Son Dakika
10 Kasım 2010. Atamızın ölümünün 72 nci yıldönümü. Onu rahmetle, saygıyla anıyorum.Atatürk’ün fikirlerine, devrimlerine sahip çıkmak her Türk yurttaşının görevi olmalıdır.O’nun bizlere yol gösterici ilkelerini çocuklarımıza, gençlerimize usanmadan, bıkmadan anlatmalıyız.O’nun fikirleri bizim yolumuzu aydınlatan ışık olmaya devam edecektir. Kıssadan hisse çıkarmak amacıyla Ata’mızım birkaç nüktesini buraya aktarmak istiyorum.
***
Atatürk’ün en büyük zevki, toplantılarında karşılaştığı herhangi birine ani bir soru sormak, aldığı yanıta göre o kişinin değerini ölçmekti.
Bir Cumhuriyet Bayramında, yaverlerinden Nihat Bey’e şu soruyu sordu:
-Ben ölürsem ne yaparsın?
Yaveri çekinmeden yanıt verdi:
-Ben de ölürüm Paşam.
Atatürk aldığı bu yanıttan hoşlanmamıştı. Sert bir tavırla şunları söyledi:
-Eğer beni gerçekten seviyorsan, ölmemen gerekir.Yaşamalısın ve benim ideeallerimin, benden sonra da gerçekleşmesine, yaşamasına çalışmalısın. Gerçek sevgi budur.
***
Atatürk’e sordular:
-Kurtuluş Savaşı’nı kazanıp, Cumhuriyeti kurdunuz.Şimdi ne yapmak istiyorsunuz?
Hemen yanıt verdi:
-Milli Eğitimi yükseltmek.
Bu sırada her gittiği yerde okullara uğrardı. Yurdu dolaşırken yolu bir köye rastladı.Okula girdi. Öğretmen sınıfta ders veriyordu.Ata girince ayağa kalkıp yerini vermek istedi.Atatürk:
-Hayır, dedi.Yerinize oturunuz ve dersinizi veriniz.Eğer izin verirseniz biz de sizden yararlanalım.Unutmayın ki Cumhurbaşkanı bile sınıfta öğretmenden sonra gelir.
***
Atatürk çocuklarla konuşmayı çok severdi.Birgün Çankaya sırtlarına dolaşmaya çıkmıştı.Küçük bir çocuğa rastladı:
-Adın nedir senin bakayım?
-Cemil, efendim
-Çankaya’da mı oturuyorsunuz?
-Hayır Ayrancı’da.
-Okula gidiyor musun?
-Evet efendim.Gidiyorum.
-E, ne okuyorsun okulda?
-Her şeyi okuyorum
-Peki ben kimim Cemil?
Zeki çocuk gözlerini Atatürk’ün yüzünde gezdirdi:
-Siz Gazi Paşa’sınız.
Ata gülümsedi.
-Beni benzetmiş olmıyasın?
-Hayır.İyi biliyorum
-Nereden biliyorsun?
Çocuk güvenle yanıt verdi:
-Çünkü bu dünyada kimse size benzemez.
Atatürk’ün çelik gözleri bulutlandı.
-Cemil sen büyüdüğün zaman ne olacaksın?
-Asker olacağım.
-Asker olupta ne yapacaksın?
-Düşman bir daha bu topraklara ayak basacak olursa onu buradan kovacağım.
Mustafa Kemal bir şey demedi.Küçük Cemil’i kollarından tuttu, kaldırdı, alnına sıcak bir öpücük kondurdu.Sonra onu bırakıp yoluna devam ederken, yanındakilere döndü:
-Evet…Öyledir.Ulusun bağrından temiz bir kuşak yetişiyor.Bu eseri ona bırakacağım, gözüm arkada kalmayacak.
***
İngiliz Kralı Sekizinci Edvard, İstanbul’a Atatürk’ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti.Ziyafetten önce:
-Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisi ya da bir ahçı bulunuz! Dedi.Sofranın nasıl hazırlanacağını öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koysun.Akşam İmparator sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek mutlu oldu. Atatürk’e dönerek:
-Size teşekkür ederim, kendimi İngiltere’de zannettim.
Diyerek mutlululuğunu belirtti.
Türk garsonları hizmet vermekteydi.Garsonlardan biri heyecanlanarak elindeki tabakla yere yuvarlandı.Yemeklerde halılara dağıldı. Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Atatürk, kralın kulağına eğilerek:
-Bu mililete her şeyi öğrettim, uşaklığı öğretemedim, dedi.
et emrini” verdi Sofradakiler, Atatürk’ü hayran bakışlarla süzüyorlardı. Atatürk garsona “ görevine devam.
***
Yıl 1938. On Kasım.
İstanbul Üniversitesi’nde saat dokuzu beş geçenin üzücü haberi duyulmuş.Bir Alman Profesörü var.Hukuk Fakültesinde.O da duymuş, üzülmüş. Derse girsin mi girmesin mi, bir türlü karar veremiyor.O sırada aklına Rektöre başvurmak gelmiş. Kalkıp yanına gitmiş. Aralarında şu konuşma geçmiş:
-Efendim, mütereddidim… Acaba ne yapsam?
-Sizde böyle büyük bir adam ölünce ne yaparlarsa, onu yapın.
İşte o zaman Alman Profesör kollarını iki yana sarkıtarak:
-Bizde bu kadar büyük bir adam ölmedi ki…Der.
BENZER HABERLER