Son Dakika
“Osmanlı Devletinin kuruluşunda ve gelişmesinde “Gaziyanı Rum”, Baciyanı Rum” ve “Ahiyanı Rum” diye saymakla bitiremediğimiz Horasan erlerinden tutun da, Türkçeyi beste beste işleyen Yunus, aşk ateşiyle Anadolu’yu kasıp kavuran Mevlana, Yeniçeri ocağına kişilik mührünü vuran Hacı Bektaşı Veli… Sonra, Pir Sultan Abdallar, Akşemseddinler, Hacı Bayramı Veliler, o alay alay, tabur tabur ermişler bilerek, bilmeyerek Anadolu hamuruna maya oldular. İnsana, sevgiyi, saygıyı öğrettiler. İlahi aşkın içinde yerlerini alan bu Allah dostları zihinlerini boş arzu ve isteklerden arındırarak aşkla temizlendiler, gönüllerini sevgi ile doldurdular.
İşte onların gelecek kuşaklara yani bizlere ve bizden sonraki nesillere yaşadıkları ve sundukları evrensel değerleri bu yazımda sunmak istiyorum. Millet olarak bu gün o değerlere daha çok muhtacız.
Anadolu erenleri şunları söylüyorlardı: “Sevgi seni sende var eder, bir göle düşen taş, durgun sulara atılan taş ne yaparsa yüreğindeki sevgi de onu yapar. Unutma ki muhabbetin neşvü nema bulmadığı bir toplumda Allah’a doğru olan yolculuk gerçekleşemeyecektir. Çünkü onlar biliyor ve inanıyorlardı ki, fitne ve fesadı, kindarlığı, ikiliği, benliği, bencilliği, nifak ve öfkeyi, insanlar arasında ayırım yapmayı, yolsuzluğu her türlü günahın ve kötülüğün başı saymayanlar kurtuluşa eremezler.
Yine onlar biliyor ve inanıyordu ki, bütün felaketlerin kaynağı hayvani nefistir, egodur. Kötü nefis yok olmadıkça kendini beladan kurtaramazsın. O nedenle nefsini muratsızlık mezarına göm de hoş ol, rahata kavuş. Kanaat bir bağdır, hırs ayağını onunla bağla. Şu beden mezara girmeden nefsin şerrinden emin olamazsın. Fani dünyaya olan bağlılıklarını artırma, herkesin itibar ettiği mal, mevki ve zevk gibi maddi menfaatlere kucak açma, ibadet etmek için bile halktan ayrı mekânları, tenha yerleri tercih etme”.
Anadolu erenleri, namazında niyazında bir mümin olduğunu söyleyen birine şunları söylerlerdi : “Senin kıldığın namazlarda secdeler var. Bir secdede iki yakınlık elde ediliyor. Ayeti kerimede “secde et ve yaklaş” buyuruluyor. Peki, sen nice zamandır bu yolda yürümekte, her gün namaz kılmakta ve o şehre varmayı dilemektesin, ama hala da o şehre varamadın. Gidip durduğun yolda ne bir kervansaray gördün ne konaklanacak bir tekke, nede de bir bağ bahçe gördün. Hangi namazda bu mana yoksa bu yakınlaşmayı meydana getirmiyorsa, o namaz namaz değildir. “Vay hallerine o çeşit namaz kılanların”(mâun:4), ayetini namazda okuyorsun ama verilen mesajdan haberin yok. Pek çok insan namazında dua ediyor ama Hakk’a ulaşamamakta, irfan sahibi olamamaktadır. Nefsin için razı olduğun şeyi bırak. Gafletten uyan, acele etmekten vazgeç, ölümü hatırla; övünmeyi ve kibri bırak. Varacağın yer Yüce Yaratıcının huzurudur, ne ekersen onu biçersin, ne yaparsan onu bulursun. Bugün ne hazırladınsa yarın sana o sunulur. O nedenle söz dinle. Dinleyip işitenden ol. Sakın tembel olma, çalış. Öfkene sahip ol; başkasının ayıbını gizle. İnsanlara ikiyüzlü görünme; onlar arasında ikiyüzlü davranma. Kendine gel de bunları iyi düşün. Gerçek mümin kanaatkâr, hassas ve şefkatli davranandır. Para ve mal tutkusu, öz çıkarcılık hırsını taşımakta, ümit yerine korku vermekte, güçsüzleri sömürme, insan yüreğini kirletip karartan günah kirleri içinde yaşamını sürdürme”.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
14 Mart 2025 Köşe Yazarları
14 Mart 2025 Köşe Yazarları
14 Mart 2025 Köşe Yazarları
06 Mart 2025 Köşe Yazarları