Son Dakika
İslam korkusu ve Müslüman karşıtlığı anlamına gelen İslamofobi sadece Müslümanları değil Avrupa’yı da tehdit etmeye devam ediyor. 11 Eylül 2001 de Amerika’da bulunan ikiz kulelere düzenlenen saldırının İslam adına yapıldığı iddiası yaklaşık iki milyar müslümanı zan altında bırakmaya neden olmuştur. Ayrıca 7 Temmuz Londra metro patlamalarıyla, terör örgütü El Kaide’nin büründüğü radikal İslamcı düşüncenin tüm dünyada konuşulmasıyla ve bu düşünce uğruna masum binlerce insanın katledilmesiyle İslamofobi dünyada yaygınlaşmıştır. Bunun sonucunda Amerika ve Avrupa’daki Müslümanlar bir anda hedef tahtası haline gelmişler ve İslamı ve Müslümanları yanlış tanıyan geniş bir kitle tarafından toplumsal ve psikolojik manada ağır bir ambargoya tabi tutulmuşlardır. Bu nedenle de Müslümanlarla Batı arasında husumet gittikçe tehlikeli bir şekilde artmaktadır. Batı medyası Müslümanlara sürekli acımasızca saldırmakta, İslam Dini, bir savaş dini, bir çatışma dini olarak algılanmakta, Müslümanlar ise terörizmin, kinin, husumet ve nefretin kaynağı olarak takdim edilmektedir. Bu güçlü medya saldırısı karşısında Müslümanlar kendilerini savunma kapasitesinden yoksun görmektedirler. İyiliği, temizliği, hoşgörüyü, öğrenmeyi, dindarlığı barış ve sulhu, güveni, huzuru, sükûnu ve mutluluğu savunan bir din ve onun mensupları maalesef dünya kamuoyu nezdinde itibardan düşürülmeye çalışılmaktadır.
Batı, İslam ve Müslümanlar hakkında vardığı olumsuz hükmünde bir takım aşırılıkları ölçü alıyor. Bu aşırılıklar özetle şunlardır: “ Müslümanlar dinlerini başka dinden olanlarla savaşmak için yeterli sebep görüyorlar. Müslümanlar bir tek dine mensup oldukları halde çeşitli fırka, grup ve mezheplere bölünmeleri sonucunda kendi aralarında isyan tohumları ekiyorlar. Bu da şiddete, bencilliğe ve savaşa sürüklüyor, güçlü zayıfa üstün gelinceye kadar. İnançta, sevgide ve hoşgörüde birliği sağlayamayan Müslümanlar, böylece bölünmenin, düşmanlığın, ayrılık ve gayriliğin, kin ve nefretin kaynağı oluyorlar. Bu durum Müslümanların geri kalmasına, onların meskenet, zillet ve atalet içinde yaşamasına sebep oluyur…”
Batı Medyası İslam Dinini şiddetin ve savaşın kaynağı olarak takdim ederken, buna delil olarak da daha çok Kuran’da geçen CİHAT sözcüğüne takılıyor. Cihadı, barbar bir uygarlığın fiziksel tehdidini ifade eden kötü bir sözcük olarak algılıyor. Aslında CİHAT sözcüğü kendini geliştirme isteğini, ıslah çabasını, yüce bir amaç için mücadeleyi ifade eder. Çabalamak, gayret etmek ve kötülüğe, teröre, kin ve nefrete teslim olmamak temel manasıdır.
İslam ve Müslümanlar hakkında Batıda öne sürülen suçlamalarda ‘ Müslümanların hiç mi günahı yok’? Denilirse; elbette onların da pek çok yanlışlıkları ve hataları vardır. Bu gün Suriye’de, Libya’da, Lübnan da, Irakta, Afganistan’da, Pakistan’da ve İslam ülkelerinin pek çok yerinde şiddet, savaş, zulüm bitmek bilmez bir şekilde devam ediyor. Müslüman müslümanın kanını döküyor. İslam Dini, aşırılıkları ölçü almayı, gruplaşmayı, ayrılık ve gayriliği, bireyi ve toplumu kamplara ve düşmanlıklara, çatışmalara götüren her eylemden ve her düşünce ve hareketten insanı şiddetle menettiği halde ne yazık ki aşırılıklar İslam ülkelerinde cereyan ediyor. Öyle ki bu aşırılıkların çoğu da din adına, mezhep adına yapılıyor.
Sonuç: Kuran’ı Kerim ve Onun Peygamberi Hz. Muhammed(a.s.) sevgi, barış ve hoşgörü tohumlarını yüreklerinin ve gönüllerinin derinliklerine ve zihinlerine ekmeyenleri kuru bir inancın ve kuru bir ibadetin içinde olgunlaşamayacaklarını haber veriyor. Ham ahlaktan zarifliğe, sevgiye, şefkate, iyiliğe, doğruluğa hicreti, değişim süreci içinde gerçekleştiremeyenlerin kemale ermesinin, ilerlemesinin, erdemi yakalamasının, Hakk’a sefer etmesinin mümkün olmadığını söylüyor. Dindarlığı şiddet, savaş, tefrika, fırka ve grup ayırımında bulanlar şiddetle kınanıyor ve böylelerinin hem Müslümanlara hem de tüm insanlığa zarar verecekleri haber veriliyor.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
13 Şubat 2025 Köşe Yazarları
13 Şubat 2025 Köşe Yazarları
07 Şubat 2025 Köşe Yazarları
07 Şubat 2025 Köşe Yazarları