Son Dakika
Bu hafta ki yazımı, çok önemli gördüğüm ve internette araştırarak hazırladığım son yılların en acımasız hastalığı AİDS hastalığı üzerinedir.
AİDS’in açılımı Acquired İmmuno Deficiency Syndrome kelimelerinin kısaltılması olarak ortaya çıkmış ve “Edinilmiş Yetersiz Bağışıklık Sistemi Sendromu” olarak Türkçeye çevrilmiştir.
AİDS, vücudun bağışıklık sistemini çökerten bulaşıcı bir hastalıktır. Bu hastalığa neden olan virüse HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü) adı verilmiştir. HIV virüsü, insanın bağışıklık sisteminin içine yerleşerek bağışıklık sistemini zayıflatıp insanın hastalanmasına neden olmaktadır. Bunun sonucunda direnci azalan vücutta HİV’in etkisi yanında çeşitli mikroplar deri, solunum, sindirim, merkez sinir sistemi gibi muhtelif doku ve organlara yerleşerek hastalıklar oluşturmaktadır.
HIV, kökeni Güney Afrika olduğu söylense de en kötü sonucu Amerika’da görülmüş ve virüs ilk kez 1 Aralık 1981 tarihinde tanımlanmıştır. 7 yıl sonra hastalıkla ilgili yapılan uluslararası bir konferansta ilk teşhis günü olan 1 Aralık günü “Dünya AIDS Günü” olarak ilan edilmiştir.
Tüm dünyada 1988 yılından bu yana HIV ve AIDS’e yönelik korunma ve farkındalığı arttırmak, insanları bilinçlendirmek amacıyla 1 Aralık “Dünya AIDS Günü”nde birçok kampanyalar, etkinlikler ve çalışmalar yürütülmektedir. “Dünya AİDS Günü”, 1 – 7 Aralık tarihleri boyunca Sağlık Bakanlığı, Sivil Toplum Örgütleri ve Üniversiteler tarafından düzenlenen toplantılarda insanlar, AİDS konusunda bilgili ve duyarlı olmaya çağrılmaktadır.
Bir enfeksiyon hastalığı olan HIV-AİDS hastalığı, alınacak tedbirlerle önlenebilir bir hastalıktır. Korunmayı öğrenmek ve uygulamak, tedavisi çok pahalı olan bu hastalıktan daha ekonomiktir. Toplum tarafından dışlanma, işini ve çevresini kaybetme korkusu, okulda normal eğitim görememe kaygıları, AİDS hastalarının kendilerini gizleme nedenlerinin başında gelmektedir.
Bu korku, tedavinin gecikmesine neden olmaktadır. Yapmamız gereken, AİDS hastalığına yakalanan insanları dışlamadan onlarla birlikte yaşayarak bu hastalığa karşı mücadele etmektir. AİDS, dokunma, öpüşme, solunum gibi dış temaslarla bulaşan bir hastalık değildir. Bu nedenle insanların AİDS’li hastalara yaklaşmaması ya da onları toplumdan dışlaması hem gereksiz hem de yanlış bir tutumdur. Çünkü AİDS’li bir hastaya dokunarak veya yanında bulunarak hastalığa yakalanması mümkün değildir. Hastalığın ana bulaşma yolu, kan nakli, cinsel ilişki ve anneden bebeğe olmak üzere üç yolla geçmektedir. Ayrıca uyuşturucu kullanıcıların enjektörlerini paylaşması nedeniyle de bulaşma olmaktadır.
Virüs, vücuda girdikten hemen sonra hastalık görülmez. Ayrıca bu virüsün vücutta bulunduğunu gösteren herhangi bir şikâyet ya da bulgu da yoktur. Ancak yapılan kan tetkikleri sonucu fark edilebilmektedir. HİV bulaştıktan sonra, kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre AİDS hastalığı belirtileri 5 – 10 yıl, belki de daha sonra ortaya çıkabilmektedir. Virüs taşıyan kişi, bu sürede sağlıklı görünüştedir. Gerekli önlemleri almazsa hastalığı başkalarına bulaştırabilir.
Tedavisine geç kalınan hastalıklar, ölümcül tehlikeler doğurabilir. AİDS de dâhil olmak üzere hastalıktan değil, geç kalmaktan korkmalıyız. Her ne kadar önlemler alınsa da AİDS hastalığının dünyada olduğu gibi yurdumuz için de daha uzun yıllar sorun olacağı düşünülmektedir.
Şunu unutmamak gerekir ki tek kişi değil tüm toplum AİDS’in sorumludur. Biz de bu sorumluğu paylaşmaktan ve bu öldürücü virüsün yayılmasını engellemekten sorumlu sayılırız.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
23 Ocak 2021 Köşe Yazarları
23 Ocak 2021 Köşe Yazarları
15 Ocak 2021 Köşe Yazarları
07 Ocak 2021 Köşe Yazarları