Son Dakika
Okumak bir eylem biçimidir.Bir Japon ozanın söylediği gibi. “ Elmas bile işlenmezse gösteremez değerini; insan da böyledir, ancak okursa gösterebilir gerçek değerini” . İnsanoğlunun yaşamının ilk evresinden başlıyarak en etkili ve kolay öğrenme yolu okumaktır.Gelişmiş toplumlar edindikleri bilgilerin % 70’ini bu yolla sağlarlar. Geri kalmış ülkelerde ise karşılaşılan sorunların başında eğitimsizlik gelmektedir. Toplumu oluşturan bireyler, okuyarak geçirecekleri zamanlarının çoğunu, faydasız ugraşılarla doldurmaktadırlar.Aslında okuma alışkanlığı özellikle kişilerin edinmeleri gereken en önemli bir alışkanlıktır. Okuyan kişi olayları ve onların gelişimlerini irdeleyerek kendine olan öz güveninin artmasına neden olmaktadır. Bu ise geniş bir bilgi birikimini kazanarak düşünce ufkunu geliştirir. Geniş bir görüş açısıyla olayları inceleme yeteneğine sahip olur.Çok okuyan, okuduğunu sorgulayan , karşılaştığı sorunlara çözüm önerileri üreten bireyler, toplum içinde etkileyici bir konuma sahip olurlar.
Bu durumda ister istemez karşımıza şöyle bir soru çıkmaktadır. Bir insanda okuma alışkanlığını, okumanın zevkli bir eylem olduğunu nasıl geliştirebiliriz?
Her şeyden önce insanın kitap okumanın önemine inanmalıdır.Yemek yemek sağlık için gerekli olduğuna inanarak ertelemiyorsak, kitabın da en az yemek kadar önemli olduğunu ortaya koymalıyız. Bunu yapamadığımız sürece kişilerin kitap okumaya yönelmeleri oldukca güçtür.Kitap okuma alışkanlığı kazandırılmasında yaş öğesi çok önemlidir. Alışkanlık öncelikle ailede başlar. Anne ve babaların evde kitap okumaları, çocukların da bu alışkanlığı kazanmalarında çok etkili olmaktadır. Çocuk evde anne ve babalanın kitap okurken gördüğünde ister istemez kitabın hayatının bir parçası olduğunu algılıyacaktır.Ayrıca bir evde kitaplığın olması da çocuklarda okuma alışkanlığının kazanmasında en önemli etkenlerdendir.
Çocuğa okuma alışkanlığının kazandırılma aşamasında hangi kitaplar ne zamanlarda sunulmalıdır. Uzmanların belirttiğine göre çocuklara kitap okuma alışkanlığının kazandırabilmek için yaşlara göre kitapların özellikleri nasıl sıralanmalıdır? İşte bu konuda ailelerin sıkıntıya düştükleri gözlerden kaçmamamaktadır.
1-3 yaşlarda: Yarı oyuncak, yarı kitap sunulmalıdır. Bunlar konu içermeyen eşya, hayvan, insan, bitki kitaplarıdır.
4-5 yaşlarda: Kitap puntoları (harfler) iri olmalı. Yazı az, resimler konuyu anlatmalı.Bu yaşta gerçek öyküler ve yerler oluşmaya başlamaktadır.Bu yaş çocuklarında resimli öyküler okunmasından hoşlanırlar.
6-7 yaşlarda: Metin uzun olmamalı. Ana fikri olmalı. Doğa, hayvan ve çocukların içinde yer aldığı kısa öykülerden çocuklar zevk alırlar. Bu yaşta çocukların okuma ilgisinin arttığı en önemli dönemdir.
8 yaşlarda: Gezi, serüven, coğrafya, tarih ilgi alanları olarak ortaya çıkacaktır.Konular doğa, insan ve hayvan olabilir.
9-10 yaşlarda:Çocuk cinsel yönden farklılaşma başladığı dönemdir. Bu nedenle öykülerde yeni sözcükler yer almaya başlamalıdır.Öykülerde giriş, gelişme ve sonuç bölümlerine yer verilmelidir.
11-12 yaşlarda: Kızlar okul ve aile yaşamına, erkekler buluşlara ve bilimi içeren konulara ilgi duymaya başlarlar.
13-14 yaşlarda: Çeşitli konularda yazılmış romanlar okunmaya başlanabilir.
15-16 yaşlarda: Tarihi romanların okunması faydalıdır. Bu yaşlarda ülke gerçekleriyle ilgili kitaplar önerilebilir.
17-18 yaşlarda: Bu yaşlarda çocuğu yönlendirmeden çok kendisinin özgürce seçeceği kitaplar verilmelidir. Bu kitaplar kişiliğinin gelişmesine katkı sağlıyacaktır.
Peki iyi bir okur nasıl olunur? İlkeleri nelerdir? İyi bir okurun olmazsa olmazları şunlardır:
Okuduğun metin ile ilgili soru sor, anlamını belirle, metni özetle, açıkla, analiz et ve okuduğu metinde sana ters gelen bir şeyler varsa karşı tez geliştirmeye çalış.Bu ilkeleri yerine getiren okur bizce iyi bir okurdur. Yeri gelmişken benim üzerinde durduğum ve çok önemsediğim bir konuyu burada bir kez daha değinmek istiyorum. Okullarda çocuklara ödev adı altında araştırma yapmaları istenir.Öğrenci internetten indirdiği bilgileri güzelce bir pojet zarf içinde öğretmenine sunmakta ve istediği notu da çoğu kez almaktadır.Günümüzde bilgi kirliliğinin olduğu ve öğrencileri kolaycılığa yönlendiren bu yöntemin önüne geçilmelidir. Çocuklar bu şekilde okuma alışkanlığı kazandırılamaz, bilgilerine yeni bilgiler katma şansları yoktur. Amaç üzüm yemek mi yoksa bağcıyı dövmek mi? Eğer üzüm yemeyi yeğliyorsak çocuklarımıza önce ailede kazandırılan okuma alışkanlığının okulda da sürdürülmesine çaba sarfedilmelilidir.Hepimize düşen önemli bir görevdir. Unutulmalıdır ki bu çocuklar bizim geleceğimizdir.
Kasın ayının ikinci haftaszında kutlanacak olan DÜNYA ÇOCUK KİTAPLARI HAFTASI’nı kutlar, bol kitaplı günler dilerim.
BENZER HABERLER