logo

İnsan En yüceden En Aşağıya Doğru Basamak Basamak Görüş Alanına Çıkar

Her insan yüce bir nur olan yüce bir Yaratandan gelir ve yine ona döner.
İlahi ışık, en yüceden en aşağıya doğru basamak basamak görüş alanına çıkar.
Bu basamaklar, değişik nitelikli varlık türlerini oluşturur. Görünmeyenden görünür duruma gelme eylemidir bu varoluş.
Varlık türleri içinde Allah’a en yakın olan ise insandır.
İlahi nurun tecelli ettiği bilinen en üst düzey ifadesi olan insan, iyi ve kötünün savaştığı alandır aynı zamanda. Allah’ın bütün vasıflarını kuşanacak şekilde mükemmelleşebilen insan Allah ile yeryüzündeki bağı oluşturan tek varlıktır. İnsan aynı zamanda kamil insan hedefine ulaşmak için varlığının saflığını bozan, itibarını ayağa düşüren, insanlık haysiyetini unutturan şeytani fıtratın da sahibidir. Şeytani iradenin oluşmasına sebep olan bu insana kötülüğün çocukları diyoruz.
Kötülüğün çocukları Para düşkünüdür, övüngendir, kibirlidir, küfürbazdır. Bunlar, anne baba sözü dinlemez, nankördürler, kutsallıktan ve sevgiden yoksundurlar. Uzlaşmaz, iftiracı, özünü denetleyemez, azgın ve iyilik düşmanıdır. Allah yolundaymış gibi görünürler ama bu yolun gücünü inkar ederler. Yozlaşmış idarecilerle olmaya, cehaletlerine, yolsuzluklarına dini kisve büründürmeye gayret ederler. Toplumun acımasız iradesi altında ezilen kimsesizlere sahip çıkmazlar. Servetlerine servet katarlar. zevk ve bolluk içinde yaşarlar. dalkavukluğu, entrika ve rüşvetle yaşamayı meslek edinirler.
Zor koşullar altında yaşayan yoksulların acımasız bir şekilde kaderine terk edilişinden rahatsız olmazlar. Adaletin zenginden yana kanunların güçlüden yana yürütülmesini isterler. Bunlar bedence ve ruhça bozulmuşlardır. Bunların servetleri çürümüş, giysilerini güve yemiş, altınları, paraları servetleri pas tutmuştur.
Bunlar kötülük, hırsızlık, zulüm gibi kirli yaşamın çocukları olmuşlar.
Kötülüğün çocukları yoksulluğun, haksızlığın, hırsız ve soygunculuğun topluma egemen oluşuna zemin hazırlarlar. Velhasıl, halkı sömürenlerin çirkin yüzü kötülüğün çocuklarıdır.

Share
3.944 Defa Okundu
#

SENDE YORUM YAZ

1+9 = ?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • RAKAM VE SAYI

    13 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    Günlük hayatta "rakam" ve "sayı" birbirine yakın birer kavram olduğu için bazen birlikte söylemek durumunda kalabiliriz. Ancak matematiksel olarak bu iki kavram arasında önemli bir fark vardır. Bu farkı anlamak, matematiksel düşünce yapısının temelini oluşturmaktadır. Rakam, kelimesi Arapça kökenlidir ve sayıları yazılı olarak ifade etmek için kullandığımız sembollere denilmektedir. Modern ondalık sayı sisteminde kullandığımız rakamlar şunlardır: 0,1,2,3,4,5,6,7,8,9'dur. Yani, toplamda 10 adet rakam vardır. Rakamlar, sayıları oluşturmak için k...
  • Dünya Kayserililer Günü İstanbul’da Kutlandı

    13 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    İstanbul'da yaşayan Kadim şehir Kayserililer Senenin 38. gününe denk gelen 7 Şubat “Dünya Kayserililer Günü” 7. etkinliği düzenledi. Kayseri Kültür ve Tanıtım Platformu tarafından organize edilen 2019 yılında başlatılan bu yıl ise yedincisi düzenlenen etkinlikte 11 ilimizi etkileyen 6 Şubat depremlerin 2.yılında hayatını kaybeden canlar unutulmadı. Kur'an-ı Kerim okundu dualar edildi. Tomarzalılar Vakfı Hekimoğlu Kültür Merkezinde gerçekleştirilen programın sunumunu Platform başkanı Ahmet Keklik üstlendi. Etkinliğe ev sahipliği yapan Tomarzalı...
  • DOMATESİN TARİHÇESİ

    07 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    Domates (Solanum lycopersicum), patlıcangiller familyasına ait, dünya genelinde yaygın olarak yetiştirilen ve tüketilen bir bitkidir. Botanik olarak meyve sınıfına girse de mutfakta sebze olarak kabul edilir. Domatesin ilk olarak ne zaman "bulunduğu" sorusu biraz karmaşık olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü domatesin varlığı binlerce yıl öncesine dayanmakta ve bu süreçte evrim geçirerek bugünkü haline gelmiştir. Bu nedenle, belirli bir "bulunma" tarihi vermek zor. Domatesin kökeni Güney Amerika'daki And Dağları bölgesine, özellikle Peru ve Ek...
  • Saraydaki Kayserili

    07 Şubat 2025 Köşe Yazarları

    “O günlerde üstüne bir durgunluk çökmüştü. Düşüncelere dalmıştı. İşte o sırada hiç unutamam 16 Kasım 1922 günü, sabah kahvesini götürdüğüm zaman tuhaf tuhaf yüzüme bakarak: - Şaşkın şaşkın ne duruyorsun karşımda? Git bana bir kahve daha yap, dedi . - Onu ilk defa bu kadar sinirli ve bitkin görüyordum. Geceyi uykusuz geçirdiği belliydi. Sesi bile sönükleşmişti. İkinci kahveyi götürdüm. Her zamanki gibi, bir kenarda durdum. Yaklaşmamı işaret etti. - Vaziyetin vehamet kesbettiğini biliyorsun burada , artık hayatımız tehlikede…Binaenaleyh , ben ...