Son Dakika
Merhaba!
Merhaba diyerek başlamak istiyorum Çağdaş Develi Gazetesi’ndeki bu ilk yazıma. Aslında ben uzun yıllar sizlerle birlikteyim.Yazdığım kitaplarla, yazılarla, söyleşilerle…
Küçük Ali, Çağdaş Develi Gazetesi’nde beni de onurlandıran “Develi’yi Unutmayanlar” adlı yazısından bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Vefa duygusunun azaldığı günümüzde Develi’yi Unutmayanlar da var.
İki delikanlımız var, Ahmet Gürlek, Kadir Özdamarlar.Hep Develi’yi konuşur, Develi’yi düşünür, Develi’yi yazarlar.
Geçmişini yazarlar, kötüsünü yazarlar, akıllısını yazarlar, delisini yazarlar.
İki Develi sevdalısı, öylesine Develi tutkusuna kapılmışlar ki, usanmadan araştırır, yorulmadan yazarlar.
“Okumak tembel işi, iş yazmaktadır” der, Fuat Köprülü. Tam bu iki kardeşimiz için söylenmiş gibidir bu söz. Bıkmazlar, yılmazlar, Develi’yi yazarlar.”
Develi unutulmaz. Develi’yi unutmak mümkün mü? Develi’li olmak bir ayrıcalıktır bence. Yalnız Develi’li olanlar değil, Develi’nin havasını soluyan, suyundan içenler, halkının sıcak ilgisini görenler
de Develi’yi unutamazlar.
Doğup büyüdüğümüz yerdir Develi.Sokaklarında çelik çomak, bilye, aşık oynadığımız yerdir Develi.Okullarında okuduğumuz, feyz aldığımız yerdir Develi. Özetle bizi bu günlere getiren, bizi biz yapan yerdir Develi.Onun için unutulmaz.
Bu topraklardan nice bilim insanları, yazarlar, ozanlar, iş adamları yetirmiştir.Şimdi sıra Develi’yi çağdaş bir kent adına söz değil her zamandan daha fazla iş yapma zamanı. Develi’den çok uzaklarda olsak da taşın altına elimizi koyma zamanı. Dünden daha çok her kesimin olanakları ölçüsünde çaba gösterme zamanı.
İlk kitabım Memleketim Develi’nin yayın tarihi 1975. Geriye dönüp baktığımda otuz dört yıl geçmiş aradan.Memleketimi tanıtma adına Develi üzerine araştırma yapmak o dönemden beri bende bir tutkuya dönmüştü.Bu tutku bugüne değin hiç eksilmeden sürdü.Bunda beklide kütüphaneci olmam etkili olmuş olabilir. Ama en önemlisi Develi’yi bir başka sevmek başta gelen neden diye düşünüyorum.
Develi tarihini, kültürünü, turizmini kısaca tüm değerlerini araştırmak, yayınlamak birinci görevim olmuştur.Yurt içinde ve dışında Develi’yi bilim ve edebiyat dünyasına tanıtmakla ona olan vefa borcumuzu bir ölçüde ödemiş olmuyor muyuz?
Develi ile ilgili ilk kitabımın yayınlanmasından sonra diğerleri bunu izledi. Develi Evleri, Develi Mutfak Kültürü, Develi Şiirleri Antolojisi, Develi Fotoğrafları I, Develi’li Şairler ve Yazarlar, Seyrânî Şiirleri Antolojisi. Bu çalışmalarımız bundan sonra da sürecek.
Burada bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum.Yıl 1975. Memleketim Develi adlı kitabım yayınlanmış, bundan da çok mutlu olmuştum. O dönemde kitapçılara dağıtımı da kendim yapıyordum.Çünkü kitabı kendi olanaklarımla bastırmış, borçlanmıştım.Babam dağıtım konusundaki çektiğim sıkıntıları da görerek “Oğlum bunlarla uğraşma, paran varsa arsa al” demişti.Aslında babamın düşüncesinde bir bakıma doğruluk payı da vardı. O dönemde baskı parasıyla arsa alsaydım bugün birkaç dairem olurdu.Ama ben inandığımı yapmıştım. Herşey para değildi benim için.Bakış açılarımız farklıydı babamla bu bakımdan. Hazım Ulusoy , Sanihat-ı Seyrânî’yi yayınlamasaydı
kaç kişimiz Seyrânî’yi anımsıyacaktı.Zira zaman içinde de sözlü kaynaklar yok oluyorlar.Bu kaynakların
zamanında faydalanılması gerekirdi. Bunu yapmaya çalıştım, çalışmayı da sürdürüyorum.
Yaptığım bu çalışmaların manevi karşılığını fazlasiyle aldım.Aldığım olumlu tepkiler bunun canlı kanıtlarıdır.
Çağdaş Develi Gazetesi’nde bundan böyle haftalık yazılarımla Develi’nin sorunlarını irdelemeyi, güzelliklerini tanıtmayı sürdüreceğim.O günlerden bu günlere azalmayan şevkle.
Bir başkadır benim Memleketim Develi.Onun için Develi unutulmaz, unutturulmaz.
Sizce de öyle değil mi?
BENZER HABERLER