Son Dakika
Bir bölgedeki bitki, hayvan türlerinin ve çeşitlerinin sayıca zenginliğine, o alanın ne kadar sağlıklı bir yaşam ortamı olmasına “Biyolojik Çeşitlilik” denilmektedir.
Her ekosistemin kendine özgü bir biyolojik çeşitliliği bulunmaktadır. Bu itibarla biyolojik çeşitlilik bir doğal zenginliktir. Bir ülkedeki bitki ve hayvan türleri, hem o ülkenin hem de dünyanın biyolojik zenginliği olarak kabul edilmektedir.
Ekosistemlerin görevi, canlıların yaşamlarını ve nesillerini sürdürebilmek için uygun ortamın hazırlanmasını sağlamaktır. Ekosistemler, canlı ve cansız varlıklardan oluşur. Bir ekosistemin özelliğini, o ekosistemi oluşturan su, sıcaklık, ışık, nem, toprak, hava, rüzgâr, iklim gibi cansız varlıklar belirler. Bu cansız varlıkların canlılarla olan etkileşimi, ekosistemlerin çeşitliliğini göstermektedir. Ekosistemlerin orman, göl, çöl, dağ, sazlık, akarsu, okyanus gibi çeşitleri bulunmaktadır.
Biyolojik çeşitliliğin korunması, biyolojik çeşitlilikten sürdürülebilir olarak faydalanılması, genetik kaynakların kullanımıyla ilgili olarak bir sözleşme hazırlanmıştır. Uluslararası hukuki belge olan “Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi” 1992 yılında Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenen Yeryüzü Zirvesi’nde 150 ülke tarafından imzalanmıştır. Türkiye bu sözleşmeyi 14 Mayıs 1997 tarihinde onaylayarak taraf ülkeler arasında yer almıştır.
Birleşmiş Milletler (BM), Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin kabul edildiği tarih olması sebebiyle 22 Mayıs gününü “Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü” olarak ilan etmiştir. Tüm dünyada 22 Mayıs tarihinde çeşitli etkinlikler yapılarak Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü kutlanmaya başlanmıştır.
İnsanların başta gıda olmak üzere, temel ihtiyaçlarını karşılamasında vazgeçilmez bir yeri olan canlı kaynakların temeli biyolojik çeşitliliktir. Dünyanın giderek azalan canlı kaynakları ve giderek kirlenen toprak ve su kaynakları dikkate alındığında, ülkelerin sahip olduğu biyolojik çeşitlilik, giderek stratejik bir güç durumuna gelmektedir.
Dünyanın tarım yapılabilecek nitelikteki alanları ve su kaynakları hızla kirlenmekte ve yok olmaktadır. Bu gelişmeler ışığında, ülkelerin sahip olduğu biyolojik çeşitlilik, özellikle genetik kaynaklar anlamında büyük bir güç durumuna gelmektedir. Dünyanın her yerinde biyolojik çeşitliliği azaltan veya onu olumsuz yönde etkileyen nedenlerin hemen hepsinde doğrudan veya dolaylı insan faktörünün önemli olduğu görülmektedir.
Biyolojik çeşitliliğin ülkemizdeki durumunu incelediğimizde ise önümüze çok geniş bir biyolojik zenginlik çıkmaktadır. Türkiye, birçok iklim özelliğine sahip olması, üç kıtanın, üç denizin arasında çok çeşitli yaşam alanlarına ev sahipliği yapması nedeniyle yüksek biyolojik çeşitliliğe sahip bir coğrafya konumundadır. Uzmanlar, Türkiye’nin “Tropik bir ülke olmamasına rağmen şaşırtıcı derecede yüksek biyolojik çeşitliliğe” sahip olduğunu söylemektedir.
Dünya genelinde ise türlerin yok olma hızı yüksek bir ivme kazanmıştır. Kuşlar için yapılan bir çalışmaya göre normalde yüz yılda bir tür yok olurken son otuz yıl içerisinde yirmi bir kuş türünün soyu tamamen tükenmiştir. Canlıların yok oluşunda yaşam alanlarının daraltılması, atık ve kirleticilerin artışı ve küresel ısınma büyük etkenlerdendir. Ülkemizde de kentleşme ve diğer nedenlerle yaban hayatının yaşam alanlarının bölünmesi birçok vahşi hayvan türünün neslinin tükenmesine veya tehlikeye girmesine yol açmaktadır.
22 Mayıs Dünya Biyolojik Çeşitlilik Gününün, tükenen dünya kaynaklarının yerine yenilerinin konulması adına uygulanabilir politikalarını üretilmesine ve Türkiye’nin biyolojik çeşitliliğine dair veri ve bilgilerin sağlıklı bir şekilde paylaşılmasına vesile olmasını diliyorum.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
24 Haziran 2022 Köşe Yazarları
24 Haziran 2022 Köşe Yazarları
17 Haziran 2022 Köşe Yazarları
17 Haziran 2022 Köşe Yazarları