Son Dakika
İstanbul Develi ve Yöresi Derneğimizde Başkan Necati DEVELİOĞLU Dönemi : ( 25.11.2001 – 09.11.2003)
DÜNYA BİYOLOĞLAR GÜNÜ
DEVELİ’DE KUMAR VE KUMARHANELER-1
İstanbul Develi ve Yöresi Derneğimizde Başkan Muzaffer AKSU Dönemi: (21.04.1996-25.11.2001)
NEDEN PAYLAŞMALIYIZ?
BODRUM HÂKİMİ TÜRKÜSÜ ve Dr. Halil Atılgan
Seyrani’ye asılsız ve kasıtlı olarak aşırı derecede içkiye düşkün bir Bektaşı şairi iftirası nasıl atıldı?
Merhum hocam Ahmet Hazım Ulusoy’un hazırladığı “Sanihat-ı Seyrani adlı eserini bastırmak üzere 1924 yılında İstanbul’a gider. O dönemde İctihat Mecmuası’nı çıkaran Dr. Abdullah Cevdet’in İstanbul Cağaloğlu’ndaki idare yerine uğrar.
Bilindiği gibi:
Gençliğini İsviçre’de hayatının bir kısmını da Avrupa’da geçiren Abdullah Cevdet’in dinsiz olduğunu ve namazının kılınmamasını söylenmişse de Ayasofya Camii imamı hatibi cenaze namazını, bir (tövbe-i nasuh) olabilir diye kıldırmıştır.
İşte o Abdullah Cevdet; merhum Hazım Ulusoy’a kurucusu olduğu İctihat Mecmuası’nda kitabı bastırmadan önce SEYRANİ’yi halka tanıtmak gayesiyle bir makale yazılmasını söyler.
Bu maksatla Hazım Ulusoy’un hazırladığı dosyayı alır ve şiirler arasında kendisine göre seçme ve çıkarmalar yaparak bir yazı yayınlar.
Abdullah Cevdet bu yazısında usta bir tasavvuf şairi olan SEYRANİ’yi aşırı derecede içki içen bir Bektaşi şairi olarak göstermiştir.
Ne yazık ki Abdullah Cevdet’in makalesi SEYRANİ hakkında yazılan ilk yazısı olması itibariyle, ondan sonra gelen, Sadettin Nusret Ergun, Prof. Fuat Köprülü,
Cahit Öztelli ve hatta H. Nezihi Okay gibi edebiyat tarihçileri ve diğer araştırmacılar onu kaynak olarak kabul etmiş ve eserlerinde SEYRANİ’yi Bektaşi şairi diye göstermekte sakınca görmemişlerdir.
Oysa ki, Hak Aşığı olan SEYRANİ’yi sanki kendisinin ölümünden sonra, hakkında menfi düşünceler arayanlara Şair Tabibler Dr. Veli Behcet Kurtoğlu, İstanbul 1967.Sözde bilim adamları tekzip edercesine mısralar terennüm etmiştir.
Yine Abdullah Cevdet ve diğer edebiyatçıların kendisini “Bektaşi” şairi olarak göstermeleri karşısında gerçeği şiiriyle ifade eder.
Benim pirim beni Hak’ka götürür
Nice müşküllerim orda bitirir
Muhammed’in meclisine yetirir
Abdulkadir gibi bir pir bulunmaz
Ayrıca Bağdat’ta geçirdiği bir bayram gününde SEYRANİ şu mısraları söylemiştir:
Mübarek bayramım geldi yetişti
Sevdiğim malumun hicrette gönül
Vatanım yaranım aklıma düştü
Hüzn-i fırakınla firkatte gönül.
Halil evladiyçün verdin kurbanı
Teslim eder isen gel al bu canı
Keşt-i Bağdat ettik bizler vatanı
Düd-i emrin ile gurbette gönül.
SEYRANİ’nin Bağdat’taki şeyhi imtihan için bir müridini Develi’ye yollamıştır. Mürid Develi’de SEYRANİ’yi ararken bir kısım kendini bilmez onun “Deli” olduğunu söyler. Bunun üzerine mürid Bağdat’a dönmek üzere iken Develi’ye 6 km. mesafedeki Bozburu’ndan geri dönerek SEYRANİ’yi tekrar arar ve bulur.O esnada sezdiği olayı SEYRANİ şu dörtlüklerle ifade eder:
Gittin Bozburun’a döndün geriye
Niye geldin Everek’li deliye
Selam söyle Bağdat’taki veliye
Daha yetişmedik koruk gibisin
Bütün bunlardan da anlaşıldığı gibi SEYRANİ hiçbir zaman Bektaşiliğe itibar etmediği gibi, ağzına bir yudum dahi içki almayacak bir mertebede bulunmuştur.
Pir verince bana “Gülgün” şerbeti
Ömrünce dolaştım diyar-ı gurbeti
Etmedim feleğe dahi minneti
Bilmeyen cahiller “Deli” dediler
Kaynak: Bütün Yönleriyle Seyrani Develili Aşık Ali Çatak- Ağustos 1992
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
14 Nisan 2021 Köşe Yazarları
14 Nisan 2021 Köşe Yazarları
14 Nisan 2021 Köşe Yazarları
09 Nisan 2021 Köşe Yazarları