Son Dakika
Baba Nasihati: Bir nasihatim var tutarsan, Her yüze gülene aldanma OĞUL,
Bir bardak su verir başına kakar, Namert sofrasına aldırma OĞUL.
Haramdan uzak ol, söyleme yalan, Görmedim bunlarla bahtiyar olan, Aç olsan da, tokmuş gibi davran, Yokluğunu kimseye, bildirme OĞUL
Üç beş kuruş paran olsun bir yerde, Muhtaç olup, boyun eğme namerde, Seni mahcup eder gördüğü yerde, Kapını borçluya çaldırma OĞUL.
İbretlik Bir Hikaye:
Babasının sürekli “şikâyetleri” nedeniyle babasının evinde yaşamaktan hoşlanmayan bir evlattım. Bana her zaman şunu söylerdi:
-“Kullanmıyorsan fanı kapat”
-“Kimsenin olmadığı oda da televizyon açık. Kapat şunu”
-“Kapıyı kapatın”
-“Bu kadar suyu israf etmeyin”
Babamın beni bu küçük şeylerden rahatsız etmesi hoşuma gitmiyordu.
Bir gün iş görüşmesi için davet aldım. Şöyle düşündüm: ” İşi alır almaz bu kasabayı terk edeceğim. Bir daha babamın şikâyetini asla dinlemeyeceğim.”
Röportaj için ayrılırken babam bana bazı tavsiyelerde bulundu.” Size sorulan sorulara çekinmeden cevap verin. Cevabını bilmiyorsanız bile güvenle konuşun.”
Bana yolculuk için ihtiyacım olandan daha fazla para verdi.
Görüşme yerine geldiğimde kapıda koruma olmadığını fark ettim. Kapı dışarıya açıktı, muhtemelen geçen ya da girenleri rahatsız ediyordu. Babamın sözlerini hatırlayarak kapıyı kapattım ve ofise girdim.
Yolun her iki tarafında da güzel çiçekler görebiliyordum ama bahçıvan kapıyı açık bırakmıştı ve hortumdaki su akmaya devam ederek su yola taştı. Daha sonra tüpü kaldırdım ve ihtiyacı olan diğer bitkilerin yakınına yerleştirdim.
Resepsiyon alanında kimse yoktu ama görüşmenin birinci katta yapılacağını belirten bir tabela vardı.
Yavaş yavaş merdivenleri çıktım, saat sabahın 10’u olmasına rağmen ışıklar hala yanıyordu, muhtemelen önceki geceden kalmalıydı.
Sonra babamın sözleri aklıma geldi.
“Neden ışığı kapatmadan odadan çıkıyorsun?” Artık beni de duyabileceğimi düşündüm. Bu düşünceden rahatsız olsam da anahtara uzanıp ışığı kapattım.”
Yukarıda büyük bir odada sıralarını bekleyen bazı insanlar gördüm.
Oradaki insan sayısına bakınca o işi alma şansım olup olmadığını merak ettim.
Biraz tedirgin bir şekilde koridora girip kapının yanında yer alan “Hoş geldiniz” yazan paspasın üzerine bastığımda ters olduğunu fark ettim. Sonra biraz sinirlenerek düzelttim.
Alışkanlıkları unutmak zordur.
Ön sıralarda çok sayıda insanın toplanıp beklediğini, arka sıraların ise boş olduğunu ve bu koltuklardan birkaç taraftarın birlikte çalıştığını gördüm.
Babamın sesini tekrar duydum.
“Kimsenin olmadığı alanda taraftarlar neden birbirine bağlı?”
Ben de gereksiz vantilatörleri kapattım ve boş sandalyelerden birine oturdum. Birçok erkeğin görüşme odasına girdiğini ve hemen başka bir kapıdan çıktığını gördüm.
Dolayısıyla röportaj sırasında ne sorabileceklerini tahmin etmenin bir yolu yoktu.
Sıra bana geldiğinde, görüşmecilerin karşısına biraz endişeyle çıktım.
Evraklarını aldı ve bakmadan bana sordu: “Ne zaman çalışmaya başlayabilirsin?”
Şöyle düşündüm: Bu röportajda sorulan yanıltıcı bir soru yoksa işi bana teklif ettikleri doğru mu?”
-“Ne düşünüyorsun”? Patron bana sordu.
– Burada kimseye soru sormuyoruz çünkü onlar aracılığıyla birinin yeteneklerini değerlendirilemeyeceğimize inanıyoruz. Yani bizim testimiz kişinin tutumunu değerlendirmektir.
Adayların davranışlarına göre bazı testler yaptık ve hepsini kameralarımız aracılığı ile gözlemledik. Bugün buraya gelen hiç kimse kapıyı, boruyu karşılama minderini tamir etmek, vantilatörleri kapatmak veya işe yaramaz bir şekilde çalışan ışıkları kapatmak için bir şey yapmadı.
“Bunu yapabilecek tek kişi sendin, Bana, bu yüzden bu iş için seni seçmeye karar verdik.” Dedi.
Babamın disiplinli öğretilerinden her zaman rahatsız olmuştum ama o anda sonra anladım ki ilk işime ancak bunun sayesinde kavuşmuşum.
Babama olan kızgınlığı ve kırgınlığım tamamen kaybolmuştu, sonra babamı da işe götürüp eve mutlu dönmeye karar verdim.
Anne ve babamızın bize söylediği her şey sadece bizim iyiliğimiz içindir, bize parlak bir gelecek diliyoruz.
Değerli bir insan olabilmek için kötü alışkanlık ve davranışların ortadan kaldıran azarlamayı, ıslahı ve hidayet etmeyi kabul etmeliyiz.
Babalarımızın bizi eğitirken yaptıkları da budur.
Beş yaşındayken babamız öğretmenimizdir, Yirmi yaşlarımızda “kötü adam”, hayatımız boyunca yol göstericimiz.
Anne ve babanızı; hayattayken üzmenizin, hayatını kaybedince üzülmenizin bir anlamı yok. İşinizin rast gitmesini istiyorsanız. Onların hayır duasını alınız, her zaman iyi davranınız.
Çünkü son pişmanlık fayda vermez.
Önce bir bak arkadaşına:
Babasını seviyorsa ona güven. Babasını seviyorsa onunla iş yap. Babasını seviyorsa ona borç ver. Babasını karalamıyorsa ona sırrını aç. Unutma: Baba dağdır. Baba Çınardır. Baba bayraktır. Baba Vatandır. Babasına hakkıyla evlat olmayanın hali dumandır. Babasına yanlış yapan kim olursa olsun ondan uzak dur. Çünkü onun gemisi her zaman karaya oturur.
Aldanma Oğul:
İnsana mahsustur şeref, haysiyet. Dostluğu yaralar, bozuksa niyet. Mevla’nın emrine eyle riayet. Mizanda haksızlık olmaz be OĞUL.
Gidenlerden ibret alınmaz ise, Öbür yana azık, salınmaz ise,
İnsan sağken, kadri bilinmez ise, Pişmanlık hayatı silmez be OĞUL.
Gençlikte duygular sel gibi sağlar, Gönül, umudunu yükseğe bağlar, Dengine düşmeyen, ömrünce ağlar, Her güzel yerini bulmaz be OĞUL.
Bak Evlat !…
Babanı öyle karşıla ki;
Ömür boyu bir başka evlada imrenmesin.
Anneni öyle karşıla ki; Doğumdaki acıları, lezzetle takas etsin.
Eşini öyle karşıla ki; Huzur ve mutluluk için başka kapı aramasın.
Evladını öyle karşıla ki; Eve geldiği zaman en güzel yere geldiğini hissetsin.
(Derleme)
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
13 Şubat 2025 Köşe Yazarları
13 Şubat 2025 Köşe Yazarları
07 Şubat 2025 Köşe Yazarları
07 Şubat 2025 Köşe Yazarları