logo

GEÇEN BİR YILIN MUHASEBESİ

Herkesin zaman algısı farklı olsa da zamanın evrendeki en değerli kaynak olduğunda hemfikirdirler. Fakat bu öyle bir değer ki; durdurulamaz, tasarruf edilemez, biriktirilemez, saklanamaz, alınıp satılamaz, ödünç verilemez, kişiye özel duruma dönüştürülemez, devredilemez, geri döndürülemez ve ötelenemez.
Allah (cc) Kur’an-ı Kerimde adı “Asır/ zaman” olan bir sure indirmiştir ve öneminden dolayı ona yemin ile başlamaktadır. “Andolsun asra / zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).” (Asr suresi,1-3). Seleften biri derki: “Asır suresinin mânâsını pazarda buz satan birinden öğrendim.“ O şahıs sabahleyin pazara çıkar ve şöyle seslenirdi: „Sermayesi eriyen bu adama acıyın! Sermayesi eriyen bu adama acıyın! ” Onun bu sözünü işitince: ‘İşte insanın hüsranda/zarar ve ziyan içerisinde olmasının anlamı budur.’ dedim.
Peygamberimiz (sav) de bir hadisi şeriflerinde “İki nimet vardır ki, insanların bir çoğu bunların kıymeti hakkında aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.”(Buhari, Rikak,1) buyururken bir başka hadislerinde ise, “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin; Ölüm gelmeden önce hayatın, Hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş vaktin. İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin. Fakirlik gelmeden önce zenginliğin.” (Buharî, “Rikak”, 3; Tirmizî, “Zühd”, 25) buyurmuştur.
Bu dünyada her insanın sahip olduğu en önemli değer “zaman”dır. Fakat her insan bu değerin kendisi için ne kadar önemli olduğunun her zaman farkında olamamaktadır.
İnsanlar genellikle yaşları ilerledikçe zamanın değerini anlamaya başlarlar. Çünkü yapacak çok işlerinin olduğunu ama, yaşanacak az zamanları kaldığını düşünürler. Bir şeyin kıymeti, en çok kaybedildiği zaman anlaşılır derler. Zaman kavramı için de bu söz geçerlidir.
Bir de 80, 90 yaşamış, bir asra yakın zaman gelip geçmiş insana sorsan, “ömrü nası geçti?” diye, vereceği cevap “bir yel gibi gelip geçti” der. Ya da nasıl geçtiğini anlayamadığını söyleyerek çok hızlı geçtiğini ifade eder. Yunus Emre de aynı kanaati taşır ve şu veciz ifadelerle dile getirir:
“Geldi geçti ömrüm benim şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle geldi şol göz yumup açmış gibi.”

Halbuki dünya üzerinde yaşayan herkes için gün 24 saat, hafta 168 saat, bir ay 720 saat ve bir yıl 8.760 saattir. Zaman değişmez, kişilere göre hızlı ya da yavaş seyretmez. Bugün bizim için gün kaç saat ise, Peygamberler için de aynıdır, İmam-ı Gazzali içinde, Albert Einstein için de, Yunus Emre için de, Hipokrat için de, Mevlana için de aynıdır.
2024 yılını geride bıraktığımız şu günlerde, ömrümüzün su gibi akıp gittiğini düşünerek, ömrümüzden bir sayfanın daha eksildiğini kaygı ile dile getiririz. Kendi küçük kıyametimize biraz daha yaklaştığımızı, âhiret yolculuğumuza başlamak için sürenin biraz daha azaldığını hayıfla hatırlarız. Fanî olan hayatımız, gün be gün tükenir. Bütün bu gerçekler karşısında acaba geçen günlerin muhasebesini yapıyor muyuz? Başta Allah’a karşı olmak üzere, kendimize, ailemize ve insanlara karsı görevlerimizi yaptık mı? Bunların muhasebesini yaparak geleceğimizi de planlamalıyız. Çünkü ahirette herkes yaptıklarından ve yamadıklarından hesaba mutlaka çekilecektir. Ama Hz. Ömer’in dediği gibi “Ahirette hesaba çekilmeden önce kendinizi bu dünyada hesaba çekiniz.” buyurmuştur.
Sonuç olarak, geçen günlerimizi iyi değerlendiremedik veya zarar- ziyan içerisinde geçti ise, geri dönüşü ve telafisi mümkün olmayan bir kayıp içerisindeyiz. Allah, bu duruma düşmekten hepimizi korusun! Ama, zamanın ve ömrümüzün kıymetini bilerek günlerimizi geçiriyor ve yaşıyorsak kıymetli ve bereketli bir ömür bizi bekliyor demektir. Allah cümlemize hayırlı, sağlıklı ve bereketli bir ömür lütfeylesin. (Âmin)
Ali Rıza TAHİROĞLU
DİB. Başkanlık Müftüsü

Share
130 Defa Okundu
#

SENDE YORUM YAZ

8+8 = ?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • RAHMANA KUL OLMAK (UBÛDİYYET) -2

    17 Ocak 2025 Köşe Yazarları

    Rabbimize karşı kulluğumuzda ne kadar hassas olsak da, insan olmanın gereği hata ve günahtan uzak kalamıyoruz. Ama hata edenlerin en hayırlısı hatasından pişman olup Rabbine dönmeyi bilendir. Allah da günahını fark edip pişmanlık duyan kulunun tövbe etmesine çok sevinir( Müslim, Tevbe, l). Rahmeti geniş Rabbimiz (Mü'min, 7; Mlüslim, Tcvbe, 14) gecenin son üçte birinde dünya semasına iner (rahmet nazarıyla bakar) ve "Bana dua eden yok mu, duasını kabul edeyim! Benden isteyen yok mu, ona (dilediğini) vereyim! Benden mağfiret isteyen yok mu, onu b...
  • RAHMANA KUL OLMAK (UBÛDİYYET) -1

    17 Ocak 2025 Köşe Yazarları

    Ubudiyet; Zahirî ve bâtıni açıdan Allah’a tam kulluğu ifade eden tasavvuf terimidir. Dinimizde insanın Allah’a karşı hürmet, tevazu, sevgi ve itaatini göstermek, rızasını elde etmek niyetiyle ortaya koyduğu dinî içerikli davranışlar için ibadet, hayatını daima Allah’a karşı saygı ve itaat bilinci içinde sürdürmesi şeklindeki kulluk duyarlılığı için de ubudiyet kelimeleri kullanılmıştır. İbadette belirli fiilleri yerine getirme öne çıkarken ubudiyette bu fillerle kazanılan hal, ahlâkî ve manevi öz ağır basmaktadır. (TDV, İslam Ansiklopedisi, cil...
  • ATATÜRK’ÜN BİLİNMEYEN YÖNLERİ

    17 Ocak 2025 Köşe Yazarları

    Ülkemizin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, Kurtuluş Savaşı'ndaki liderliği ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olarak devlet adamlığı vasıfları herkesçe bilinir. Ancak, kişiliği, ilgi alanları ve bazı özel tercihleri hakkında pek çok kişinin bilmediği ilginç detaylar ve yabancıların duyduğu hayranlık bulunmaktadır. İşte Atatürk'ün pek bilinmeyen yönlerinden bazıları: - Atatürk'ün dünyada “Başöğretmen” sıfatlı tek lider olduğunu, bir geometri kitabı yazdığını, üçgen, açı, dikdörtgen gibi 48 tane geometri teriminin (Türkçe) is...
  • Baba Dağdır, Baba Çınardır, Baba bayraktır Baba Vatandır

    17 Ocak 2025 Köşe Yazarları

    Baba Nasihati: Bir nasihatim var tutarsan, Her yüze gülene aldanma OĞUL, Bir bardak su verir başına kakar, Namert sofrasına aldırma OĞUL. Haramdan uzak ol, söyleme yalan, Görmedim bunlarla bahtiyar olan, Aç olsan da, tokmuş gibi davran, Yokluğunu kimseye, bildirme OĞUL Üç beş kuruş paran olsun bir yerde, Muhtaç olup, boyun eğme namerde, Seni mahcup eder gördüğü yerde, Kapını borçluya çaldırma OĞUL. İbretlik Bir Hikaye: Babasının sürekli “şikâyetleri” nedeniyle babasının evinde yaşamaktan hoşlanmayan bir evlattım. Bana her zaman şunu sö...