Son Dakika
(Tanyal Sünbül) “Ruhu bedenin içinde değil, tam tersine bedeni ruhta hayal etmelidir” der Edmond Wells.
“Bir dağ gibi kocaman olan ruhu bir kaya gibi küçük olan bedenin üzerine koyuyorlar. Hal bu ki ruh ölümsüzdür, beden ise ölümlü.”
Tüm canlılarda olduğu gibi insanlar da doğarlar, büyürler ve ölürler.
İnsanoğlunun kendine özgü bir yaşam ritmi vardır. Nefes alıp vermek onun ilk ritmidir. Bu yaşam süresinde gençlik dönemi ki biz buna coşkunluk zamanı diyoruz, daha çok rahat, daha fazla özgürlük, daha az iş, daha kaliteli bir yaşam öne çıkmaktadır.
Sonra insan belirli bir düzeye geldiğinde kafasındaki soru, yaşam hakkında nasıl bir tavır takınılması gerektiğidir.
Başlangıcı nasıl anlamalı, sonu nasıl anlamalıdır? İnsani olanı nasıl anlamalı ilahi olanı nasıl anlamalıdır? Hayatta gerçekleşen büyük ve küçük olaylarda, kendi tavırlarımızda ve başkalarınınkinde de sürekli olarak önümüzde başka bir tür irade vardır.
Hiçbir egemen ve esnek fikir tanımayan, kapris, saçmalık ve bencilliğe dayanan bir iradedir bu. İşte bu irade sadakat, mantık, ya da bağıntıdan uzak, kendi içinde dağılmış ve perişan bir iradedir. Bunu nasıl anlamalı ve nasıl belirli bir düzeye indirgemelidir, derken ömür gelir geçer. Dünün anıları üzerine kurulu yaşam kuşkusuz sona erer. Yaşarken, bilinçliyken, ölümün ne olduğunu anlamadan vakit dolar. Sonunda dönüşüm gerçekleşir. Nedir o dönüşüm? Geldiğimiz yere yani Kur’an’ın ifadesiyle O’na yani Yüce Yaratana dönme zamanı gelmiştir. Ama pek çoğumuz kalıcı olduğunu düşündüğümüz şeylerin sürmesini isteriz.
Adımız, ailemiz, ekonomik ve manevi olarak kazandığımız şeylerin, geliştirmiş olduğumuz erdemlerin sürmesi gibi. Gizli arzularımızın, gizlenmiş arayışlarımızın ve hırslarımızın sürmesi gibi. Aslında ölümsüz olan, ebedileşen Hak varlığında yok olandır. Onun içindir ki “ ölmeden önce öl de ölümsüz olarak diril” hadisi bunu ifade eder. Yani tutkularından kurtul da sonsuzluğa ulaş. İşte o zaman sonsuz yaşama açılan kapıdan aşkın aşkına bir ümit ve iman ile ulaşmak mümkün olacaktır.
Ölünce nereye gideriz? Sorusunun cevabı da budur. Yani arzularımızın, öfkelerimizin, korkularımızın, kıskançlıklarımızın, sevinç, sevgi, kin, özlem, hırs ve acımalarımızın izlendiği mekâna gideriz. Tene, bedene, renk ve kokuya belenmiş yaşamdan bütün güzelliklerin kaynağı olan Tanrı’ya, Tanrı güzelliğine gideriz. Merhum Âşık Veysel’in dile getirdiği gibi:
“ Ulaşmak için menzile
Gidiyoruz gündüz gece”.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
27 Mayıs 2022 Köşe Yazarları
27 Mayıs 2022 Köşe Yazarları
27 Mayıs 2022 Köşe Yazarları
20 Mayıs 2022 Köşe Yazarları