soyutlama gayretlerinin küresel ölçekte emperyalist ve siyonistlerin politikaları hâline geldiği açıkça görülmektedir. İnsanlıktan nasibini almamış İsrailli, ABD’li Avrupalı ve diğer yandaşları ve paydaşları olan emperyalist ve Siyonist güçler ve yöneticileri, genelde İslam dünyasına ve özelde de ise şimdilik Filistin, Gazze, Yemen, Irak, Suriye Afganistan, Doğu Türkistan, Arakan, Bosna ve Afrika’nın bir çok yerinde insanlık suçu soykırım ve katliamlarını yaptılar ve devam ediyorlar. Bir de bunlara çanak tutan içimizdeki beyinsizler var. Bunlar, önceden satın alınmış ve içimize dışarıdan sokularak yerleştirilmiş hainler… Bunlar kimlerdir? Bunlar sosyal medyada dolaşırken zaman zaman karşınıza çıkan Türkiye ve İslam aleyhtarı konuşmalar yapan, terör seviciler, ABD nin, Fransa’nın, Almanya’nın, İngiltere’nin ve İsrail’in… sokak conileridir.

Peki, 56 İslam ülkesi, iki milyar Müslüman nerede ve ne yapıyor? 22 Arap ülkesinin sesi boğazına kaçmış, sıranın kendisine gelmesini bekliyor. İran’ın kiminle iş tuttuğu hiç belli değil! Korkarım ki, bu zafiyet ve korkaklık daha büyük sıkıntılara gebe olacak gibi… İslam dünyasının kahir ekseriyeti elini açmış, “Allah’ım bizi koru, kurtar; kafirleri kahret” diye dua ediyor. Şimdi kendimize soralım. Bu günün duası bu mu olmalı?

Ali Rıza Tahiroğlu

DİB. Başkanlık Müftüsü