Son Dakika
21. yüzyılın ilk çeyreğini bitirirken; vekalet savaşlarının arttığı, terör olaylarının çoğaldığı ve devlet ya da hükümet başkanlarına suikastların yapıldığı bir dönemin içinden geçiyoruz. Bununla beraber hem nükleer hem de konvansiyonel silahlanmanın hızla arttığı ve Gazze başta olmak üzere soykırımların yapıldığı, bu yetmiyormuş gibi Filistin, Somali ve Sudan’da açlıktan ve susuzluktan insanların hayatını kaybettiklerini biliyoruz.
Dünyada savaşların, iç karışıklıkların, terör hadiselerinin nerede ise tamamı İslam coğrafyasında ve kara Afrika da çıkarıldığını görüyoruz. Afrika, on yıllardır batı tarafından sömürülürken, 46 İslam ülkesinin de yeraltı, yerüstü ve insan kaynakları yine batı diyebileceğimiz emperyalist ülkeler tarafından soyulmakta ve sömürmektedir. Kimini savaşla, kimini terörle ve kimini de iç karışıklıkla başını belaya sokup; “cambaza bak cambaza” derken ceplerde ne varsa tamamını soyuyorlar. Bunlar insanlıktan nasibini almamış, şeref yoksunu sırtlanlardan başka bir şey değildir.
Emperyalist ve Siyonistler böyle yaparken, bizler de boş durmayıp üzerimize düşen sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerekir. Somali’de, Sudan’da, Gazze’de ve dünyanın birçok yerinde açlıktan ve susuzluktan insanlar ölürken, bizler de yemede, içmede, giyim-kuşamda, tatillerde ve yazlıklarda israfta sınır tanımadan yaşamaya devam ediyoruz.
Halbuki, bizim dinimiz ne emrediyor ve peygamberimiz ne yaşamış? kısaca ona bir bakalı:
Kur’an-ı Kerimde Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları (mümin kardeşlerini) kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşır, 9) Bu ayette îsâr kelimesi geçmektedir.
Îsâr sözlükte “bir şeyi veya bir kimseyi diğerine üstün tutma, tercih etme” manasına gelen ahlâkî bir terimdir. “Bir kimsenin, kendisi ihtiyaç içinde bulunsa bile sahip olduğu imkânları başkalarının ihtiyacını karşılamak üzere kullanması, başkasının yararı için fedakârlıkta bulunması” demektir. (TDV. İslam Ansiklopedisi) Îsâra giden yolun başında fedakârlık, yani özveride bulunma vardır.
Allah (cc), “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz.” (Âl-i İmrân, 92) buyururken bizlerden fedakârlık yapmamızı ve diğerkâm olmamızı istemektedir. Fedakârlık, insanın sahip olduğu şeylerden bir başkası için vazgeçmesidir. Kimi zaman malından, kimi zaman rahatlığından, kimi zaman da canından vazgeçmektir. Bazen yapılan bir hatayı affetmek, bir sıkıntıya sabretmek, bazen daha fazlasına ulaşabilecekken azıyla yetinmek, bazen de kendi hakkından feragat etmektir. Bunun bir diğer adı da îsârdır.
Allah Resûlü yaşantısıyla insanlara örnek olurken aynı zamanda; “Sizden biriniz kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz.” (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 59) buyurarak diğerkâmlığın imanın gereği olduğunu vurgulamıştır. Ashabını dolayısıyla bizleri cimrilikten, ( Buhârî, Hibe, 15) açgözlülükten(Müslim, Zekât, 116) ve kıskançlıktan(Buhârî, Edeb, 57) sakındırmıştır.
Hz. Peygamber (sav)i gören ve örnek alan sahâbenin hayatı maddî ve mânevî fedakârlıklarla doludur. Mekke’de, her türlü eziyete katlanarak Allah Resûlü’nü yalnız bırakmayan ve onunla beraber hicret eden Muhacirler ile her türlü destek ve fedakarlığı yapan Medineli Ensar’ın davranışları insanlık tarihinin şeref levhasıdır. Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de ensarı şöyle övmektedir: “Onlar, kendi canları istemesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. Ve derler ki: “Biz size sadece Allah rızası için ikram ediyoruz, yoksa sizden karşılık istemediğimiz gibi bir teşekkür de beklemiyoruz. Çünkü biz, asık suratlı, çetin bir günden (o günün azabından) dolayı Rabbimizden korkarız.” (İnsan, 8-10) Hz. Peygamber de bu meziyetlerinden dolayı ensarı çokça methetmiştir ( Buhârî, Temennî, 9).
Resûlullah’ın yanında yetişen sahabe-i kiram, Hz. Peygamberin (sav) bir sadaka sözüyle Hz. Ömer malının yarısını feda ederken, Hz. Ebû Bekir bütün malını Allah yolunda bağışlamış, ( Tirmizî, Menâkıb, 16) Hz. Osman da İslâm toplumu için yaptığı malî fedakârlıklarla şöhret bulmuştur. Medine’ye hicret edenlerin su sıkıntısı çektiği dönemde büyük bir servet ödeyerek suyu içilebilen Rûme Kuyusu’nu satın almış ve Müslümanların yararına sunmuş, Resûlullah’ın mescide katmak istediği bir araziyi satın alarak mescidi genişletmiş, Tebük
Seferi’ne çıkacak ordunun teçhizini üstlenmiş ve bütün bunların karşılığını yalnızca Allah’tan beklemiştir. ( Nesâî, Ehbâs, 4)
Hz. Peygamber (sav) “Zenginlik, malın çokluğu değil, gönlün tokluğudur.” (Buhârî, Rikâk, 15) buyurarak inananlara güzel ahlâklı olmayı tavsiye etmiştir. Fedakârlık ve îsâr, bu tavsiyeler sonucu egoistlikten kurtularak diğer insanlara da en az kendisi kadar değer verme ve kendini onların yerine koyabilme alışkanlığını kazandıran insan hayatını, arzulanan seviyeye eriştiren ahlâkî meziyetlerdendir.
Bu vesile ile; Kurban Bayramı’nda iliklerimize kadar yaşamış olduğumuz kardeşliği ve paylaşmayı, hayatımızın diğer zamanlarına da yayalım ve paylaşalım…
Ali Rıza Tahiroğlu
DİB. Başkanlık Müftüsü
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
24 Ocak 2025 Köşe Yazarları
24 Ocak 2025 Köşe Yazarları
17 Ocak 2025 Köşe Yazarları
17 Ocak 2025 Köşe Yazarları