Son Dakika
Barış ve huzur verici bir güç olarak Irak’a giren demokrasi havarileri ne hale getirmişti bölgeyi? Güya sefaleti unutturmak ya da bir sevinç ateşi yakmak için gelmişlerdi.
Bıkkın kalpler de buna inanmışlardı. Çünkü demokrasi ve insanlık sevgisinin şarkısını söylüyorlardı bunlar. Bu yüzden de özgürlük abidesi dikmişlerdi ülkelerinin göbeğine. Güya onun içinde özgürlüğün ateşi yanıyordu. Ama bugün gördük ki o yanan özgürlük ateşi değil, insanlığın onuru, şerefi, kanı imiş.
Demokrasi adıyla sınırları aşarak bir ülkeyi işgal edip milyonlarca insanın yazgısını ellerine geçirerek onları sefalete sürükleyen emperyalist güçler bugün de Ortadoğu’yu, Suriye’yi hedef almışlardır, Müslümanları acımasız ve şiddet düşkünü olarak gösterip onları insanlığın ortaya koyduğu temel hak ve hürriyetlerden mahrum bırakma istiyorlar. Üstelik bunun adına da demokrasi diyorlar. Gözyaşı ve kan üzerine demokrasi kurulur mu? Kin ve nefretin aşısı üzerine demokrasi bina edilir mi? Silahların, yakıtı insan olan alevlerin, Ortaçağ Haçlı seferleri denilen barbarlık ve vahşet döneminin çan sesini hatırlatan bombaların tahribatı üzerine demokrasi, insan hakları terazisi kurulur mu? İnsan hakları edebiyatı yapanlar bu gün de Suriye’de katledilen insanların acılarını görmüyorlar mı? Gece yarısı evine bomba düşen insanların hüzünlü sesleri insan haklarına girmiyor mu? Bomba nerede patlayacak? Sokakta mı? Pazarda mı? Evde mi? Mescitte mi? Bir dost toplantısında mı? Okulda ya da uykuda mı? Bu korku ve hüzünle yaşayan bir toplumun hakları yok mu? Emperyalistlerin onur duyduğu bombalarının sesi altında zamanları geçen bu insanların yaşam hakları yok mu? İslam dünyasının doğal zengin kaynaklarını, servetlerini ve gelirlerini sömürerek, onları ayakta kalma mücadelesi vermeye zorlayan Batının demokrasi ve insan hakları anlayışı bumudur?
İnsani ruhun gidişini şeytani ruha çeviren ve bunun adına da “ yeni bir dünya kuruyoruz” diyen demokrasi sapkınlarının tuzağına artık düşmek istemiyor insanlar. Çünkü böyle bir dünyada, insani duygular, insanla ilgili düşünce ve arzular insan zihninden çıkarılmak ve yok edilmek istenmektedir. Bu zihniyette halklar, devletler uyutulmakta, büyülenmekte ve hatta müthiş bir mütarekeye zorlanmaktadır. Yani karanlıklar aydınlığı istila etmektedir. Bu materyalist zihniyetin amacı petroldür, İsrail’in geleceğidir. İşte bu nedenledir ki yozlaşmış bencilliğin savunucuları olan Amerika yönetim ile İsrail’deki savaş yanlısı yönetim, çıkar birliği içerisinde, Ortadoğu’yu kana ve ateşe boğmaktadırlar. Bunun adı küresel Faşizm değil de nedir? Tek dünya diktatörlüğü diyebileceğimiz bir ideolojidir bunun adı. Bu ideolojiye sahip olanlar, tüm dünyayı teslim alıncaya kadar gölgelerini devletlerin arkalarında dolaştırmak istiyorlar.
Bu ideolojide yaşamın, imanın, faziletin, namusun, özgürlüğün, barışın, zaferin, dindarlığın hatta hazzın ve birlikte yaşamın bir değeri yoktur. Bu ideolojide sahtekârlığın, ölümün, hırsın, sefaletin, korkunun, felaketin, savaşın ve sömürünün yeri vardır.
Ancak, yirmi birinci yüzyılda, insanoğlu egemen sınıfların, emperyalist devletlerin sloganları altında ezilmek ve onların zulümleri altında mahkûm olmak istemiyor. İnsana acı ve ıstırap veren yaşamdan kurtulmak istiyor. Bu dünyanın gürültüsünden, baş döndürücü savaşlarından insanlık kurtulmak istiyor. Çarpışmadan yenmenin, fazilete karşı hakaretin, yaşamak isteyene karşı öldürmenin, şan’a karşı lekenin kabul gördüğü hazin bir dünyada yaşamak istemiyor artık insanlık. Bütün olumsuzluklardan arınmış, bütün olumsuzlukların karşıtı bir dünya düşlüyor insanoğlu. Yükselmenin ve gururun hazzını tüm insanlıkla birlikte tatmak istiyor. İnsanı insan yapan değerlerle birlikte yaşam mücadelesi vermek istiyor insanoğlu. Gerçek bir yaşam sürmek için engellerden kurtulmanın yolunu arıyor insanlık.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
14 Mart 2025 Köşe Yazarları
14 Mart 2025 Köşe Yazarları
14 Mart 2025 Köşe Yazarları
06 Mart 2025 Köşe Yazarları