Son Dakika
Canlıların gelişmesi, büyümesi kısaca yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmesi için beslenmeleri gerekmektedir.Besinlerin bir kısmı hayvansal, bir kısmı bitkiseldir.Tuz gibi doğadan elde edilen besinler de bulunmaktadır. Temel niteliklikleriyle besinleri ; enerji verenler (karbonhidratlar), yapıcı ve onarıcı olanlar (proteinler), koruyucu (vitaminler, minareler) olarak guruplara da ayırmak mümkündür.
Çocukların sağlıklı büyümeleri ve gelişmeleri, yetişkinlerin sağlıklı yaşaması dengeli ve yeterli beslenmeleri ile olasıdır. Dengeli beslenmenin önkoşulu ise her üç besin gurubunun her birinden yeteri kadar yemekle yapılmasıdır.Dünya nüfusunun hızla çoğalması besine duyulan gereksinimin artmasına neden olmuştur.Özellikle az gelişmiş ülkelerde açlıktan ölen insanların sayısı her geçen gün fazlalaşmaktadır.Yiyecek savurganlığını önlemek, yoksul ülkelere yardım etmek amacıyla Birleşmiş Milletler önderliğinde Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) kurulmuştur. Açlıkla savaş eden bu örgüt, 9-16 Ekim günlerini “BESLENME VE GIDA İSRAFINI ÖNLEME HAFTASI”, 16 Ekim gününü de “DÜNYA GIDA GÜNÜ” olarak kabul etmiştir.
Dünyada beslenme sorunlarının her zamankinden daha fazla gündeme geldiği bu haftada, besinlerimizden sadece birinden sözetmek istiyorum. Diğer bir deyişle üç beyazdan biri olan şekerden. Gerçekten şekerin tadı mı kaçtı? Babam Develi Melekgirmez Çarşısında ayakkabıcı ustasıydı. Ek iş olarak da arıcılık yapardı. Sepet kovanlarda. Hani o meşhur “Develi Çiçek Balı”nı üretirdi. Yörenin tanınan birkaç arıcısından biriydi. Onun için evimizde bal eksik olmazdı. Oğul ballarının fazlası, bal sandıklarında Kayseri’ye götürülür tüccara satılırdı. Parası ise altı ay sonra alınırdı. Geriye kalan balların bir kısmı kaynatılarak süzme bal haline getirilir. Elde edilen mumları da ayakkabı yapımında kullanılırdı. Evde, hamur tatlılarında şeker yerine süzme baldan yapılan şurup konurdu. Ancak, şeker misafir geldiğinde çaylarında kullanılmak üzere saklanırdı. Aile içinde şeker yerine bal veya pekmez tüketilirdi.Şeker üretimi azdı. Olsa da ailelerin alacak gücleri yoktu. Olanlarla yetiniyorlardı. Ben şekerden şurup yapıldığını, 1964 yılında üniversite eğitimi için gittiğim Ankara’da öğrenmiştim. Ne yalan söyliyeyim. Biraz da yadırgamıştım. Şekerden şurup mu olur diye.
Ülkede şeker pancarı tarımının gelişmesi, buna parelel olarak şeker fabrikalarının çoğalması şeker üretimini artmasına neden olmuştu.Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin Türkiye genelinde 25 adet fabrikası vardı.2001 yılında çıkarılan Şeker Yasası’yla, pancardan elde edilen şeker üretime kota getirilmiş,fabrikaların çoğu 2009 yılından itibaren satılmıştır.Kota ile toplam şeker üretimi içinde nişasta bazlı şekeri yüzde 15’e çıkarılmıştır. Oysa, AB ülkelerinde, nişasta bazlı şeker (NBŞ) oranı ortalama yüzde iki civarındadır. Örneğin, Avrupanın en büyük şeker üreticisi Fransa’da yüzde 0,5, Almanya’da yüzde 1’in altındadır. Nişasta Bazlı Şeker ise büyük ölçüde GDO’lu mısırdan elde edilmektedir.Şeker Yasası, pancar ekim alanlarının daralmasına, şeker fabrikaların düşük kapasite ile çalışmasına ve yüksek yoğunluklu tatlandırıcıların dışalımın patlamasnına neden olmuştur. Pancar ekim alanlarının daralması, Develili pancar üreticilerini de büyük ölçüde etkilemiştir.Oysa Kayseri Şeker Fabrikasını besleyen şeker pancarının büyük bir kısmı Develi Ovası’nda üretilmekteydi. Dışalımı için izin verilen yüksek yoğunluklu tatlandırıcıların yanında, önemli miktarda kimyasal tatlandırıcıların da Türkiye’ye kaçak yollardan girdiği sanılmaktadır. Bunların sonucunda ekonomimiz olumsuz etkilenmekte, pancar çiftçisi ve Türkiye Şeker Fabrikaları’na ait fabrikalar zarar etmektedir. Yasadan karlı çıkanlar ise nişasta bazlı şeker ve kimyasal tatlandırıcı üreticileri ve şeker ticareti yapan uluslar arası tekeller olduğu görülmektedir.
Son yıllarda şeker ve kanser hastalıklarındaki artışların bir nedeni de bu olsa gerek diye düşünüyorum.
Konu ile ilgili olarak ülke tarımı konusunda önemli araştırmalara imza atan dostum Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı’nın iki yapıtını okumanızı öneriyorum. Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk yayınları arasında çıkan “Küresel Kapitalizme Karşı Tarım Yazıları” ile “Türkiye Tarımı Üzerine Notlar”. İlkinin basım tarihi 2009, ikincisinin ise 2010’dur.
Ağzımızın tadının daha fazla kaçmaması için şeker satın alırken hiç olmazsa paketin kenarında “ŞEKER PANCARINDAN ÜRETİLMİŞTİR” yazılı olanından almaya dikkat edelim.
BENZER HABERLER